sleepless in seatle

3.8K 351 63
                                    

Queens'e giden otobüste yol boyunca Peter'i düşünmekten kendimi alamadım. Başına bir şey gelmiş olamazdı değil mi? Müzeden çıkıp çıkmadığından bile emin değildim ve bu beni delirtiyordu. Tuvalete gitme bahanesiyle beni ektiği düşüncesi ise daha da kötüydü. Neden böyle bir şey yaptığını aklım bir türlü almıyordu. Beni New York'a getiren kendisiyken tek başıma geri dönmeme sebep olan yine o olmuştu.

Nihayet eve girdiğimde kendimi çok yorgun hissediyordum. Hem tüm gün dışarıda olmak hem de aptal Peter Parker'ın dengesizlikleri hakkında düşünmek yorucuydu. Şimdi düşündüğümde kalbimin bu kadar kırılmasının sebebinin içten içe ondan hoşlanmam olduğunu anlayabiliyordum ve bu gerçek canımı sıkıyordu. Onun diğerlerinden farklı olduğunu zannedecek kadar aptaldım. Hatta stadyumda beni öptüğünde belki de aramızda bir şeyler olabileceğini düşünmüştüm. Elimi istemsizce dudağıma koydum ve bir süre o anı düşündüm. Ardından hışımla elimin tersiyle dudağımı sildim. Ona dair hiçbir şeyi istemiyordum artık.

Son zamanlardaki tek arkadaşım Benjamin'e mesaj attım ancak cevap vermedi. Ben de kendi kendime depresyona girmeye karar verip uyduruk bir lise dizisi açtım ve battaniyeme sarılıp izlemeye başladım. Aklım hala bugün yaşananlara gitse de biraz daha sakinleşmiş hissediyordum.

Saatler sonra iyice uyuşmaya başlamışken camın dışından tıkırtıların gelmesiyle irkilerek doğruldum ve başımı oraya çevirdim. Bir karaltı penceremin dışımdaki yangın merdivenlerinde duruyordu. Tanıdığım hiç kimsenin odama o yangın merdivenlerinden girmeyeceğini bildiğimden korkmuştum. Battaniyemi omuzlarımın üzerine atarak ayağa kalktım ve güvenli bir mesafeden pencerenin dışındakine baktım. Gördüğüm kişi beni hayrete düşürmüştü. Peter Parker.

Bir süre ne yapacağıma karar vermeye çalıştıktan sonra pencereyi açıp onunla yüzleşmeye karar verdim. Onu gördüğümü biliyordu yani arkamı dönüp gitseydim bu garip olurdu. Bugün olanları bir şekilde konuşmak zorunda kalacağımızı bilsem de bu kadar erken olmasını beklemiyordum. Hazırlıksız yakalanmıştım.

Pencereyi açtım ve önünde durdum. Peter Parker'ın odama girmesine izin verecek değildim. "Ne yapıyorsun burda?" dedim. Sesim beklediğimden daha saldırgan çıkmıştı.

"Seninle konuşmak için pencerene tırmanıyorum." dedi hafifçe gülümseyerek. Yüzünü yumruklamakla avuçlarımın arasına alıp sıkmak arasında kalmıştım. İkisini de yapmayarak suratına bakmaya devam ettim.

"Dinle Alison," dedi bir süre sonra. "olayın seni ekip gitmişim gibi göründüğünü biliyorum ama-"

Daha fazla dayanamayarak sözünü kestim. "Ekip gitmişsin gibi öyle mi? Bir saat boyunca müzede seni beklerken ne kadar endişelendiğimden haberin var mı Peter? Dışarıda kıyamet koparken beni bırakıp gittin hem de tuvalete gidiyorum diyerek!" Artık bağırıyordum. "Bunun beni nasıl hissettirdiği hakkında bir fikrin var mı?"

Başını yere eğdi ve çok hafifçe iki yana salladı. "Özür dilerim." dedi. "Yemin ederim seni öylece bırakmak istemedim. Neden geri dönemediğimi söylememem Alison. Sadece bana güven yalvarırım."

"Benim neden geri dönemediğinle ilgili bir teorim var." dedim kollarımı göğsümde bağlayarak. Kafasını hızla kaldırdı ve bana baktı. Gözlerinde gördüğüm şey endişe miydi? Gerçek nedeni bilmemden mi endişeleniyordu? Devam ettim. "Sen ve o aptal arkadaşların aklınızca benimle dalga geçeceksiniz değil mi? Pazartesi okula gittiğimde herkes New York'ta nasıl senin tarafından ekildiğimi konuşup eğlenecek mi?"

Gözlerindeki endişenin yerini bir çeşit rahatlamaya bıraktığını fark ettim. Hızla başını iki yan salladı ve bana doğru bir adım attı. Geri çekildim. "Asla." dedi kesin bir tavırla. "Nasıl biri olduğumu düşünüyorsun bilmiyorum ama ben asla böyle bir şey yapmam Alison. Hele ki söz konusu sensen. Sen ne kadar inanmasan da seninle vakit geçirmeyi seviyorum."

Gözlerimdeki yaşları engellemek için sıktığım çenem ağrımaya başlamıştı. Biraz daha böyle konuşmaya devam ederse yumuşayacağım biliyordum ve bunun olmasına izin veremezdim.

"Peter,"dedim yumuşak bir sesle. "artık sana kızgın ya da üzgün değilim. Vicdanını rahatlatmak için böyle şeyler söylemek zorunda hissetme." Bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada izin vermeden devam ettim. "Daha yeni tanıştık ve benimle takılmamak istememeni anlarım. Sadece bunu yüzüme söyleyecek cesaretin olmasını dilerdim."

Tekrar konuşacak gibi oldu ancak kelimeler ağzından çıkmıyordu. Sustu ve bana baktı. Bir süre bir şey söylemesi için bekledim, söylemedi. Sessizliği söylediklerimi kabul ettiği anlamına gelmez miydi? Beni kazanmak için daha çok uğraşmasını dileyen romantik tarafım hayal kırıklığına uğramıştı. Birkaç dakika daha orada durursam ağlayacağımı hissedince "İyi geceler Peter." diye fısıldadım ve pencereyi kapatıp perdemi çektim.

Bir süre sonra camdan dışarı baktığımda Peter'in yangın merdivenlerinde tek başına oturduğunu görebiliyordum.

Movie Lovers • Peter ParkerWhere stories live. Discover now