15-ARAF'IN KOYNUNDA

2.9K 379 182
                                    

Çook uzun süre sonra yeniden buradayım! Ne kadar oldu inanın hesaplayamıyorum zpöwpzöwpx

Kitabı baştan sona okudum olayları hatırladım ve şimdi kurguma devam ediyorum. Yine ufak çaplı hesaplamalar yapacağım ama bunlar bölüm sonunda konuşalım.

Keyifli okumalaaar!

______.______

"Deniz, neden geldin? Annen izin verdi mi gelmene?" Benim annem onun gelmesine hiç sıcak bakmıyordu. Çünkü yüzümde hâlâ geçmeyen yaralar vardı. Benim gün içerisinde bahçeye çıkmam mümkündü çünkü bahçemiz büyük, simsiyah giyinen korkutucu adamlarla doluydu. Kaçmam imkânsızdı. Kaçmak istememiştim hiç zaten. Çünkü babam gelecekti. Hep geliyordu. Onu görmek için kaçmıyordum. İşleri çok uzakta olduğu için nadiren gelip az süre kalıp gidiyordu ama yine de geliyordu ne de olsa.

Annem Deniz'i görmekten nefret ettiği için, bunda yaralarımı görüp sorgulama ihtimalinin da etkisi vardı, Deniz'le birlikte oldukça gizli bir yer bulmuştuk bizim bahçemizde. Burada adamlar olmuyordu. Ayrıca tüm bahçenin taş duvarla kaplı olmasına rağmen yalnızca arka bahçede bulunan koca çınar ağacının arkası telle kaplıydı. Bu nedenle birbirimizi görebiliyorduk. Babama sorduğumda çınar ağacını kesmek istemediklerini, bu yüzden yalnızca o kısma tel örgü yaptıklarından bahsetmişti. Annemin buna karşı çıktığına o kadar emindim ki. Ağacın kesilmemesini isteyen kesin babamdı. Bu bizim için büyük bir şanstı. Bu yüzden tüm günüm bahçede geçiyordu. Deniz gelirse diye bekliyordum çünkü evde yapacağım başka hiçbir şey yoktu. Oyuncaklarım yoktu. Arkadaşlarım yoktu. Ailem bile yoktu. Sadece çok büyük bir ev vardı ancak o evin içi bomboştu. Çünkü bir evin içi, acı çığlıklarla dolmazdı. Hele acı çeken bir çocuğun çığlıklarıyla hiç dolmazdı.

Annem bu duruma ilk başta şüpheyle yaklaşsa da ona bir kere bile yakalanmamıştık ve en sonunda tüm şüphelerini unutmuştu. Aklının bir köşesinde beni ve bu durumu takıntı haline getirdiğini biliyordum ama ona çalışıp ün ve para kazanmak daha büyüleyici geliyor olmalıydı.

"Tabi izin verdi. Ona, piyano kursuna gideceğimi söyledim. Hemen inandı. Hiç sormadı. Yolda şöfor abiyi de atlattım." Duraksadı ve yüzüme baktı. "Yine mi vurdular sana!" Kaşlarını çattı. "Neden vuruyorlar sana? Hiç söylemedin. Çok mu yaramazlık yapıyorsun sen evde?" Onun gibi ben de kaşlarımı çattım.

"Sen yaramazlık yapınca annen sana vuruyor mu yani?" Ben yaramazlık yapıyor muydum? Bilmiyordum ama annemin beni dövmesini sebebi bu olabilirdi.

"Hayır vurmuyor bana hiç. Ama televizyonda görmüştüm gizli gizli izlerken. Annesi çocuğuna yaramazlık yaptığı için vuruyordu. Çocuk da ağlıyordu. Sen ağlıyor musun o çocuk gibi?"

"Ağlamıyorum tabi! Çok canım yanıyor ama dayanıklıyım ben. Sadece bebekler ağlar, akıllım!" Deniz kaşlarını çattı. Kollarını bağladı ve konuşmaya başladı.

"Yine başlama, Afra! Biz daha çocuğuz. Hem çocuklar da ağlar, yetişkinler de ağlar, yaşlılar da ağlar." Omuz silktim.

"O ne?" dedi arkamda ona sürpriz yapmak için saklamaya çalıştığım ama büyük olduğu için beceremediğim oyuncağı işaret edip. Gülümsedim. Elimi arkama attım ve yavaş yavaş kırdığım arabasını ortaya çıkarttım. Ağzı o şeklini aldığında keyifle kıkırdadım.

"Bak, bunu tamir ettim ben. Biraz zor oldu. Tamir edecek araç gereç bulmak zordu ama başardım. Babamın tamir aletlerini de kullandım. Babam bir şeyleri tamir etmeye bayılır. Bana da öğretmişti. Nasıl olmuş?" Deniz'in gözlerinin parladığını gördüm. "Unutmuştum ben bu oyuncağımı. Hem, maviye mi boyadın arabamı!" Kafamı salladım.

KIZIL ARAFМесто, где живут истории. Откройте их для себя