2.0

3.1K 188 105
                                    

"Tuğçe, iyi misin?"

"Seni merak ediyorum."

"Yalnızca iki dakika sonra yanındayım."

"Seni seviyorum."

Kuzey'in bu ve bu tür mesajlarının ardından dediği gibi iki dakika geçmişti ki kapı hararetle çalmaya başladı.

Aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu. Korku, tüm vücuduma yayılmıştı ve nefes alış verişlerimi zorlaştırıyordu.

Gözlerimden akan yaşları silme gereği duymadan oturduğum yerden ayaklandım. Önümü dahi göremiyordum. Bir fener veya bir mum arama çabasına giremeyecek kadar berbat bir durumdaydım.

Koridorun sonuna ulaştığımda işkence gibi geçen o dakikaların ardından biraz olsun huzura kavuşmayı umuyordum. Kapıyı araladım ve yüzünü dahi göremediğim Kuzey'in boynuna sarıldım.

Göz yaşlarımın dineceğini düşünürken şiddetlerini daha da arttırmalarını beklemiyordum.

"Tamam, buradayım. Yalnız değilsin, güvendesin.."

Kuzey'in nefesi yüzümü yalarken rahatladığımı hissediyordum. Kalp atışlarım en az onunki kadar hızlıydı. Bunun yalnızca karanlık korkumdan kaynaklanmadığını çok iyi biliyordum.

Orada, öylece ne kadar durduk bilmiyorum. Zaman sanki onun yanımda kavramını yitiriyordu. Fakat esen rüzgarla birlikte ürperen vücuduma boyun eğmiş ve onun bana eşlik etmesine izin vererek içeriye geçmiştim.

Sıkı sıkı tuttuğum elini tek bir saniye için bile bırakmıyordum. Elini bıraktığımda, yeniden aynı şeyleri hissedeceğimden çok korkuyordum.

"En azından bir mum yakmama izin ver."

Bu sefer koluna sarıldım, bu şekilde de yakmak istediği o mumu pekala yakabilirdi.

"Anlaşıldı.." diye mırıldanıp benim komutumla beraber her ihtimale karşı rafımda bulundurduğum mumlara uzandı ve cebinden çıkarmış olduğu çakmakla birlikte mumları yaktırdı.

Etrafın aydınlanmasıyla onun yüzünü görebilmek beni iyi hissettirmişti.

Bir kaç tane daha yakıp hem komodinime hem de çalışma masama yerleştirdi.

Su dolu bardağımı kafama diktikten sonra "Teşekkür ederim.." diye mırıldandım. Bir teşekkürü hak ediyordu.

"İyi misin? Bir şey ister misin?"

"İyiyim ve bir şey istemiyorum."

Yalnızca uyumak istiyordum. Şu sıralar öyle yorgundum ki uyu komutunu ben değil, beynim veriyordu.

****

Gözlerimi araladığımda saatin kaç olduğunu öğrenmek için gözlerimi duvarımda asılı olan emojili duvar saatime çevirdim. Neredeyse öğlene geliyordu. Akşam oldukça erken yatmama bakacak olursak bu saate kadar uyuduğuma inanamıyordum.

"Günaydın.."

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp görüş açıma giren kişinin gerçekliğini zihnimde tarttım. Çünkü bu, beni uykulu gözlerle izleyen Kuzey'den başkası değildi.

"Günaydın."

Yerleştiği koltuktan ayaklandı, dün gece ona yanımdan ayrılmamasını söyleyerek büyük bir bencillik etmiştim. Benim yüzümden tüm gece uykusuz kaldığı, gözlerinden anlaşılıyordu.

"Sabaha kadar beni beklediğine inanamıyorum."

"Geçirdiğim en güzel saatlerdi."

Dediklerinde samimi gözüküyordu. Bana içten bir gülümseme bahşetti. Bu aynı gülümsemesinin yüzümde yer almasını sebep olurken açılan kapıyla birlikte içeriye giren ablam, beni büyük bir şoka soktu.

"Abla! Ne işin var burada?"

Aramızda altı yaş olmasına rağmen onunla gerçekten iyi anlaşıyorduk. Eğitimini tamamlamak üzere, üniversite için yurt dışından gelen teklifi kabul etmiş ve üç sene önce Amerika'ya yerleşmişti. Onu burada görmeyi hiç beklemiyordum, güzel bir sürpriz olmuştu.

"Özlemedin mi beni?"

Yaklaşık beş aydır görüşemiyorduk. Türkiye'ye gelip gitmesi dersleri sebebiyle onu zorluyordu.

"Deli misin? Çok özledim."

Yanına adımlayıp ona sıkı sıkı sarıldım. Dün yaşadığım o kötü dakikalardan sonra sabah uyandığımda onu görmek beni tüm negatif düşüncelerden uzaklaştırmıştı.

Bu sefer Kuzey'e döndü. Arkadaşlarımla tanışıyordu. Bu yüzden onları tanıştırma gereği duymamıştım.

"Hoş geldin, Selin Abla."

"Hoş bulduk, yakışıklı."

Anne ve babamın hâlâ yolda olduklarına bakacak olursak gelmeleri en az iki saati bulurdu. Anlaşılan ablamın yaptığı sürprizden onların da haberleri yoktu. Bu sürprizi neye borçlu olduğumuzu merak etmiyor değildim.

"Ben artık gitsem iyi olacak."

Gözlerimi Kuzey'e diktim, "Beraber kahvaltı yapabiliriz. Sonrasında şu çok beğendiğin kurabiyelerden de yapabilirim."

Ona karşı borçlu hissediyordum.

"Daha yeni kavuştuk.." diye mırıldanan ablam da beni desteklerken Kuzey, mahçupca gülümsedi "Kalmak çok isterdim fakat antremanım var. Yaklaşan maçlar bizi epey zorluyor."

Aptal bir heves uğruna katıldığım fakat zerre zevk almadığım okul kursundan çıktığım için rahattım. Aslında benimki yalnızca anonimi bulmak amaçlıydı. Böylece kendimi ona daha yakın hissedeceğimi falan düşünmüştüm. Ama beklediğimin aksine başıma Oğuz belasını almıştım. Neredeyse numaramı aldığından beri beni mesajlarına boğuyordu. Belki de engellemek ve numarasını silmek en iyisiydi.

"Pekala," dedi ablam "Sana başarılar. Ama en kısa zamanda yeniden görüşeceğiz."

Onlar, kalıplaşmış sözcükleri söyleyip vedalaşırlarken gözlerim yatağımın altındaki kırmızı kapaklı defteri buldu. Bana ait olduğunu düşünmüyordum. Odama nasıl ulaştığı hakkında tahminler yürütüyordum.

Kuzey'in evden çıkmasıyla birlikte ablam kolumdan tutup beni koridora doğru çekelemeye başladı. Lakin, çözmem gereken bir defter olduğu gerçeğini kendime hatırlatarak ona engel oldum, "Sen kahveleri yap..ben geliyorum."

Üzerinde durmak yerine kabullenmeyi seçti. Ağzı kulaklarına varıyordu. Bunun altında bir şeyler yattığına adım gibi emindim.

Odamdan çıkmasının ardından yatağıma doğru adımladım ve parkedeki küçük, kırmızı deftere uzandım. Üzerinde herhangi bir isim yazmıyordu ve böyle bir deftere sahip olduğumu da hatırlamıyordum.

Yaptığımın her ne kadar yanlış olduğunu biliyor olsam da yine de içini açıp kontrol etme merakıma engel olamadım.

Önce ilk sayfayı çevirdim, tanıdık bir el yazısıyla kendi adım yazılmış ve kalpler içine alınmıştı. Bu bana daha çok ilkokulda tuttuğum günlüklerimi hatırlatmıştı.

Daha sonra diğer sayfayı çevirdim, benim bir fotoğrafım vardı. Bu bir rastlantı değildi.

Sayfaları ardı ardına çevirdim. Sayfalarca aşk sözleri yazılmıştı. Her kimse beni ne kadar çok sevdiğinden bahsetmişti. Bu, kalbimin tam ortasına bir filin oturmasına sebep oldu.

Kalan son sayfayı çevirdiğimde karşılaştığım manzarayla gözlerimi basit bir fotoğraf değil de uzaylı görmüşcesine iriledim. Çünkü bu, Kuzey'le çekildiğimiz bir fotoğraftı ve bu da defterin sahibinin kim olduğunu gayet açıklıyordu.

*****

Tuğçe de bir şeyleri öğrendiğine göre artık ortalığı karıştırmanın vakti geldi kflsşfmfkd.

ay ışığı | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin