Taehyung Jin'in bakışlarını üstünde hissedince hemen gözlerini telefonuna çevirdi. Yaklaşık 1 saat boyunca Instagram'da keşfetine düşen gördüğü ilk adama aşık numarası yapıyordu. Jimin'in ikna olması uzun sürmemişti tabii. Ne de olsa arkadaşını her hafta platonik değiştirirken görüyordu.
Taehyung yine eskisi gibi olmayı denemişti. Tutarsız, önüne gelene yavşayıp şıpsevdi çocuk olmak istedi tekrar. Fakat Yoongi'den sonra başaramıyordu. Yaptığı onca yanlışından tek doğrusuydu Yoongi onun.
'Sadece' dedi içinden. 'Sadece unuttuğumu sansalar da olur. Ben acımı içimde yaşarım.'
Jungkook'un rahatsız bir ses tonu kullanarak "Yeter artık kapat şu telefonu Taehyung." demesiyle yüzüne sahte bir hayranlık yapıştırdı ve ayağa kalkarak cevap verdi Taehyung.
"Ya Jungkook! Şu tipi görmüyor musun ne kadar tatlı? Ah kalbim pır pır atıyor resmen!"
Jungkook gözucuyla Taehyung'un ona doğru uzattığı telefona baktı ve dudak büktü. Çocuğun yok sayılamayacak bir yakışıklılığı vardı ama Jungkook Taehyung ile hyungunun birlikte olmasını istiyordu.
Omuz silkerek suratının dibindeki telefonu ittirdi Jungkook. "Meymenetsiz bir şey bu sevmedim."
Jin ayağa kalkıp fotoğrafı görmek amacıyla kafasını uzattı. "Hah, ben daha yakışıklıyım."
Jimin ise fotoğrafa bakma gereği bile duymamıştı. Bunun da gelip geçici bir zevk olduğunu, birkaç güne unutulacağını düşünüyordu.
Kapı çaldığında Taehyung Jungkooklara kısaca göz devirip kapıya doğru yöneldi. Kulubu indirip açtığında karşısındaki bedenle biraz duraksasa da sessizce yutkunup bir şey demeden içeriye girdi.
Taehyung'un arkasından giren Yoongi ve Namjoon'a gözler çevirilince Jungkook sinsice sırıttı ve konuşmaya başladı. "Aaaa hyung hoş geldiniz. Biz de Tae'nin sevdiği kişi hakkında konuşuyorduk."
Yoongi oturduğu yerde aşağıya doğru kayarak yayılırken "Arkamdan konuşulmasından hoşlanmam." diye mırıldandı.
"Sen değilsin ki. Taehyung başka birini seviyor."
Jin'in sözleriyle Yoongi yayılmış olduğu koltuktan yere düşerken "Ha?" diye bir soru nidası kaçırdı ağzından. "Anlamadım?" diye duyduklarını onaylamak istercesine sordu tekrar.
Taehyung derince iç çekti ve Yoongi'ye baktı bir süre. 'Benimle oynamandan nefret ediyorum.' diye düşündü. Daha sonra Yoongi'ye doğru konuştu yavaşça. "Düşündüm de... Homofobik birinin ısrarla peşinden koşmak çok saçma. Sonra bir anda onu gördüm ve, çok etkileyiciydi. Aşık oldum. Artık rahat olabilirsin hyung. Seni sevmiyorum."
'Seni sevmiyorum' dediği anda sesinin biraz titremesi dışında gayet inandırıcı konuşmuştü Taehyung. Yoongi'nin bu laflara cevabı ise "Hyung?" diye sormak olmuştu.
İstemiyordu Yoongi. Taehyung'un ondan vazgeçmesini istemiyordu. Ondan uzak kalmak ya da ayrı olmak istemiyordu. Öte yandan onu sevmek de istemiyordu. Daha doğrusu sevdiğini kabul etmek istemiyordu.
Ayağa kalktı hırsla ve sertçe evden çıktı. Namjoon da hemen ardından kalkmıştı. "Bu durum Yoongi hyungun hoşuna gitmiş gibi durmuyor Taehyung. Haberin olsun."
Taehyung yattığı yerde tepinirken "Neden bu kadar sikimsonik bir ilişkimiz var!" diye bağırdı. Aralarının bir iyi bir kötü olmasından yorulmuş ve sıkılmıştı.
Jimin tek kaşını kaldırarak "Adı ne yeni sevdiceğinin." diye sordu.
Taehyung çocuğun adına bile bakmadığı için salaklığını sorguladı bir süre. Daha sonra da göz ucuyla farkettirmeden çocuğun profilindeki adına baktı.
"Park Jihoon"
Biyografisinde yazılı olan lise ile sanki önceden biliyormuş gibi devam etti.
"Bizim lisede okuyor. Aynı yaştayız."
Jimin onaylarcasına kafasını salladı. Daha sonra sıkıntılı bir ses tonuyla konuştu. "Okul demişken, yarın okul var..."
Taehyung isyan edercesine bağıracakken duraksadı. Hemen 'Küçük Emrah' modunu değiştirip gülümsedi ve heyecanla konuştu. "Ay evet okul var! Sevdiceğimi göreceğim. Ayh heyecanlandım!"
Jungkook ve Jin bir kaç saniye bakışıp göz devirdiler. Daha sonra ise Jin telefonuna gelen bildirimle gözlerini Jungkook'tan çekti.
