12.Bölüm

6.2K 397 32
                                    

Her huzur, bir çaresizlikten doğar, her güzel bir çirkinlikten..

Albert'te yine kütüphanenin bir köşesine çekilmiş elinde kitabını okuyordu. Öyle lezzetli gelmişti ki bu her bir sayfa iştahını kamaştırırken her yeni bilgi göğsünü kabartıyordu sanki.

Elinde ki kitabın bir sonra ki sayfanı çevirdi. Bir değişim nelere sebep oluyordu. Bu Albert olabilirmiydi. Eskiden her ortam da eli olan, herkes ile gönül eylendirip iştah kabartan Albert... Onu nereye gömmüştü böyle.

Öyle büyük bir çizgi çekmişti ki geçmişine, gözler önüne bam başka bir insanı sergiliyordu sanki.

Genç adam cebinde çalmakta olan telefonuna çevirdi gözlerini. Ekranda görünen isim ile elinde ki kitabı kapatıp derin bir nefes alarak açtı telefonu. Karşıdan gelen sesi bir süre dinledikten sonra huzursuzca ayaklandı.

Hızlı adımlarla okulun dışına çıkerken İlerde ki siyah arabayı gördüğünde yerinde bir kaç saniye durmuş aldığı derin bir nefesle yürümeye başlamıştı. Onu nelerin beklediğini bilmiyordu ama bu adamı görmek ona hiç iyi gelmiyordu.

Cain, oğlunun ona doğru geldiğini görünce elinde ki dosyaları bırakmış arabadan inmişti. Gözünde ki gözlükleri düzeltip yine o yüzünde kendini koruyan düz ifade ile baktı karşısına gelen oğlunun gözlerine.

Cain, oğluna bir adım atıp yüzüne yarım bir gülümseme takındı.

"Yeni bir hayata atılmışsınız yine"

Genç adam babasının sözleriyle gözlerini sıkıca kapayıp derin bir nefes aldı. Onunla uğraşmak için mi bu kadar yolu gelmişti.

"Neden geldin"

"Oğlumu ziyaret diyelim"

Genç adamın kaşları çatılırken gözlerini babasına dikti.

"Oğlum?"

Yıllarca kendisine ve annesine yaklaştırmayan adam, bir oğlunun olduğunu mu farketmişti.

"Her neyse bakıyorum da şu aralar baya uslu bir çocuk oldun. Kendine de yeni bir din seçmişsin"

Albert babasına bir adım atıp sıktığı yumruklarıyla

"Bu seni ilgilendirir mi"

"İlgilendirir! ama o kadar mühim bir mesele değil, nasıl olsa iki gün sonra kendine yeni bir eğlence bulursun"

Genç adam babasının sözleriyle öfkesini kontrol etmeye çalışsa da aldığı kesik nefesler ne kadar öfkeli olduğunu gözler önüne seriyordu. Bu adamın gözünde her zaman işe yaramaz bir adam olmamışmıydı zaten.

Cain, yanın da ki adamına başı ile işaret verirken adam elinde tuttuğu poşeti Albert'e uzatmıştı.

"Buyrun efendim"

Albert uzatılan poşetle kaşları çatılırken gözleri soru sorarcasına babasına kaymıştı.

"Bune"

"Annen gönderdi. Bugün doğum gününmüş"

Genç adamın gözleri şaşkınlıkla büyürken içine dolan ani duygu ile poşeti eline almış heyecanla aralamıştı. İçinden bir kaç kapta bulunan yemek çıkarken küçük bir pasta ve not da çıkmıştı.

Bunları annesinin gönderdiğini bilmesi bile dudaklarının titremesine sebep oluryordu. Neden ondan ayrı kalmak zorundaydı ki.

Gözleri küçük nota kayarken titreyen elleriyle aldı.Sanki bu küçücük kağıt parçasına bile annesinin kokusu sinmişti.

VERA Where stories live. Discover now