0.6

4.3K 228 155
                                    

TUĞÇE'DEN

Maç gününün gelmesiyle, tribünlerdeki yerimizi almıştık. Okullar arası düzenlenen futbol maçında her ne kadar Baran'ı ikna etmek de zorlansalar da bizim çocuklar da yerlerini almışlardı.

"Sabah kolanyalı mendil emmişim de, bütün gün kafam bir milyonmuş gibi hissediyorum," dedi kafasını omzuma yerleştiren Sera.

Bütün gece stalk yapmış, hala kimliksiz bilinmeyenin kim olduğunu bulmaya çabalamıştık. Bunun sonucunda da sabah erken kalmak zorunda kalınca, ikimiz de uykusuzluğun dibine vuruyorduk.

"Kızlar," diye mırıldandı insanların arasından yanımıza zar zor ulaşan Meltem. Her ne kadar Doruk'la aralarında ne olduğunu çözemesem de Meltem'i seviyordum. Bana göre yapmacıklıktan arınmış, samimi bir kızdı.

"Hı?"

"Doruk'un yanındaki sarışın kızı tanıyor musunuz?"

Yöneltiği soruyla birlikte Sera kafasını omzumdan kaldırmış bense bakışlarımı Doruk'a odaklamıştım. Amerikan filmlerindeki Amigo kızların Türk versiyonuyla 'Ponpon kızlar' diye adlandırılmış halinin kaptanıyla konuşurken bayağı eğlendiğini görebiliyordum.

"Tanımıyorum."

Sera'nın cevabı üzerine "Sıla," diye mırıldandım "Adı Sıla, şu meşhur ponponların başında geliyor."

Oturduğu yerden ayaklandı. Biz ikimiz, ne yapacağını anlam vermeye çalışırken tellerle çevirili sahaya bir şekilde ulaşıp Doruk'un yanındaki yerini aldı. Hararetle ona bir şey anlatıyor, diğer yandan Sıla'yı gözleriyle öldürüyordu.

Kafamı bu sefer Kuzey'e çevirdim. Şu sıralar bana karşı garip davranıyordu. Belki de bilinmeyen bana kafayı yedirtmişti. Bir şizofren gibi şüphelenmediğim kimse kalmamıştı.

Sıla'nın çığlıyla birlikte toplu bir kalabalıkla kafamı yeniden onlara çevirdim. Ponponların arasında kalmış bir Meltem görmeyi beklemiyordum. Anlaşılan, kıskançlık krizi geçiriyordu ve büyük ihtimalle bunu kabullenemeyecekti.

Oturduğum yerden ayaklanıp sahaya giriş yapabileceğim bir kapı ararken Sera da peşimden geliyordu. Arkadaşımızı ponponlara yem edecek değildik.

Telleri aşıp sahaya ayak bastığımızda tüm bakışları üzerimizde hissediyordum. Bu umurumda mı diye sorarsanız..hayır, zerre kadar umursamıyordum. Çünkü bilirsiniz, serserilik en sevdiğim aktivitedir.

Saçlarıma yapışan ponponla birlikte kan beynime sıçramış, bu kadar sert atılmasıyla birlikte karnına yavaş sayılmayacak bir tekme yollayıp saçlarımdaki ellerinden kurturabilmiştim.

Bunun fazlasıyla basit olduğunu düşünürken üzerime doğru gelen iki kızla birlikte tribünlerden sesler işitmeye başlamıştım, bazılarının telefonlarını bize doğru doğrulttuklarını görebiliyordum.

"Sizce de artık rafa kaldırdığınız beyninizi kullanma vakti gelmedi mi?"

Bu onları daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramamıştı. İkisinin de üzerime gelmesiyle birlikte Sera'nın elindeki basketbol topunu, esmer olanının kafasına doğru atması onu sersemletmiş ve tribünlerden bir kahkaha yükselmesine sebep olmuştu.

Bu sırada ben de Meltem'in ayağıyla bana doğru ittirdiği çöp kovasını ellerimin arasına alıp üzerime gelmeye devam eden sarışının kafasına geçirdim. Çöp kovasının içinin dolu olduğuna bakacak olursak, iyi bir duş alması gerekecekti.

Belimde hissettiğim ellerle birlikte ayaklarımın kesilmesinin üzerinden çok geçmemişti. Ve saniyeler sonra Kuzey tarafından çıkışa doğru taşındığımı kavrayabilmiştim.

-----

"Kavga etmek sizin neyinize?"

Bu durumdan zerre zevk almayan Kuzey homurdanarak elindeki buzu alnıma götürdü. Kavga sırasında darbe almış olacağım ki -bunu hatırlamıyorum- bir şekilde şişmişti.

"Mevzuya girmesini de biliriz evelallah," dedim sesimin soğuk çıkmasına özen göstererek. Kendimi bir aksiyon filminin başrol karakteri gibi hissetmem normal miydi? Gaza gelip koluma Çukur işaretini çizmemek için kendimi zor tutuyordum.

Doruk kocaman bir kahkaha patlattı, "En son Meltem'in, Sıla'ya 'Kes sesini ve bokumu ye' dediğini hatırlıyorum. Arada kaynadım anasını satayım."

Gözlerini deviren Meltem, sakin olmaya çalışırcasına şakaklarını ovalamaya başladı. Sonra baktı ki bundan bir hayır yok, tüm öfkesini Doruk'a kusmaya karar verdi "Kızın ağzına girecektin, gerizekalı!"

"Bilerek yaptığım bir şeydi, tepkini ölçmek için. Ne sandın beni? Yavşak falan mı? Ayrıca ben bir adım attıysam, Sıla on adım attı, yakışıklıysam bu benim suçum değil. Beni suçlayamazsın."

Yüzüme sinsi bir gülümseme yayıldı, bu ikisini shiplemekten asla vazgeçmeyecektim "Tepkisini neden ölçmek istedin peki?"

"Çünkü.." diye mırıldandı Doruk, fakat Meltem'den yediği sert tokatla birlikte söyleyeceklerini yutmak durumunda kaldı.

Bunu,
Haketmişti.

"Hay ben böyle hayatın izzet-i ikramını s*keyim."

*****

Çukur'un youtube videolarına denk gelmiştim geçenlerde, onun etkisinde kaldım galiba :D Çok da şaapmayın. :D

ay ışığı | texting Where stories live. Discover now