SEKİZİNCİ BÖLÜM: AY NE OLDU ACABA?

836 114 19
                                    

(Multimedya: Sude'nin Akın üzerinde uygulamak istedikleri, temsili😊)

     Koşar adımlarla geri döndük. Çok az kişi kalmıştı bıraktığımız yerde. Sadece bizim tayfa ve tanımadığım iki kişi vardı. Su, Akın'a bas bas bağırıyordu. Akın ise suçu olmadığını söyleyip duruyordu. Sude'yi ilk defa bu kadar sinirli gördüğümü söyleyebilirim. Ağzından alevler fışkırıyordu adeta. Neredeyse dövecekti Akın'ı, o kadar diyeyim. Cenk ve Ada ise bir kenarda kusan Nehir'le ilgileniyorlardı. Tanımadığım diğer iki kişi ise sadece izlemekle yetiniyordu olayı. Hemen yan yana duran Sude'yle El'e doğru koştum.

     "Ne oluyor?" diye sordum El'e kısık sesle.

     "Hiç sorma," dedi El. "Sude, Akın'ı Nehir'le gördü. Olay çıktı. En kısa hali bu olayın. Uzun versiyonunu sonra anlatırım. Şimdi Sude'yi buradan alıp götürmemiz lazım."

     "Tamam."

     Ben bir yandan, El bir yandan türlü diller dökerek Sude'yi oradan uzaklaştırmayı başardık. Giderken Akın'ın çaresizce Mir'e "Valla abi benim bir suçum yok," dediğini duydum.

     Sude, yol boyunca söylenmeye devam etti.

    "Olacak şey değil ya! İki dakika tuvalete gidiyoruz, adamın yemediği halt kalmıyor!"

    "Adi, şerefsiz!"

    "Sarılmakla kalsa neyse. Bir de öpüşmüşler ya!"

    "Adi, şerefsiz!"

    "Bana böyle bir şeyi nasıl yaparsın sen ya! Sen kimsin de beni aldatmaya kalkıyorsun!"

    "Adi şerefsiz!"

    "Nehir Hanım'a da bak sen. Öyle tatlı kız havalarında, sevgilimi çalmaya kalkıyor! Ben Sude'yim kızım! Sen beni tanımıyorsun daha! O Nehir'i kurutmayı da çok iyi bilirim ben!"

     "Adi pislikler!"

     Ve böyle türlü türlü şekillerde sayıp sövdü. Arada siniri o kadar artıyordu ki "Göstereceğim ben onlara!" deyip geri dönmeye kalkıyordu. Bunu engellemek için ben bir koluna, El bir koluna girdik Sude'nin. Bu şekilde zor şartlarda evin oraya gelmeyi başardık. Bu arada o hengâmede çıkarmış olduğum sandaletlerimi giymeye fırsat bulamamış olan ben tüm yolu yalınayak yürümek zorunda kaldım ve aklım o kadar yerinde değildi ki bunu ancak evin önüne gelince fark ettim. Tam apartmanın kapısını açmaya hazırlanıyorduk ki Su eve girmek istemediğini söyledi. O an ona ne ben ne de yiğidomuz El karşı çıkabilirdik. Çaresiz evin yakınındaki sahile gittik. Saat epey geç olmuştu. Etrafta bizden başka kimseler görünmüyordu. O ana kadar kendini tutan Sude yalnız olduğumuzu anlayınca hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ağlasın ve rahatlasın diye ikimiz de müdahale etmedik. Bir süre ağladı. Arada da söylenmeye devam etti. Neden sonra biraz kendine gelir gibi oldu.

    "Güz, sen akıllı kızsın, sen söyle. Bu bana yapılır mı?"

    "Yapılmaz. Kimseye yapılmaz."

    "Yani birkaç dakikalığına gidiyorum, döndüğümde bir bakıyorum sevgilim başka bir kızla sarmaş dolaş. Sonra oradan biri diyor ki, "A, çocuğun sevgilisi bu muymuş? Az önce diğeriyle öpüşmüyor muydu?" Allah'ım çıldıracağım ya!"

     "Yuh yani!" dedim. "Bir de öpüşmüşler mi?"

     "Evet, öyle dediler. Öyle sarılmak başlı başına bir aldatmayken öpüşmekle boynuzlarımı Everest'e ulaştırmışlar. İki dakikada ya, iki dakikada!"

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now