3.7

2.5K 147 47
                                    

Çikolatalı tostumdan bir ısırık daha alıp gözlerimi bize hararetle Eray'ı anlatan Nazlı'ya diktim.

Arı Mayadaki Willy gibi hep, yemek yiyip ardından uyuyordum.

"Üzgünüm ama best of model bile olsa kız grubundan onay almadıysa olmaz bu iş."

Eray, biz tarafından sevilmiyordu. Sergilediği gereksiz itici davranışlar hiçbirimizin hoşuna gitmiyordu. Nazlı'nınki yalnızca basit bir hevesti ve bir heves uğruna arkadaşımızın üzülmesini istemiyorduk.

"Ayrıca siz nasıl flört ediyorsunuz ya, ben eve gidince anneme bakarken suçlu hissediyorum." diyen Ceylin'e yandan bir bakış fırlattım. Anıl'la aralarındaki ilişkiden haberimizin olmadığını düşünüyorsa yanılıyordu.

"Ders başlayacak birazdan, toparlanın hadi."

Gözlerimi duvardaki saate diktiğimde yaklaşık yarım saat önce girdiğimiz öğle arasının beş dakika sonra sonlanacağını kavrayabiliyordum.

"Siz gidin.." diye mırıldandım "Benim, yarınki okul gezisi için Duygu Hoca'ya sormam gereken bir takım şeyler var."

"Benim de gelmemi ister misin?"

Sera'nın sorduğu soruya omuz silkmekle yetindim. Benim yüzümden derse geç kalmasını istemezdim.

"O halde sınıfta görüşürüz."

"Görüşürüz."

Masadaki çöplerimi toplayıp çöp kovasına gönderdim ve merdivenlere yönelip basamakları teker teker çıkmaya başladım.

Hava tahminleri, önümüzdeki bir hafta boyunca bulunduğumuz şehirde kar yağışı olacağını gösteriyordu. Okulları tatil edecek kadar yağmayacaksan hiç yağma, kar.

Çıktığım basamakta, kafamı çarptığım göğüsle birlikte duraksadım. Yürürken ayakkabılarımı incelemeyi acilen bırakmalı, önüme bakmalıydım.

"Benim kalbim ne ara bu kadar dayanıksızlaştı?"

Gözlerimi, hemen karşımdaki Kuzey'e diktim. Muzipçe sırıtıyor, bakışlarından bulunduğumuz konumun hoşuna gittiğini anlayabiliyordum.

Bense gözlerimi Kuzey hariç her yerde gezdirmeye başlamıştım. Sanırım bende sevip de belli edememe hastalığı var, bunun başka bir açıklaması olamazdı.

"Bakmasana öyle.." gözleri yüzümü yeniden keşfetmek istercesine çehremi tarıyordu "Bakma dedim."

Bana bahşettiği hayran bakışları, bir üst kattan gelen adım sesleriyle birlikte son buldu.

Çünkü, Baran ve Doruk ikilisi nefes nefese basamakları iniyor ve onları hemen arkalarında söylenerek koşturan beden öğretmenimiz takip ediyordu.

"Yine ne bok yediniz oğlum?"

"Açıklama bekleme, koş abiciğim koş."

Öğretmenlerimizin sabrının sonu selamet değil, felaketti.

Elimi saran Kuzey'in eliyle birlikte çocuklara ayak uydurduğumuzda yere yığılıp ölü taklidi yapmamak için kendimle savaşıyordum.

"Ayağımızla voleybol topuna vurunca çıldırdı kadın."

Ulaştığımız koridorda, dikkatsiz davranak çarptığımız insanların homurtuları yükselmeye başladığında her an yüzümüze domates yiyebileceğimizi düşünüyordum.

"Oğlum biz bir ara mutluyduk ya, evcilik oynarken falan."

Ayağını burkmasıyla yeri boylamasına milim kalan Doruk'un kapşüonlusundan yakalayan Baran, onu kızlar tuvaletine çekerken bir ceza daha yememek uğruna Kuzey'i, Baran ve Doruk'un peşi sıra tuvalete çektim. Kapıyı arkamızdan kapadıktan sonra nefes alış verişimi düzene sokmaya çabalıyordum. Minnak bünyem darmadığın olmuştu.

"Kabul edin, sabah yediğimiz patatesli börekleri eritmişizdir."

Dördümüz de farklı bir köşede soluklanırken kapalı olan kabinin açılmasıyla birlikte içeriden şaşkın bakışları eşliğinde Sera çıktı.

"Ne boklar yediniz yine?"

Şu soru, bugün hiçbirimizin ağzından düşmüyordu.

"Voleybol topları, beden hocalarının hassas noktaları demiştim sana."

****

Şu okul koridorları nelere şahit olmadı ki :D

ay ışığı | texting Where stories live. Discover now