30- KADERİN SARSILMAZ AĞLARI

2.2K 235 66
                                    

Selamm!

Beni fazlasıyla zorlayan bölümlerden biriydi. Yazarken değil de bir okuyucu gözüyle tekrar okuyup düzenlemeye çalışırken çok zorlanıyorum. Umarım oylayıp emeğimin karşılığını verirsiniz. Eleştiriye açık olduğumu da belirteyim. Yorumlarınızı bekliyorum :)))

Bölüm sonunda bir duyuru yapacağımmm!

Keyifli okumalar :)

_______._______

Büyürken acıya dayanmak için pek çok yol öğrenmiştim. Bazı geceler, canımdan, etimden, kemiğimden var olan sinsi acı bileklerime kadar acıtırdı ama ben acıyı kesmek yerine dayanmayı tercih ederdim. Benden bir parça gibi olan o acıyı bir şekilde atlatırdım çünkü bilirsiniz, insan kendi kabuslarının içinde her zaman vardır ve var olmaya da devam edecektir. O kabuslardan ancak kendi başınıza uyanabilirsiniz. Dayanarak, yeri geldiğinde susmayı bilerek. Çünkü bu savaş bağırarak değil susarak kazanılır. İnsan kendine ve çaresizliklerine bağıramaz. İçimizdeki savaş hep sessiz ve diğer savaşlara oranla katbekat daha acı vericidir.

Kabuslarımdan uyanma, acımla başa çıkma konusunda çoğunlukla başarılı da olurdum. Arada ağlar, dualar eder, cenin pozisyonunda sabahlardım ama bir şekilde, güneş doğduğu zaman geçerdi.

Şimdiye kadar yaşadığım onca şeyin, çocukken beyaz bir elbise giymek zannettiğim gelin olma eylemi kadar acı vermediğini söyleyebilirim. Zira şimdiye kadar hiçbir acı canımı bu denli yakmamış, dizlerimin bağını çözmemiş, nefesimi kesmemişti. Belki de acılarımı yarıştırmayı bırakmalıydım çünkü her seferinde galip gelen acım, daha önce benimle olmayan bir acı oluyordu.

Şimdi olduğu gibi.

Afra Suskun Başer, damadı tarafından gelin olmaktan nefret ettirilmişti.

Afra Suskun Başer, gerçek mi yoksa sahte mi bilmediği düğününden, nefret etmişti.

2 saat önce:

Camdan dışarıya baktım. Hava normalde olduğundan çok daha karanlıktı. Sarayın içi aydınlık olsa da dışarıda zifiri karanlık vardı ve bu karanlık, kafamda dönüp duran belirsizliği çok iyi yansıtıyordu. Gözlerim, karanlığa rağmen az çok görülen saray duvarına kaydı. Birazdan, gördüğüm bu devasa duvarın ardında Kraliçe ilan edilecektim ancak bir şeyler yanlış geliyordu. İçim bunalıyordu ve ben bunun sebebini evlilik hakkındaki sığ düşüncelerime bağlamaktan çekinmiyordum.

Karan Başer, Afra Suskun'un tıpkı şu an incelediğim saray duvarı gibi olan pek çok devasa duvarını yıkmıştı. Evlilik hakkındaki duvarlarını da yıkabilecek miydi, görecektik.

Derin bir nefes aldım. Üzerime tam oturan gelinliği çekiştirdim. Gergindim ve bunu da açıkça gözler önüne seriyordum. Bu iyi değildi zira birazdan pek çok insana kendimi takdim edecektim. Her biri beni inceleyecek, hakkımda konuşacaklardı. Güçlü görünmeli ve Karan Başer'in karısı değil, Afra Susku olarak çağırılmalıydım. Ancak ondan önce uzun süredir arkamda olan ve beni izleyen Karan'ın gözlerine bakabilmeliydim.

Zar zor da olsa arkamı dönmeyi başardım ve Karan'la göz göze geldim. Dudaklarında derin bir gülümseme vardı. Eliyle diğer bileğindeki kol düğmesiyle oynuyordu. Aklından ne geçiyordu bilmiyordum. Dudaklarını araladığında sırtım bir yay gibi gerildi.

"Çok güzel olmuşsun." Karan, henüz yeni çıkan İlke'nin hemen arkasından hazırlandığım odaya girip beni baştan aşağıya süzmüş ve yaklaşık otuz saniyelik bir afallamanın ardından bu cümleyi kurmuştu. Varlığını hissetmiş ancak arkamı dönme gereği duymamıştım zira hem bu gergin hallerimden utanıyordum hem de birazdan evlenecek olmamız beni geriyordu. Ancak düşüncelerimin aksine kızıllarına odaklanmak beni rahatlattı. Hayran bir ses tonuyla kurduğu cümle, beni uysallaştırdı. "Teşekkür ederim." dedim ufak bir tebessümle. Ancak üzerimdeki bu etkisi uzun sürmedi. Şu an söylediği normalde şok etkisi yaratacak tek bir kelime bile beni şok etmiyordu zira her duyguyu yükseklerde yaşıyordum. Heyecandan mı yoksa kendime bir türlü güvenemememden mi bilinmez, zihnim aynı anda pek çok yerde gibiydi.

KIZIL ARAFWhere stories live. Discover now