27-ÇARESİZLİK KAPANI

2.2K 246 73
                                    

Yazarken çok zorlandığım bir bölüm oldu. Çok geciktiğinin farkındayım. Özür dilerim :')

Bölüm sonunda sohbet ederiz. Yazım yanlışlarını ve mantık hatalarını belirtmeyi unutmayın lütfenn!

Keyifli okumalarrrrr!

🍷

_______._______

Hayatım boyunca hep mantık çerçevesi içinde yaşamış ve olağanüstü olaylara olan ilgimi minimum seviyede tutmuştum.

Çocukken hayal gücüm çok genişti hatta bu konu yüzünden evimize gelen özel eğitmenlerden defalarca iltifat aldığımı hatırlardım ancak içinde yaşamak zorunda olduğum hayat şartları yüzünden asla herhangi bir istekte bulunmazdım. Neriman Suskun bu konuda konuşan, teklif sunan her eğitmeni istisnasız aşağılayarak evden kovar ve beni yalnızlığa mahkum ederdi. Kısaca eğitimimi defalarca eğitmen değiştirerek tamamlamıştım.

Ancak tamamlayamadığım bir eğitim vardı ki, benim için en zor olanıydı. Pek çok oyun içeriyordu. Hâlâ bu eğitimi tamamlamaya çalışıyordum.

Kendimi, kendimden korumaya çalışıyordum ve hep sınıfta kalıyordum.

Daha sonra, büyüdüm. Her insanın, hayatı boyunca sınıfta kalacağı bir dersinin olduğunu fark ettim ve uğraşıp zaman kaybetmek yerine pes etmeyi seçtim. Pes etmenin de bazen, kazandırdığını öğrendim.

Hayal gücüm yerini yavaş yavaş olgunluğa bıraktı ancak içimdeki çocuk hâlâ sağdı. İçimdeki çocuğun hayal gücü dipdiri kaldı. Belki de Karan'ın gerçeklerini bu denli çabuk kabullenebilmem bundandı.

Karan'ın gerçeklerini ve benim gerçeklerimi daha doğrusu...

İçimdeki o çocuğu, tablo yaparak beslemeyi seçtim. Neriman Suskun'a herhangi bir açıklama yapmadım. Eğitmenlerimden birinden Neriman Suskun'dan gizli aldığım yardımlar sonucu, oldukça iyi bir kadındı ve beni desteklemek için her şeyi yapmıştı, oldukça başarılı bir ressam olmayı başardım. Hatrı sayılır bir çevre ediniştim. Tablolarım, her sergide daha fazla değer kazanıyordu ve bugünlere gelmeme yardım eden kim varsa karşılığını fazlasıyla veriyordum. Geri kalan parayı da biriktirmiştim.

Bir gün, o evden Necdet Suskun ile kaçabilmek için.

Ancak tek başıma kaçmak bile nasip olmamıştı. Kanayan hayallerim vardı. Daha çocuk aklımla, aklım yetmeye yetmeye kurduğum ancak yeterince büyüdüğümde bir türlü gerçekleştiremediğim kanayan hayallerim vardı. Akan her bir damla kan, Afra'yı da yok ediyordu ve yine kimse duymuyordu.

Ancak ressam Afra'nın bile aklının hayalinin ermeyeceği olağanüstü sınırlarını aşan olağanüstülükler vardı ki, şu an tam olarak onlarla yaşıyor, onlarla nefes alıyordu. Olağanüstünün bir üst sınırı olsaydı şayet, ki görüyordum ki asla yoktu, ben o sınırı aşan ilk insan olurdum eminim.

Şimdi, en son yaşadığım saçma olay yüzünden nefes nefeseydim. Bayıldığım ve Meryem'in kazığa bağlanmış bedenini gördüğüm andan sayabildiğim kadarıyla on saniye uzaklıktaydım. Kabus görmüş gibi sıçrayarak uyanmış, bana şaşkın gözlerle bakarak neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışan Karan'la göz gözeydim. Dilim damağım kurumuş gibiydi. Bunun sebebi çığlık atmam olmalıydı. Karan yavaşça üzerimden indi ve beni inceledi. Öylesine şaşkındı ki, utanmasa dudaklarını aralayacaktı. "Ben," dedim arkaya attığım kollarımdan destek alıp kendimi geriye doğru çekerek. Sırtımı yatak başlığına dayadım ve nefes nefese bir hâlde saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Gözlerine bakamıyordum. Parmaklarımla oynamayı seçtim. Doğrulmakla kalmayıp ayağa kalktı ve başıma dikildi. "Bağırdığım için özür dilerim. Sadec-" Karan birden sözümü kesti.

KIZIL ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin