the breakfast club

4.7K 375 204
                                    

Yaşananların üzerinden tam on gün geçtikten sonra bir çarşamba günü annem nihayet okula gitmeye hazır olduğuma karar vermişti. Tabi ki evde kalmak harikaydı ama birisi sürekli karnınıza soğuk otlar sürdüğünde ve saat başı garip şeyler içirdiğinde okulu bile özleyebiliyordunuz. Benim gibi.

Üstüme giymek için sıradan bir kazak seçtim ve mutfağa girdim. Bugün annemin iş yerinden aldığı izin bitiyordu dolayısıyla kahvaltı için acele etmesi gerekmişti. Masanın üzerinde bir tost ve iğrenç görünüşlü bir sıvı vardı. Yanındaki notta beni içmezsen pişman olursun! yazıyordu. Notu alıp çöpe attım ve içimde ufak bir pişmanlık hissederek bardaktaki şeyi lavaboya döktüm. Doğal ilaçlar içmekten gına gelmişti.

Tostumu elime alıp aşağı indim. Bugün hava çok güzel olduğundan ve uzun zamandır dışarı çıkmadığımdan okula yürümeye karar vermiştim. Bu ilk derse girmeyip bir yerlerde kahve içebileceğim anlamına geliyordu.

Etrafıma bakınarak yavaş yavaş yürürken önümdeki iki kızın benim okulumdan olduğunu fark ettim. Okuldakiler hakkında dedikodu yapıyorlardı. Başta onlara kulak asmamaya çalışsam da duyduğum iki isim ilgimi çektiğinden kendimi onları dinlerken bulmuştum. "Liz ve Peter'in sevgili olduğunu biliyor muydun?"

Bir an duraksayacak gibi oldum. Bu haberi sindirmek için yolun ortasında duracak ve bekleyecektim ancak bir şekilde yürümeye devam etmeyi başardım. Kızlardan biri heyecanla "Bilmiyordum." dedi.

"Sürekli dip dibeler, ayrıca kantinde de çok yakınlar. Daha resmî bir şey yok ama şimdiye kadar sevgili olmadılarsa da yakında olurlar." dedi diğer kız umursamazca. O ikisi umrunda değildi. Tıpkı olması gerektiği gibi. Ben neden bu kadar önemsiyordum o zaman? Konuşmalarının devamını duymamak için karşı kaldırıma geçerken kendimi kötü hissetmemin sebebini merak ediyordum.

🕸 🕸 🕸

İlk derse çoktan geç kaldığımdan bir şeyler içmek için yakınlardaki bir kahveciye girdim ve tezgaha ilerledim. Şurada beklerken bir yandan da mekanı inceliyordum. Sabah erken olduğundan pek kalabalık değildi. Çalışmaya gelmiş birkaç insan ve bir grup öğrenci vardı. Öğrencilere daha dikkatli baktığımda bunların Jared ve arkadaşları olduğunu fark ettim. Ben başka yere bakmaya fırsat bulamadan Peter Parker ile göz göze gelmiştik.

Tam anlamıyla elim ayağıma dolaşırken Peter yanındakilere bir şeyler söyleyerek ayağa kalktı ve bana doğru gelmeye başladı. Ne yapacaktım şimdi? Onu görmemiş gibi yapmak için çok mu geçti acaba?

"Günaydın Alison." dedi yanıma ulaştığında. Gülümsemesi ne kadar güzeldi.

"Günaydın." dedim ben de gülümsemeye çalışarak.

Karnımı işaret etti. "Görüşmeyeli daha iyi misin?"

Kafamı eğip karnıma baktım. Sanki daha bir hafta önce orada kocaman bir çürük olduğunu unutmuştum ve tişörtüme bakmak bana bunu hatırlatacaktı. Neden bu kadar aptaldım ki sanki? "Çok daha iyiyim teşekkürler."

"Aslında evine gelip sana geçmiş olsun demek istemiştim ama adresini bilmediğimi fark ettim." dedi saçlarını karıştırarak. Şaşırarak "Gerek yoktu. Teyzen ve sen çok yardımcı oldunuz zaten. Her şey için tekrar teşekkürler." dedim. Normalde hiç olmadığım kadar ciddi ve samimiyetsiz konuşuyordum.

"Bu akşam bize gelmek ister misin? Ona bizzat teşekkür edebilirsin." Söylediği şey karşısında kalakaldım. Peter Parker beni neden evine davet ediyordu ki? Zihnimi okumuş gibi "Ned'in daha önce bahsettiği şu film kulübü şeyini yapacağız. Gerçi biz kahvaltı kulübü demeyi tercih ediyoruz." dedi. Rahatlamış bir nefes verdim. Beni evine davet etme sebebi gayet makuldü. Yine de ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Bu noktada barista siparişimi almak için bana seslenerek bu durumdan kurtardı.

Movie Lovers • Peter ParkerWhere stories live. Discover now