11.Bölüm Ağabey

397 37 38
                                    

Dudaklarıma yaklaşan Kai'ye büyük bir arzu ile bakıyordum. Onu bir kerecik öpsem bir şey olmazdı değil mi? Zaten sertleşmiş olan aletimle bunu yapmamam imkansızdı. Daha fazla beklemeden sertçe dudaklarına kapandım. Bunu beklememiş olacak ki karşılık vermeden öylece durdu dudakları. 

Bunu fırsat bilerek alt dudağını minik dudaklarım arasına alıp emmeye başladım. Neden bu kadar sert öpüyordum bilmiyordum ama tüm ruhumla onu iliklerime kadar arzuluyordum. Dolgun dudakların içinden akıp giden kanı hissetmek beni delirtiyordu. Onun kanına ihtiyacım vardı. Daha fazlasını istiyordum. 

Sivri dişlerimi dolgun dudaklara geçirmek için hazırladığım sırada Kai'nin öpüşüme sertçe karşılık vermesi ile duraksadım. 

Üst dudağımı ısırıp çekiştirmesi beni deli etmişti. "Ihmm~" Nefeslerimiz birbirine karışmışken ağzının içine minik bir inilti bırakıp alt dudağını çekiştirdim. Dillerimiz birbiri ile dans ederken, Kai'nin ne ara olduğunu anlamadan beni altına alması ile duraksadım. Ben ne yapıyordum? Onu bu kadar arzulamam hiç normal değildi. Sert ve sesli bir şekilde dudaklarımızı ayırıp Kai'yi hafifçe ittirdim.

 Şaşkınlıkla bana bakan Kai'ye konuşma fırsatı vermeden kucağıma alıp tekrar dudaklarına kapandım. Bacaklarını belime dolayıp ellerimi kalçalarına koyarak odadan çıktım. Kai'nin dikkatini dağıtmak için onu öpmeye devam ederken hızlıca arabaya ışınlanarak kapıyı açıp Kai'yi içine yerleştirdim.( Aslında vampirler ışınlanamazlar. Ama o kadar hızlı koşabilirler ki ışınlanıyormuş gibi gözükür.)

 "Joyhun ahh?" Dudaklarımızı ayırıp arabada olduğunu fark eden Kai şaşkınca etrafına bakındı. Kapıyı hızlıca kapatarak arabaya bindim.

"Joyhun ahh? Arabada mı devam edeceğiz?" Muzipçe sırıtarak bana bakıyordu. Tüm ciddiyetimi toparlayarak kaşlarımı çatıp arabayı çalıştırdım."Hayır." Gözlerini genişletip bana bakan Kai'yi görmezden gelerek yola odaklandım.

"A...ama neden?" Gözlerimi sıkıca yumarak derin bir iç çektim. "Bana olan sözünü tut Kai!Geceleri burda kalmak yok!" Sesim yüksek çıkmıştı. İçimde nedenini bilmediğim bir sinir vardı.

"Joyhun ahh~" Somurtarak dudaklarını büzen Kai'nin bana Joyhun demesinden nefret eder olmuştum."Bana Joyhun demeyi KES!" Daha yüksek bir tonda bağırarak sinirle direksiyonu sıktım.

Kırmızı ışığa geldiğimizde ani bir frenle durup tekrardan iç çekerek Kai'ye baktım."Ka...Kai? Sen ağlıyor musun?" Başını olumsuz anlamda sallayıp önüne eğen Kai'nin büzmüş olduğu kiraz dudakları gözüme ilişmişti. Çok sevimli gözüküyordu.

İçimde ona bağırdığım için vicdan azabı ve pişmanlık oluşmuştu.

"S...sadece ne ara *hıçk* bu kadar dengesiz oldun?" Kesik nefesler eşliğinde söylediği şey üzerine, kendime olan kızgınlığımla gözlerimi yumup çene hattımı kasarak sakin kalmaya çalıştım. Arkadan korna çalan arabaları duymamla aracı sağa çekip Kai'ye döndüm. Elimi çenesine götürerek başını kaldırdım. Esmer tenine inat kıpkırmızı olmuş gözlerini benden kaçırıyordu. 

"Kai...özür dilerim ben sadece..." Bakışlarını bana dikerek kaşlarını çattı."Sen sadece ne?" Yutkunarak elimi çenesinden çekip gözlerimi kaçırdım." Bana Joyhun demen çok...sıradan ve resmi geliyor." 

"Ne yani tüm bağırışın bunun için miydi?"

 Ne diyeceğimi bilemeyerek başımla onaylamakla yetindim. Büzük pembe dudaklarını büzerek bana bakıp derin bir iç çekti."Peki...Ne diyeyim sana?" Biraz düşündükten sonra aklıma gelen ilk cevabı yapıştırmıştım.

"Hun ahh güzel mesela?" Gülümseyerek bana baktığında gülümsemesine karşılık verdim."Pekala Hun ahh...Sana Hunniem diyeceğim." Yüzündeki genişleme git gide büyürken bulduğu lakaptan tatmin olmuş bir şekilde sırıttım."Hunniem daha güzelmiş Siyah İnci."

Siyah İnci [Sekai]Where stories live. Discover now