12.Bölüm Koruyucu Melek

389 38 52
                                    

Hızlıca duşumu almış, kolalı gömleğimi giyiyordum. Bugün Suho işe erkenden gitmiş, Tae ile beni de okula geç kalmamamız için uyarmıştı. Dün geceki sarhoşluğumuz yüzünden sadece biz değil Suho hariç herkes işine veya okuluna gecikmişti. Evde büyük bir telaş ve koşuşturma vardı.

"Hadi Kai!" Taemin ikimizin çantasını da hazırlamış ayakkabılarını giyerken homurdanmıştı. "Tamam geldim!" Dağınık saçlarımı hızlıca elimle düzeltip aşağıya indim. İkimiz de sefil bir halde otobüse binmiştik. "Kravatın nerde?" Taemin korku dolu gözlerini önce boş boynuma sonra bana dikti. "Yandın oğlum sen müdüre yakalanma." Doğru ya kravat. "Boşver bugün öğleden sonra yokum zaten." 

"Ne nereye?" İç çekerek gözlerimi devirdim."Tao'nun hizmetlerini yerine getirmeye." İlk önce anlam veremeyerek kaşlarını çatan Tae, sonunda dün geceyi anımsaması ile  anlamış olacak ki kendi kendine homurdandı."Aishh...öğleden sonra sensizim yani." Elimi yanımda oturan Tae'nin dağınık saçlarına atarak başını omzuma yasladım."Minho'ya söyle alsın seni?" 

"Onun bugün sınavı var." İç çekerek boynuma sokuldu. "Yapma Tae...gıdıklanıyorum." Kıkırdayarak nefesini boynuma verdi."Seni seviyorum Kimçim." Yüzümdeki gülümseme git gide genişlerken karşılık verdim."Ben de seni yalağım."

Otobüs durduğundan iner inmez önce Tae arkasında ise çantasının kulbunu tutmuş ben hızla okula doğru koşmaya başladık. 

"Tae...ilk ders ne?" Nefes nefese kalmış bir şekilde soludum. "Bilmiyorum." hızlıca cevaplayarak koşmaya devam etti. "Ne kadar geciktik?" Sık nefeslerim arasında soruvermiştim. "20 dakika kadar." Kapının önüne gelmemizle aniden durarak nefesini düzene soktu. Ona eşlik ederek terlemiş alnımı elimin tersi ile sildim.

Kapıyı çalıp önden giren Tae'nin arkasından boynum bükük bir şekilde içeriye girdim. Joyhun'u görmemle rahatlamıştım. En azından o bize ceza vermezdi. Vermezdi demi?

"Hşşt... nereye?" Joyhun, yerine doğru ilerleyen Tae ve beni durdurarak önümüze geçti. "Şey...hocam özür dileriz geciktik." Taemin titreyen sesi ile konuşmuştu.

Joyhun ise kollarını birleştirip tek kaşını kaldırarak delici bakışlarını üzerime kenetledi. "O dilsiz mi? Onun özrünü neden sen diliyorsun?" 

"Tahtaya geçin." Verdiği emirle ikimizde tahtanın önüne geçmiştik. Sinirli bakışlarımı Joyhun'a dikmişken aşağılar bir tepki ile o da bana bakıyordu.

"Bu ders sizi yok yazacağım. İzin kağıdı da kabul etmiyorum. Yerinize geçin." Yerime doğru gidiyordum ki kolumdan sertçe tutarak beni tahtaya ittirdi. Şaşkın bir şekilde ona bakarken bakışlarının boynuma gitmesi ile kızarmıştım. Sınıftaki herkes bize bakıyordu.

Hızlıca kolumu çekerek yutkundum. Buz gibi soğuk ve duygusuz olan bakışlarını gözlerime yönlendirdi. "Kravatın nerde?" Ne yani bunun için mi heyecanlanmıştım  ben? "Unuttum." Sanki hiçbir şey olmamış gibi normal bir tonda yanıtlamıştım. 

"Bu okulun kuralları var ve onlara uymak zorundasın Kai." Sinirle kaşlarımı çatıp somurttum." Bana kurallardan bahsetme! Kuralları en çok çiğneyen sensin." Tek kaşını kaldırarak histerik bir kahkaha attı. "Yerine geç beni deli etme Kai. Zil çalınca da odama gel." Emirleri arka arkaya yağdırıp sinirle öğretmenler masasına oturdu. 

Taemin'in yanına geçip homurdanarak kafamı sıraya gömdüm. Taemin ise ne olduğu anlamamış, boş boş bana bakıyordu. Zil çaldığında tabii ki yanına gitmeyecektim. Neyiydim ben onun uşağı mı? Habire ayağına çağırıyordu.

Zil çaldığında sıramda doğrulup, önümdeki boşalan sıraya oturmuş, beni izleyen June'a baktım.   "Mavi lenslerini çıkarmışsın?" Geniş bir gülümseme ile koyu kahverengi gözlerini gözlerime dikti. "Hmhm öyle oldu. Gözlerimi acıtmaya başladılar." Ellerini çenesinin altına alarak sıramın yarısına uzandı.Aynı şekilde ben de ellerimi çenemin altına alarak diğer yarısına uzandım.

Siyah İnci [Sekai]Where stories live. Discover now