13-YANIK GÖKYÜZÜ

3.4K 306 273
                                    

Ben geldiiimm!

Bu bölüm biraz kısa oldu. Açıkçası yazarken pek kafamı da toplayamadım. Bu yüzden bölüm gecikti biraz.

Bölüm içime sindi sayılmaz ama olması gereken olayları yazdım. Bölüm sonunda nasıl bulduğunuzu belirtirsiniz zaten. Yazım yanlışlarını belirtmeyi unutmayın lütfen :)

Keyifli okumalar dilerim. Bölüm sonunda görüşürüz.

______.______

"Kes şunu, anne. Yapma!" Karnıma inen ve ardı arkası kesilmeyen tekmeler, annemin eseriydi. Yavaş yavaş büyümeye ve dayak yemenin annemin kendine özgü sevgisi değil de, kendine özgü nefreti olduğunu anlamaya başlıyordum. En son dayak yememin üzerinden epey zaman geçmişti ve annem, şimdi de beni, babama laf eden bir kadına karşı babamı savunduğum için dövmeye başlamıştı. Ne içindi bilmiyordum ama artık yüzüme ya da bacaklarıma vurmuyordu. Sadece karnıma. Hep karnıma vuruyordu. Belki de izleri saklayabileceğimi düşünüyordu. "Saygısızlık yapmanın cezaları vardır!" Nefes nefese geri çekildiğinde elim karnımda, yerde acıyla kıvranıyordum. Dizlerimi kendime çekmiş, sımsıkı yumduğum gözlerimle annemi duymamaya, acıyı unutmaya çalışıyordum. Artık büyüyordum. Artık buna bir son verebilirdim.

"Ben bir şey yapmadım! Anlamıyor musun? Babam için kötü şeyler söylediler. Oturup dinleyemezdim!" İnleye inleye söylediğim sözlere annem muhtemelen daha çok sinirlenmişti. Topukluları üzerinde döndü. Yavaşça yanıma çöktü ve saçlarımdan kavrayıp yüzümü yüzüne yaklaştırdı.

"Ne olursa olsun, saygısızlık affedilemez. Ayrıca, baban söylenilen her şeyi hak ediyor. Görmüyor musun? O seni bile kurtaramıyor." Babam yine iş için uzaktaydı. Ben burada çığlık çığlığa ağlarken, babam yine uzaklardaydı. Ona bazen çok kızıyordum. Ama o burada olsa, benim bu hâlde olduğumu bilse, beni kurtarmaz mıydı hiç? Kurtarırdı tabi. Hem de bir an olsun beklemeden kurtarırdı. Annem bu işte o kadar çok ustalaşmıştı ki artık tüm yaralarımı babamdan bile saklayabiliyordu. Tıpkı bana öğrettiği gibi.

"Yok öyle bir şey!" dedim acıyla. Kadın babamın annemi iş yüzünden ihmal ettiğini, sırf bu yüzden kesin annemin aldatıldığını söylemişti ama biliyordum. Bu annemin, babamın itibarını lekelemek için ortaya attığı bir yalandı. Bu hikayede bir kötü varsa, o da annemden başkası değildi. O kendi öz çocuğunu dövecek, ona işkence edecek kadar acımasızdı.

"Söylesene," dedim, annem saçımı çekiştirmeye devam ederken. "Neden beni hiç sevmedin? Hep ablamı sevdin. Neden beni de onu sevdiğin kadar sevmedin?" Annem çektiği saçlarımı kafamı itekleyerek bıraktı ve doğruldu.

"İnanamazsın, güzel kızım. Kendini güçsüz gördüğün kadar güçlüsün sen. Bir gün gücünün farkına vardığında, o gücü bizi korumak için kullanmalısın. Senin gücün, yalnızca bizim olmalı. Gücünü açığa çıkartmak için yeteri kadar acı çekmelisin. Unutma, acı çeken ve o acıya dayanan insan en güçlü insandır. Ablan senin tırnağın bile olamaz." Dişlerimi sıktım. Acıyı hissetmemek için kesik kesik nefes alıyordum. Nefretim gittikçe büyüyor, daha çocuk sayılmama rağmen bana zarar veren bu kadına bana yaptıklarının aynısını yapmak istiyorum. Minnettar mı olmalıydım? Ablamdan daha güçlü olduğum için, beni daha güçlü gördüğü için minnettar mı olmalıydım? Beni bir canavara dönüştürmeye çalışarak, onları korumam gerektiğini mi söylüyordu yani? Gözümden yanağıma doğru bir yaş süzüldüğünde annem arkasını döndü ve odadan çıkmadan önce konuştu. "Aileni korumak için, canavar olman affedilebilir. Ancak ailene ihanet edersen, seni kendi ellerimle öldürürüm, güzel kızım."

KIZIL ARAFWhere stories live. Discover now