10 things I hate about you

3.8K 338 68
                                    

Şöminenin başında beklemekten iyice sıkıldığımda Benjamin'e mesaj attım. Gelemiyordu. Benim kaderim tanıdığım tüm erkekler tarafından ekilmek miydi acaba? Tek başıma ne yapacağımı bilmediğimden paniğe kapılsam da Ben'e kızamıyordum çünkü içimden bir ses gelebilecek durumda olsa kesinlikle gelir diyordu. Onunla ilgili  yapabileceğim tek şey ciddi bir şey olmaması için dua etmekti.

Etraftaki insanları incelemeye başladığım sırada yaşlı adam kılığına girmiş bir çocuğun bana doğru geldiğini gördüm. Yeterince yaklaştığında bunun Peter Parker olduğunu fark etmiştim. İçimden koşup uzaklaşmak gelse de kendimi durdurmayı son anda başardım. Söyleyeceklerini merak ediyordum.

"Selam Alison." dedi gülümseyerek. Ardından elindeki iki bardaktan birini bana uzattı. Gülümsemesine karşılık vermeden aldım ve şöminenin üzerine koydum. Benim konuşmayacağımı anladığında sessizliği bozan o oldu. "Kostümüne bayıldım."

"Teşekkür ederim." dedim kısa keserek. Konuşurken fazla yüzüne bakmamaya özen gösteriyordum. Göz göze gelirsek her şeyi unutacak kadar aptaldım. Bir süre rahatsız edici bir sessizlik içinde durduktan sonra hiç beklemediğim şekilde elini şöminenin üzerinde duran elimin üstüne koydu ve "Bana hala kızgın mısın?" diye fısıldadı. Etraftaki gürültüde bile onu duymama yetecek kadar yakınımdaydı. Yüzüm cayır cayır yanarken ellerim nasıl buz tutabiliyordu acaba?

"Sana kızgın olmadığımı söyledim." dedim hışımla elimi geri çekerek.

"O zaman neden böyle davranıyorsun Al? Tam bir pislik gibi davrandığımı biliyorum ama konuşursak bunu halledebiliriz." dedi.

"Hiçbir şeyi halledemeyiz Peter. Sadece gönlümü almaya çalışmayı bırak ve hayatımdan çık yalvarırım." dedim sinirle. Ses tonum etraftaki birkaç kişinin bakışlarını üzerimize çekmişti.

Bir şey demesine fırsat vermeden arkamı dönüp koridordaki kalabalığa karıştım ve üst kata çıkmaya başladım. İnsanların arasından zar zor ilerlerken Peter'in arkamdan geldiğini hissedebiliyordum. Gözümde biriken yaşları elimin tersiyle hızla silerek banyoya girdim ve kapıyı kapatmaya çalıştım ancak Peter bana yetişmişti ve ayağıyla bana engel oluyordu. Kapıyı açıp o da içeri girdi ve arkasından kapattı. Şimdi banyoda sadece ikimiz vardık.

"Alison seni üzen şeyin sadece ben olmadığımı biliyorum. Ne oldu?" dedi bana doğru temkinli bir adım atarak. Söylediği her sözle beni daha da sinirlendirmeyin nasıl beceriyordu acaba.

"Beni tanıyormuşsun gibi konuşmayı kes!" dedim.

"Peki, özür dilerim." dedi. "Yine de canını sıkan başka bir şey olduğunu inkar edemezsin."

Dudaklarımı ısırarak küvetin kenarına oturdum ve onun dışındaki her yere bakmaya başladım. Bıkkın bir nefes vererek yanıma oturdu. Benimle uğraşmaktan biraz erken bıkmıştı.

"Beni New York'a neden çağırdın?" dedim uzun süren sessizliği bozarak. Bu sorunun cevabını duymak için günlerdir yanıp tutuşuyordum.

"Çünkü bunu film izlemeyi seven arkadaşlarımla yapmak istiyordum ve sen onlardan biriydin. Başka ne olabilir ki?"

Ona döndüm. Yalan söylüyor gibi görünmüyordu. "Okulda pek arkadaşım yok diye sen ve yardımsever arkadaşların bir hayır işi düzenlemeye karar vermediniz yani öyle mi? Senin beni New York'a götürmen, Liz'in beni bu partiye davet etme şekli... Sonra kendi aranızda beni mutlu ettiğinizi düşünerek vicdanınızı mı rahatlatıyorsunuz?"

Yüzüne samimi bir şaşkınlık ifadesi yayıldı. Böyle düşünmem onu şaşırtmış olamazdı herhalde. Dışarıdan tam olarak öyle gözüküyordu. "Benim nasıl bir insan olduğumu düşünüyorsun bilmiyorum Alison ama seninle vakit geçirmeyi seviyorum. Belli ki Liz cuma günü onu değil seni götürmemle ilgili sinirlenmiş ve sana bir şeyler söylemiş. Onu duymazdan gel o sadece-" Duraksadı ve deminden beri gözlerimin içine bakan gözlerini kaçırdı. "Kıskanıyor."

Ben de gözlerimi kaçırarak önüme döndüm ve başımı ellerimin arasına aldım. "Hakkı var." dedim mırıltıyla. Bir süre ikimiz de hiçbir şey demeden oturduk. Sessizlik iyi geliyordu. Ta ki birisi banyo kapısını hışımla çalana kadar.

"Peter!"

Liz banyonun dışında endişeyle bağırıyordu. Hızla ayağa kalktım ne yapacağımı bilemeyerek durdum. İkimizin burada yalnız olduğunu görünce yine yanlış anlayacak ve can sıkıcı şeyler söyleyecekti. Peter kapıyı açmak üzereyken kolundan tutup geri çektim. "Lütfen Liz'in bana bulaşmasına sebep olacak hiçbir şey yapma Peter. Son senemde bela istemiyorum. Benden uzak dur yeter."

Peter kolunda duran elime baktı ve "Bunu isteme benden." dedi kapıyı açmadan hemen önce.

Kapı açıldığında Liz de dahil olmak üzere bir grup insanın garip bakışlarına maruz kaldım. Orada daha fazla bulunmaya dayanamayacağımdan banyodan hızla çıktım ve kimseyle göz göze gelmemeye dikkat ederek merdivenlerden indim. Evden çıkmak üzereyken bu şekilde kaçmanın bana yakışmayacağına karar vererek durdum ve zorla da olsa partide kalmaya karar verdim. Liz ve Peter bir yerden kaçma sebebim olmayacaktı. Hem de herkesin gözü önünde.

Yaklaşık yarım saat ve birkaç bardak kokteylden sonra iyice sıkılmaya başlamıştım. Prenses Leila kostümü giymiş bir kızla sohbet etmiştik ancak kızın erkek arkadaşının yanına gitmesi gerekmişti. Birkaç dakikadır tek başıma dikiliyordum ki bana doğru gelen Liz Allan'ı fark ettim. Bizi banyoda gördükten sonra geç bile kalmıştı. Önümde dikilmiş tam konuşacağı sırada herkesin aynı yöne baktığını gördüm. Liz de uğultuyu fark etmiş olacak ki bana tehditkar bir bakış atmayı ihmal etmeden herkesin baktığı şeyi görmeye gitti.

Çok kısa bir süre sonra ben de bu şeyi, ya da kişiyi, garip bir şekilde öğrenmiştim. Herkesin hayretle baktığı kanlı canlı Örümcek Adam bana doğru ilerliyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan önümde durdu ve "Alison?" dedi.

Dilim tutulmuştu. "E-evet."

Maskesinin altından gülümsedi. "Peter bir parti olduğunu söyleyince burda olduğunu tahmin ettim. Sadece yaptığın kahramanlıktan sonra nasıl olduğunu öğrenmek istedim. Bir sorun yok değil mi?"

Şaşkınlık içinde ona baktım ve uzattığı elini sıktım. "Peter'e de söylemiştim aslında, her şey yolunda." dedim zar zor.

"Kendim gelip seni görmek istedim." dedi elini çekerek. Hala elini tuttuğumun farkında bile değildim. "Güzel kostüm."

"Teşekkür ederim."

Son kez bana selam verdi ve geldiği gibi kalabalığın arasına karıştı. Etraftakiler fotoğrafını çekiyordu ancak onun umurunda değil gibiydi. Kapıdan çıkıp gittiğinde bu sefer herkesin şaşkınlıkla bana bakmaya başladığını fark ettim. Kimsenin soru sormasına fırsat vermemek için evden çıkıp giderken bile az önce yaşananların gerçek olduğuna inanamıyordum.

Movie Lovers • Peter ParkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin