1.9

3.2K 183 66
                                    

TUĞÇE'DEN

Akşam eve geldiğimde sıkıntıyla yatağıma yerleştim. Çalışmam gereken konular vardı, temizlenmeyi bekleyen bir odam söz konusuydu. Lakin bunları yapacak gücü henüz kendimde bulamıyordum.

Üzerime pijamalarımı geçirdiğim gibi yatağıma zıpladım. Tembelliğimi konuşturacaktım.

Komodinimin üzerindeki kulaklığıma uzanıp cebimden çıkardığım telefonuma taktım. Müzik listeme kısa bir göz gezdirdim ve elim Second grubunun Balıklı Rum Balıkçı Ruhum adlı şarkısına gitti. Bana göre keşfedilmesi gereken bir gruptu.

Odamın kapısının açılmasıyla birlikte içeriye giren annem, önce odamı gözleriyle şöyle bir taradı, kulağına küpesini yerleştirmeye çalışıyordu.

"Biz çıkıyoruz, gelmek istemediğine emin misin?"

Onlarla toplantıdan toplantıya koşamazdım. Samimiyetsiz yüzler beni iyice bayıyordu.

"İstemiyorum, eğlenmenize bakın."

Gerçi onların da bu toplantı konusu altında düzenlenen balolarda eğlenebildiklerini düşünmüyordum.

"Dolapta yemek var, eğer uyuyacaksan camları kapamayı unutma."

Bu akşam fast food takılacaktım. Fakat bunu anneme söylemeye hiç niyetli değildim. Çünkü kendisi sağlıklı beslenmem konusunda epey ısrarcıydı.

Onlara veda edip bir süre telaşla evden çıkma çabalarını izledim. Ailem konusunda şanslıydım. Birbirlerine hâlâ ilk gün ki gibi aşık anneyle babaya ve başarılarıyla hepimizi gururlandıran bir ablaya sahiptim.

Kusursuz bir hayatım olduğu söylenemezdi. Aksine inişli çıkışlı bir hayatım vardı. Yine de her zaman bardağın dolu tarafına bakabilen biri olmuştum.

Evden ayrılmalarıyla birlikte yeniden yatağımın içindeki yerimi alıp komodiminim üzerindeki sakız paketine uzandım. En azından boş vaktimi film izleyerek değerlendirebilirdim.

Sakızı, paketinden çıkarıp ağzıma attım ve paketin üzerinde yazan sakız falını okumaya başladım.

"İnadını kır bu sefer
Gel bir şans daha ver
Dostluktan öte sevgisi
Bir kez denemeye değer"

Küçük kağıdı yeniden komodine bıraktım. Resmen çamaşır makinesi gibi dert çalkılıyordum.

****

İçinde patlamış mısır bulunan kaseyi kucağıma çektim. Baran'ın önerisiyle bir filmi serisine başlamıştım ve epey sardığını söyleyebilirdim.

Kesinlen elektrikle birlikte sönen led ışıklar, odanın yeniden karanlığa gömülmesini sağlarken uzandığım yerde rahatsızca kıpırdandım.

Sorun şuydu ki, bir çeşit kenofobim vardı. Yani karanlıktan korkuyordum. Ter basıyor, dakikalar sonra tüm vücudumu titriyor halde buluyordum. Bunu atlatmak için çoğu kez psikoloğa gittiğim olmuştu fakat her defasında aynı sonuçla karşılaşıyordum.

Uzandığım yerden doğrulup bacaklarıma kendime çektim ve çenemi dizlerimin üzerine koydum. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Lakin başaramıyordum. Belki de anne ve babamı aramalıydım. Fakat şehir dışında olduklarını varsayarsak onlar dönene kadar daha da kötü olacağımı çok iyi biliyordum.

Elimi cebime soktum ve telefonumu çıkardım. Bizimkilerden gelen birkaç mesajını görebiliyordum. Fakat kimseyi rahatsız etmek istemiyor, yalnızca ona ihtiyaç duyuyordum.

Kuzey'in numarasını tuşladım ve parmaklarım titreye titreye ona acilen gelmesi gerektiğini belirten bir mesaj yazdım.

****

Belirtmeden geçemeyeceğim şu sakız falı gerçek skzşdödjsk
Okuduğumda aklıma yalnızca bu ikisi geldi, durumlarına çok uygun değil mi?

ay ışığı | texting Where stories live. Discover now