10.Bölüm

6.9K 482 78
                                    

Albert, ıslanmış üstü başı ile odasına girerken aklında Meryem'in onu kurtarmak için peşinden nasıl geldiği vardı. Nasıl da her hareketi aklına böylesi ince kazınalabiliyordu. Hele ki onun için örtüsünü boynuna dolayıp bağlaması ve üzerinden çıkardığı siyah feracesiyle ilk defa görmüştü onu o halde. Hele ki üzerini saran mavi elbisesi gözlerinin aşkla büyümesine sebep olmuştu.

Meryem, çok güzeldi.

Onun zerre güzelliğini kimse görmesin istedi... Sadece onu böyle gören gözler, kendisine ait olsun istedi Albert. Sadece ona ait olsun.

Genç adamın aklında ki düşünceler ile yüzünde ki gülümseme genişlerken üzerini değiştirmek için banyo'ya girdi. Kısa bir duşun ardından üzerine kazağını geçirmiş odasında ki çalışma masasına oturmuştu.

Masasının üzeri çeşit çeşit kitaplar ve fotokobilerle dolu olduğunu görünce hatırladığı imkansızlıkla yüzünde ki gülümseme solmuş içinde tohumları büyüyen çaresizlik yine gün yüzüne çıkmıştı.

"...Meryem"

Dilinde sadece iki hece ve gönlüne nasıl sızdığını bilmediği koca bir sevda vardı.

Sıkışan yüreği ile derin bir nefes aldı. Gözleri önünde ki kitapları kayarken bir bir toplamaya başlamıştı derin bir nefes veren adam, taki gözleri bir ayete takılı kalana kadar, Sadece bir kaç kelime kelime yüreğine ağırlığını ve gerçekçiliğini basıyordu sanki.

"Sizi topraktan yaratması, onun uluhiyyetinin delillerindendir" Rum/20

Bu ayeti okumasıyla kaşları çatıldı. Toprak... Ne yani topraktan mı yaratılmışlardı. İlk defa bir ayet yutkunmasına sebep olurken gözleri geçen gün ki dersinde anlatılan konuya gitmişti. Çünkü bu kitap 1400 yılı geçkin bir tarihe sahipken insan ile toprak arasında ki benzerliği nasıl bilebilirdi ki.

"...Evet arkadaşlar daha önce de bildiğiniz üzere, Toprakla insan bedeni arasında benzerlik dikkat çekici oranda fazladır. Yaratılışından dolayı, topraktaki bu muhteşem sistemle insan bedeni arasında büyük benzerlikler vardır. Her ikisi de oksijen alıp karbondioksit veriyor. Aynı elementleri taşıyorlar. Oksijen, karbon, azot, kalsiyum, potasyum, sodyum, kükürt ve daha fazlası her ikisinde de bulunuyor...."

Genç adamın gözlerinin önünden geçen düşüncele yutkunmuş dilinden bir kaç cümle dökülmüştü.

"Sadece tane tane topraktan yaratıldığımız için mi bu kadar benzeriz birbirimizle"

Genç adamın düşünceli şekilde dudaklarından bu iki kelime dökülmüş ve hayatının özeti gözlerinden önünden geçmişti. Oda herkes gibi aynı çamurdan yaratıldıysa tüm insanlarla eşitmi idi.

"Peki ya içimde ki kibir? Bunun sebebi, kendimle mağrur olmam mı?"

Genç adam düşünler içine dalarken aklında binbir türlü soru ve sualler dönmeye başlamıştı. Elinde ki kitabı kenara bırakırken yatağına doğru yönelip yorganın altına girdi. Bu günün yorgunluğu ve ağırlığı yorğana sıkı sıkı sarılmasına sebep olmuştu. Şuan hissettiği tek şey koca bir boşluğun korkusuydu.

Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Hidayet bu ya Allah lütfunu göstermeye çoktan başlamıştı.

Genç adam geldiği bu bilinmez yerde gördüğü tek şey önünde duran koca evdi. Etrafında ki insanlar birir birer koca evin ahşap kapısından içeri girerken genç adam ne yapacağını bilmez şekilde adımlarını diğer insanlar gibi o yöne doğru atmaya başlamıştı. Yüzünde ki şaşkınlık ve ne yapacağını bilmez ifade ile o koca kapalı ve alımlı kapıdan içeri girmişti. Odaları olmayan koca bir salon gibiydi burası, upuzun halılar birer birer uzarken içeride bir topluluk yanyana ve ardarda yerlere oturmuş beklemekte idiler.

VERA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin