2-SİYAH TABLO

6.7K 529 310
                                    

Kızıl Araf fanstastik bir kitaptır. İlk bölümlerin normalliğine aldanmayın.

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Yorumlar karıştığı için hepsini sildim. Bol bol yorum yapar mısınız?

Keyifli okumalar :)

____.____

Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken ağzımdaki kuruluğu hissettim. Başımda bir ağırlık vardı ve bu ağırlık homurdanmam için yeterli bir sebepti. Elim, yattığım yumuşak zeminde gezindi ve birbirine bir sarmaşık gibi sarılıp asla ayrılmadığını düşündüğüm kirpiklerim yüzünden göz kapaklarımı zorlukla araladım. Avuç içime dolan yumuşak örtüyü gördüm ilk başta. Başımdaki ağırlık yüzünden yüzümü buruşturmadan edemedim. Elim anında gözüme giderken, yanmaları canımı sıktı ve onları çıkartmak istermiş gibi ovaladım. Açılan gözlerim karşı camdan yüzüme vuran güneşle tekrar kapandı ve daha sonra kısık bakışlarla güneşe meydan okudum.

Elimi güneşe siper edip söylenmeye başladığımda, uyandığım yerin neresi olduğunu düşündüm.

Sanırım bilincim asıl şimdi yerine gelmişti. Kaşlarımı çatıp ayaklarımı yataktan sarkıttığımda gözüme gelen güneş biraz da olsa azaldı ve en sonunda gölgede olma fikri bana güven verdi. Kısık bakışlarım güneşten kurtulup etrafta dolanmaya başladı.

Ancak bakışlarım, bir çift kara gözle kesiştiğinde zaten çatık olan kaşlarım daha da çatıldı.

Dün ne olmuştu? Acilen durum güncellemesi yapmam gerekiyordu. Telefonuma gelen şüpheli bir mesajla evden çıkıp atılan konuma gitmiştim. Annemi şirketimizin sağlam hissedarlarından biri ile basmıştım. Amaçsızca koşup içimdeki yangını söndürmek için saatlerce yağmur altında baygın kalmıştım. Uyandığımda kendimi bir mezarlıkta, ıslık sesi dinlerken bulmuştum. Daha sonra bu adamla karşılaşmıştım ve mezarlığın bekçisinden kaçmıştık. Sonra da bayılmıştım.

Evet, bayılmıştım. Ama burada ne arıyordum? Aklıma üşüşen kötü düşüncelerle gözlerim büyüdü ve kendimi sanki çok daha güvende olacakmışım gibi birkaç adım geriye adımlarken buldum.

Bana ne yapacağını bilmediğim ve bakışlarından da hiçbir şey anlamadığım adam, yüzümü inceledi. Yatağın hemen karşısındaki tek kişilik koltukta rahat bir pozisyonda oturmuş, dirseğini kolçağa koymuş ve diğer eliyle de tuttuğu içki bardağını bacağında sabitlemişti. Sanırım düşünceli görünüyordu. Kolçakta yaslı olan kolunu kaldırmış ve dudaklarına siper ederek düşündüğünü kanıtlamak istermiş gibi yüzüme boş bir ifade ile bakıyordu. Ancak anlayamıyordum. Ne düşünüyordu?

Karşımda oturan boş bakışlı adamın kim olduğunu ve bana neler yapabileceğini bilmiyordum. Ondan kaçmalı mıydım onu da bilmiyordum ancak bilmem gereken tek bir şey vardı. Bu adam bana burada herhangi bir şey yaparsa, bir kahraman bekleyemezdim. Fazladan bir insan dahi tanımamak için kaçan eski ben, şu anki bana el hareketi çekiyor ve 'kendin ettin kendin buldun' diyerek söyleniyordu. Maalesef ki en yakın arkadaşım Duru'nun en yakın arkadaşı değildim ve o beni ancak kaybolduktan birkaç gün sonra fark ederdi. O birkaç gün içerisinde de bu adam bana neler yapmazdı neler!

Gözlerimi, boş gözlerine sabitledim. Dün tam anlamıyla inceleyemediğim ancak temas ettiğimizde zihnimde az çok resmini çizebildiğim suratı şimdi daha incelenebilirdi. Karizmatik bir adamdı. Dün de fark ettiğim gibi oldukça kalıplıydı ve oturmasına rağmen uzun boylu olduğunu anlayabiliyordum. Gözleri benim gözlerim gibi boş bakıyordu. O da benim gibi karşısındaki inceliyordu. Arada gözleri kısılıyor, düşünceleri gözlerine yansıyacak gibi olduğu an kendini toparlıyordu. Elindeki içkisinden bir yudum daha aldı. Garip bir şekilde kendine çeken bir yanı vardı. Dediğim gibi oldukça karizmatik ve her kadının isteyeceği bir adamdı. Üzerinde siyah bir boğazlı kazak vardı. Altındaki siyah pantolon bana selam çakarken, titrek bir nefes verdim ve kafamı kendime gelmek için sallayarak gözlerimi kaçırdım. Ben kanmazdım. Kanamazdım. Kara gözlerini hala üzerimde hissedebiliyordum ancak aldırmadım ve sanki çok lazımmış gibi odayı incelemeye başladım.

KIZIL ARAFWhere stories live. Discover now