14-ÇOCUKLUK İZLERİ

3.1K 315 157
                                    

Herkese merhabaa! Sınavlara bir hafta kala ben geldim! Nasılsınız?

Çok özledim sizi!

Değinmek istediğim bir konu var. Gerçekten önemli. Yorum yapmıyorsunuz ya da oy vermiyorsunuz. Yorumlarınızı bekliyorum. Aksi takdirde okunmadığını düşüneceğim ve bu beni üzecek. İkinci kitabı yazarken aniden başa dönmek insanı korkutuyor. Büyük bir kitle kaybettim. Umarım demek istediğimi anlamışsınızdır. Bölüm sonunda bir duyuru daha yapacağım.

Yazım yanlışlarını belirtmeyi unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar dilerim :)

______.______

"Afra, bak! Bu benim arabam. Annem daha yeni aldı. Aslında mavisinden istemiştim ama ellerinde kalmamış. Ben de siyah aldım. Neyse, bu da güzel. Değil mi?" Kafasını bana çeviren mavi gözlü, kumral saçlı çocuğa bakıp kafamı salladım. "Senin oyuncağın yok mu hiç?" Bu defa kafamı olumsuz anlamda sallayıp yüzüne bakmaya devam ettim. Yüzüme baktığını, hem de şaşkın gözlerle baktığını fark ettiğimde kaşlarımı çattım. Bana öyle bakmalarını sevmezdim ama hep öyle bakarlardı. Acıyarak... Ve ben bu küçük yaşımda acımanın ne demek olduğunu öğrenmiştim. İnsanların acıyarak bakan gözlerinden hem de.

"Ben oyuncakları sevmem. Hem oyuncaklarla bebekler oynar. Ben hep ders çalışırım. Büyüdüm artık." Yalandı. Sarı, upuzun saçları olan güzel bir bebeğim olsun istiyordum. Ama annem almıyordu. Ona belli etmemek için gülümsedim. Ben hep gülümserdim ve insanlar inanırdı. Oysa böyle bir şeye gülümsenir miydi hiç? Ortada gülecek ne vardı?

"Hiç de bile! Oyuncaklarla çocuklar oynar ve biz de hâlâ çocuğuz. Havalı olmaya çalışıyorsun sen bir kere!" Saçıma doğru harekete geçen çocuktan hemen kaçtım ve onu itekledim. Dengesini kaybeden çocuk birkaç adımda dengesini sağlamaya çalıştı ama kısa sürede yere, dizlerinin üzerine yığıldı. Düşsün istememiştim ama düşmüştü. Yanına gidip eğildiğimde, ağladığını fark ettim. Eliyle dizini tutuyordu ve yerde, siyah arabasından kopan parçalar vardı. "Arabamı kırdın!" dedi ağlayarak. "Daha yeni almıştı annem." Arkamı dönüp onun ve diğer çocukların annesiyle oturan anneme bize bakıyorlar mı diye kısa bir bakış attım. Bakmıyorlardı ama çocuk ağlamaya devam ederse, bakacaklardı. "Ne istedin arabamdan! Bana yenisini alacaksın! Sen kötü bir kızsın!" Ağlamaya devam ettiğinde panikle elimle ağzını kapattım. Annem görürse kızardı ve kızınca çok kötü bakıyordu. Acıyan gözlerden bile daha kötüydü bakışları. Çok korkuyordum öyle bakınca. Sonra vuruyordu. Çok vuruyordu.

"Tamam, alacağım sana yenisini, söz veriyorum. Lütfen sessiz ol!" Benim param yoktu. Nasıl alacağımı bilmiyordum ama susarsa alırdım bir şekilde. Çocuk beni duymazdan gelip ağlamaya devam ettiğinde, anneme bir kez daha baktım. Gözlerini kısmış, beni izliyordu. "Lütfen sessiz ol, yalvarırım!" Çocuğun gözlerinden akan yaşlar azalsa da etrafta koşuşturan çocuklar da yavaş yavaş başımıza toplandı. Ayaklanan annelerini gördüğümde, elimle ağzını tuttuğum çocuğa döndüm. Dizini tutuyordu ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Altındaki bej rengi pantolonun dizi kana bulanmıştı. Elimi ağzından çektim çaresizce. Yakalanmıştım. Oysa annem, mutlu gibi görünmemi ve sorun çıkartmamamı söylemişti. Eminim yine çok kızacaktı ve vurmaya başlayacaktı.

"Özür dilerim." dedim dizini tutan ve elimi ağzından çektiğim an azalan gözyaşları artan çocuğa doğru. Şimdi çok daha sessizdi ancak iş işten geçmişti. "Çok özür dilerim, ağlama lütfen. Annem sana yenisini alır." Bu kadınlardan yardım isteyebilirdim. Ancak kurtulmak yerine, daha çok dövülürdüm. Ayrıca bana yardım falan etmezlerdi. Yine bu şekilde çok pahalı bir evin bahçesinde oturur, annemi ayıplarlardı. Dedikodu yapmak kötü bir şeydi elbet ama kimsenin kılını bile kıpırdatmaması daha kötüydü.

KIZIL ARAFWhere stories live. Discover now