1.8

4.6K 436 566
                                    

Arabayı kalabalık alana ustaca parkedip aşağıya indi Yoongi. Onu gören herkes şaşırmış nidalar salıyordu ağızlarından. Ünlü iş adamı Min Yoongi'nin böyle bir yerde ne işi olurdu ki?

Taehyung birçok bedenin arasında gördüğü yüzle gülümsedi kocaman. Elini havaya kaldırıp dikkat çekmek amacıyla sallarken aynı zamanda sesini duyurmak için bağırdı. "Hey Yoongi! Buradayım!"

Yoongi tanıdık sesle kafasını çevirirken Taehyung'a doğru yürümeye başlamıştı. Çoğu kişi şaşkınlıkla ikisine bakıyordu, Min Jae'de dahil.

Min Jae, Taehyung'u zamanında çok peşinden koşturmuştu. Tamamen saf bir şekilde kalbini ona veren kişiyle oynamaktı amacı. Fakat oyununu eline yüzüne bulaştırıp ne zaman olduğunu bilmeden Taehyung'a aşık olmuştu. Geç kalmasaydı, belki de şu an sevgili olmalarının 3. yılını kutluyor olabilirlerdi. Fakat geç kalmıştı Min Jae. Taehyung ondan vazgeçtikten sonra, başkasına tutulduktan sonra ne yaptıysa geri alamamıştı Taehyung'un kalbini.

Pişmandı, ölesiye pişmandı. Fakat elden ne gelirdi ki? Taehyung doğru aşk diye tanımladığı Min Yoongi'nin yanında olmaya devam ettikçe Min Jae etkisiz eleman rolünde oluyordu. Gidişata bakılırsa böyle de kalacaktı.

Yoongi karşısındaki 5 yaşında çocuk misali heyecanlı küçüğüne gülümsedi. "Alt tarafı bir yarışma Taehyung. Fazla heyecanlanırsan kaybedersin."

Taehyung sırıtarak yere eğdi başını. 'Yarışma sikimde bile değil. Benim heyecanımın sebebi sensin aptal.' diye haykırmak istesede sadece "Uzun zamandır kaymıyorum ya. Ondandır." demekle yetindi.

Jin biraz uzaklarında tatlı tatlı konuşan ikiliyi görünce omzuyla Namjoon'u dürtüp onları işaret etti. "Ah, oldu bunlar bence."

Namjoon boy avantajı sayesinde kolunu kolaylıkla sevdiğinin omzuna dolarken "Çok da güzel oldular. Ama, biz daha güzeliz." dedi sarhoş bir sesle. Sevdiği sarhoş ediyordu onu.

Jin omuzlarını dikleştirip bilmişçe konuştu. "Hah. Dünyaca yakışıklı Kim Seok Jin'im ben bir kere. Benim içinde olduğum her şey en güzeldir."

"Benim kalbim dünyadaki en güzel şey desene. Her yerinde sen varsın."

Jin karşı karşıya kaldığı sözle ne diyeceğini bilemezken yanlarına gelen Jungkook, Jimin ve Hoseok, onu baskıdan çekip aldı.

"Gördünüz dimi? Yoongi hyung Taehyung'la konuşurken hep gülümsedi."

Jungkook'un bu hoş sevincine herkes kıkırdarken Namjoon etrafı gerginleştiren soruyu sordu.

"Bakıyorum da, şu mor tişörtlü köşedeki çocuk... Neden pür dikkat Taehyunglara bakıyor? Tanıyor musunuz?"

Jimin tırnaklarını kemirmeye başlarken Hoseok derin nefes alıp verdi. "Taehyung'u seviyo o. Tam tamına 3 yıldır peşinde. Nerede olursa olsun her şeyi mahvediyor hep. Yarışma için gelmiş olabilir. Taehyung görmese iyi olacak."

"Neyi görmeyeceğim ben?"

Jimin arkadasında beliren sesle titredi. Hemen suratına yapmacık bir sırıtış koyup "Aaaa Tae. Biz de seni arıyorduk." diye geçiştirmeye çalıştı. Çalıştı...

"Hadi ama Jimin. Ağzını yamuk bir şekile sokmasaydın daha inandırıcı olabilirdi. Söyleyin neyi görmeyeceğim ben?"

Hep böyle yapardı Jimin. En ufak şeyi bile saklayamaz, kendince yapmaya çalıştığı sırıtışla bir şey sakladığını ele verirdi. Bu huyu yüzünden annesinden altına kaçırdığını saklayamayıp rezil olmuştu hep.

Hoseok üstüne dönen bakışla daha fazla saklayamayacaklarını anlayıp anlatmaya başladı. Taehyung'un tepkisinden korkmuyor değildi. Yoongi'ninkinden daha çok korkuyordu orası ayrı konu.

free love // taegi✔Där berättelser lever. Upptäck nu