KIRK İKİNCİ BÖLÜM: KAYIP

524 56 50
                                    

   (Multimedya: Bölüm şarkısı)
   
    "Artık daha fazla tutmak istemiyorum içimde. Mutlaka birilerine anlatmam lazım bunu. Bu yaşadıklarım, hissettiklerim tarif edilemez olsa da... İçimde tutamam daha fazla. Anlatmam lazım.
     Ne zaman başladığını söylemek zor. Belki daha dündü, belki de aylar önce. Artık zaman kavramım yok oldu her an onu düşününce. İlk gördüğüm zaman onu, öyle güzeldi ki... ve hâlâ onu her görüşüm aynı güzellikte. Belki daha önce defalarca görmüştüm ama işte o zaman fark ettim ne yazık ki. Yanıyorum ona bakıp göremediğim o günlere şimdi.

     O günü o kadar net hatırlıyorum ki. Hem de en ufak ayrıntısına kadar. Cemile Hoca bir ödev vermişti. Türk edebiyatından klasik olmuş bir kitap okuyup sınıfta kitapla ilgili sunum yapacaktık. Ödevi öğrendikten sonra öğle teneffüsünde hemen okulun kütüphanesine koştum. Cemile Hoca ödevi söyler söylemez aklıma Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanı gelmişti. Zaten uzun süredir de okumak istiyordum. Kitabı kütüphaneden ödünç alıp hemen okumaya başlamaktı planım. Kütüphane her zamanki gibi boştu. Görevliye ödünç almak istediğim kitabın ismini söyledim. Bana, "Bir dakikayla kaçırdın. Az önce gelen öğrenciye verdim elimizdeki tek nüshayı," dedi ve kafasıyla boş olduğunu sandığım kütüphanedeki bir masaya oturmuş Çalıkuşu'nu okumakta olan kızı gösterdi. Geç kaldığım için üzülmüştüm. Kıza sinir olmamıştım ama. Sadece ne şanslı olduğu geçmişti içimden. Çaresiz, görevlinin önerdiği başka bir Reşat Nuri kitabını aldım ve boş olan masalardan birine geçip ben de kitabımı okumaya başladım. Aslında tam olarak başlamış sayılmazdım. Çünkü kız gerçekten kitabı okuyor mu diye sürekli gözüm ona kayıyordu. Öyle ya, sırf hava olsun diye "entel takılanlar" ya da kitap okuyor gibi yapanlar vardı, kitapları aksesuar gibi yanında taşıyanlar. Bir gün bir kitapçıda "Bir kitap istiyorum. Şöyle kapağı havalı bir şey olsun," diyene bile şahit olmuştum. Ama onu izledikçe anladım. Hayır, bu kız onlardan değildi. Gözleri kelimeden kelimeye atlarken bahar çiçekleri arasında koşan bir ceylanın heyecanını taşıyordu. Yüzü her cümleyi okuduğunda olayın hüznünü, sevincini, şaşkınlığını ya da her ne anlatıyorsa onu belli eden bir ifade alıyordu hafifçe. Bense kitabımın ilk cümlesini en az yüz kere okumuş ama kızı izlemekten bir türlü ikinci cümleye geçememiştim. Bu kızla karşılaştığım için memnun olmuştum aslında. Bu devirde kütüphanede vakit geçirmeyi seven bir tek ben varım sanıyordum çünkü. Zaman zaman okulun kütüphanesine gelip teneffüsteki öğrencilerin çılgın gürültüsünden uzaktaki bu unutulmuş köşede sakin vakit geçirmek hoşuma gidiyordu ve bunu bir tek ben yapıyorum sanıyordum o güne kadar. O yüzden bu dünyada benim gibiler olduğunu bilmek hoşuma gitmişti.
    Yarım saat kadar sonra romanın akışına kendini kaptırmış olan kız birden kafasını kaldırdı kitaptan ve kolundaki saate baktı. Ben de aynısını yaptım. Zilin çalmasına beş dakika kalmıştı. Kitabı alıp yerinden kalkan kız görevlinin yanına gitti. Bense yerimde kaldım ve görevliyle konuştuklarına kulak misafiri oldum. Görevliye kitabı ödünç almak istediğini söyledi. Bilgilerini deftere kaydetmekte olan görevli:
     "Kütüphanemizde o kitaptan sadece bir nüsha var. Bir an önce okuyup geri getir ona göre," diye karşılık verdi.
     "A," dedi şaşırarak kız, "yok, ben almayayım o zaman. Başka birine verirsiniz."
    "Olur mu, canım? Sen oku getir, sonra veririm isteyenlere."
   "Olmaz," diye karşı çıktı yine kız. "Hoca ödev verdiği için arayan çok olur bu kitabı. Ben yenisini satın alırım ama alamayacak durumda olan arkadaşlar vardır belki. Onlara verirsiniz. Teşekkür ederim," dedi ve sessizce çıktı kütüphaneden.
    Şahit olduğum olay karşısında bu kıza derin bir hayranlık ve saygı duymuştum. Bunları söylerken o kadar yapmacıktan ve gösterişten uzak, o kadar içtendi ki hayran olmamak elde değildi. Ve onu her gördüğümde daha da arttı bu hayranlık. Büyüdü, büyüdü ve sonunda kocaman bir aşka dönüştü. O gün kütüphanede karşılaştığım o güzel kalpli kıza âşık oldum ben. Adını daha o gün öğrenmiştim aslında: Güzin. Ama Güz saçlı kızım oldu o benim ve hep öyle kalacak." 

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now