34-KADER KATLİAMI

2K 168 69
                                    

Arkadaşlar, kitap yazmak için ne kadar uğraş verdiğimi biliyorsunuz. Fazlasıyla yoğun bir bölümüm olmasına rağmen size bölüm yazıyorum bir şekilde. Ancak ne bir eleştiri ne de bir oy görüyorum karşılığında. Böyle devam ederse oy ve yorum sınırı koyacak gibiyim bölümlere :')

En en ennnn önemlisi de yorum. Eleştiriye açık olduğumu defalarca söyledim. Siz bana yazma konusunda yardımcı olmadığınız zaman, kendimi öylesine sert eleştiriyorum ki bir defasında tepki olarak Kızıl Araf'ı silip yeniden yazmaya başladım hatırlarsanız.

Lütfen, yorum yapın ve eleştirin beni.

Oy da verin, lütfen.

Neyse, bölüm sonunda devam ederiz sohbete. Sizi bölümle baş başa bırakayım.

Keyifli okumalarrrr!

(Giriş paragrafı tansiyonumu düşürdü sinirlendim bu şekilde yayınladım yazım yanlışı ya da anlatım bozukluğu varsa yorum düşer misiniz lütfenn)

______.______

Bir gün doğar mı güneş üzerimize sevgilim? Yaralarımızı dağlar mı? Ruhlarımızı yamar mı birbirine? Birleştirir mi eksiklerimizle tamlarımızı?

Ama önce iyileş sevgilim. Yaraların kapansın. Kanayan yerlerin en şifalı sularla yıkansın.

Çünkü sensiz ben yokum. Sensiz ben bir hiçim. Kaçarım, giderim.

Sensiz ben yalnızca peşinden gelirim.

Ucu bucağı görünmeyen, kapkaranlık bir yoldaydım. Çevremde pek çok olay oluyordu ve ben yolda olup olmadığımı bile bilmiyordum.

Yol nereye çıkartır bilmiyordum.

Yoldan çıkarsam nereye ulaşacağımı bilmiyordum.

Sadece yürüyordum. Çünkü her yolun sonunda çıkış vardır.

Benim her yolum sana çıkar.

Etrafıma bakınınca bulunduğum yoldan çok daha karanlık yüzler görüyordum. Çok daha sahte, çok daha bencil... Yol nereye gidiyor bilmiyordum ama bu karanlık yüzleri beni nereye götürür tahmin edebiliyordum. Bilmeden yürümek, sonunu bile bile yürümekten daha korkunç gelirdi bana ama benim korkunç kavramım, bu karanlık yüzlerle bütünleşti.

Evet, benim hayaletlerim çevremdekilerdi.

Hiçbiri benim iyiliğimi istemiyordu ve dahası, çevremde olmalarına rağmen yapayalnız olmamdı.

Yapayalnız.

Ancak yalnızlık, sahte bir karanlıktan çok daha iyiydi. Sahte bir gülümsemeden, sahte bir samimiyetten... Hep böyle düşünmüşümdür ve bundan sonra da böyle düşünecektim.

Ancak o, bu karanlık yolda bana ışık olmuştu. Önümü göremesem de, onu görüyordum sonuçta. Ona doğru yürüyebiliyordum gönül rahatlığıyla. O bana, hâlâ karanlık da olsa o yolda olduğumu göstermişti. Hâlâ yürüyebileceğim yollarımın olduğunu. Tereddüt bile etmeden, çıkmaz olsa bile sonunda yürüyebileceğim güvenli bir yola sahip olduğumu göstermişti. Cesaret de vermişti hem. Çıkmazsa, geri dönersin demişti.

Bana dönersin.

Sonuçta, her tırtıl kelebek olmak zorunda değildir. Bazıları, tırtıl olarak kalınca daha güzeldir.

Ben de, Karan'ın Araf'ı olarak kalmak istedim. İnsanlığın Araf'ı olmak değil. Sadece onunla olmak ve sadece ona kelebek olmak. Ona bilinmeyen yanlarımı açmak. Ona yaralarımı sardırmak. Ona güçsüz anımı göstermek. Tıpkı onun da bana gösterdiği gibi. Çünkü biliyordum ki, konu en yakınlarından İlke dahi olsa ona karşı bir duruşu vardı ama bu evrenin hiç hoşlanmadığı tuhaf güçleri ya da belki de benim çekimim, onu bana açık olmaya zorluyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 06 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KIZIL ARAFWhere stories live. Discover now