9.Bölüm Biyolojici

402 41 16
                                    

Uyandığımda hatırlamadığım ama hissettiğim korkunç kabus ile hızla yerimden doğruldum. Ter içinde kalmıştım. Elimin tersi ile alnımı sildiğim sırada kapıyı açıp telefondan başını kaldırarak bana bakan Taemin ile göz göze geldim.

"Kai uyanmışsın!" Mutlulukla sırıtarak kapıyı kapattı. Ceketini hızlı bir şekilde çıkarıp kendi yatağına fırlatarak yanıma oturdu. Tek kaşımı kaldırıp neden bu kadar büyük tepki verdiğini göstermek için şaşkınlıkla ona bakarken,nihayet konuşmuştu.

"Yaklaşık iki gündür derin bir şekilde uyuyordun Kai..." Üzgün bir ifade ile söylediğinde daha da çok şaşırarak ona baktım.

"Şok oldun demi?" Sırıtarak açık kapıdan içeriye giren Minho'yu görmemle gülümsedim. Üzerimdeki şaşkınlığı hala daha atamamıştım. Minho içeriye girip uzun bacakları ile Taemin'in yatağında bağdaş kurarken,Minho'nun hemen ardından giren Suho ile gözlerim mutlulukla parladı.

"Hayır...Bim oldu..." Suho kahkaha atmaya başlayınca gülümsemem daha da büyümüştü. Tae ve Minho'nun göz devirmelerine aldırış etmeden ben de gülmeye başladım. Suho'nun soğuk esprilerine tek gülen bendim. Ve bundan büyük bir zevk duyardım.

Yanıma gelerek yatağımın önünde çömeldi. "Uyanman çok güzel Kai..." Sevecen bir şekilde başımı okşayarak sıcak gülümsemesini bana sundu,ardından Taemin'e döndü."Hadi Tae okula!"

Doğrularak eli ile kalkmasını işaret edip odadan çıktı. "Yaaa off! Kai de gelseee..." Taemin dudak büzerek Minho'ya baktı. Taemin'i yiyecekmiş gibi bakan Minho anında yerinden doğrularak yanımıza geldi, kolunu Taemin'in omzuna doladı.

"Ama bal dudak o bugün Suho tarafından izinli." Minho boşta kalan eli ile Taemin'in büzmüş olduğu dudaklarını baş ve işaret parmağı arasına alarak konuşmuştu."Seni bugün ben mi bıraksam?" Taemin'i isteksiz gören Minho'nun teklifi üzerine Taemin'in gözleri anında parladı."Oluur!" mutlulukla söyleyen Taemin in dudaklarındaki parmakları çekmeden, bal dudaklara minik bir öpücük bırakan Minho, doğrularak Taemin'in elini tuttu.

"İyice dinlen Kai!" Taemin'in bana gönderdiği öpücüğe karşılık verip telefonumu elime aldım. Mesajlara baktım ama Joyhun bir kez bile ne aramış ne de mesaj atmıştı. Dudaklarımı büzerek yerimden kalktım. Neredeyse kapanmış olan yaralarımı dolabımın yanındaki boy aynasında inceleyip sırıttım. Kurt adam olmak işte bu yüzden güzeldi.

O an aklıma Joyhun'un sınırı geçtiği gelmişti. Ceza almış olmalıydı. Stresle telefonuma koşup, hemen onu aradım. Arka arkaya birçok kez çaldırmama rağmen hiçbirine cevap vermiyordu. Başına bir şey gelmiş olma ihtimali beni bitirirken hızla üzerimi değişip odadan çıktım ve sınıra koştum.

Sınırdaki büyük çınar ağacının gövdesine kafasını yaslamış dinlenirken onu gördüğümde derin bir iç çekip rahatladım ve sınırın karşısında oturup onu izlemeye başladım.

Kapalı gözlerindeki uzun kirpikler, yanaklarını gıdıklıyor; minik, dolgun ve pembe dudakları hafif nemli, tam öpülesi duruyordu. O an nasıl hissettiğini, rüyasında kimleri gördüğünü ve sırtındaki yaraların ne kadar derin olduğunu merak etmiştim.

Yarı baygın bir şekilde gözlerini aralayıp, varlığımı bile fark etmeden gökyüzünü seyre daldı. İşte o an gökyüzünü kıskanmıştım.

"Joyhun?" başımı hafifçe önüne doğru eğerek ona seslendim. Kafasını çevirince görüş alanına girdiğimde sevimlice gülümsedim. "Afet?" yerinde doğrulup ışık saçan gözleri ile beni seyre daldı. İşte istediğim buydu.O gözler sadece bana bu kadar güzel bakabilirdi. O an şımarık bir çocuk gibi kıskanmak umrumda değildi.

Siyah İnci [Sekai]Where stories live. Discover now