ON BİRİNCİ BÖLÜM: DONDURMA

802 109 58
                                    

Tam anahtarla apartmanın kapısını açmaya çalışıyordum ki bir araba park etti binanın önüne. Doğal olarak kim olduğunu görmek için dönüp baktım. İçinden önce Burcu Teyze çıktı. Sonra sırayla Su ve El. Sürücü koltuğunda da Leyla Teyze, yani Mir'in annesi vardı.

Hepsinin yüzü mahkeme duvarı gibiydi. Bu arada Mir de hâlâ gitmemiş, orada duruyordu. Herhalde içeri girdiğimden emin olmak istemişti.

Burcu Teyze beni görünce:

"Ha, işte çevremdeki en akıllı insan. Ama o da bu salaklara bir söz geçirmeyi başaramamış!"

Haydaa! Ne olmuştu da zılgıtı yiyordum ben şimdi?

"Burcu Teyze, ne oldu? Kötü bir şey mi oldu?"

"Ne olacak kızlarımızı polislerin elinden almak da varmış bu hayatta!"

"Ne polisi? Ne olduuu?"

İyice telaşlanmıştım. Korktuğum şey başımıza gelmişti galiba!

"Neyse, hadi girin içeri. Sokaklarda konuşmayalım şimdi. Yukarda anlatırız. Leylacığım, yorduk seni de. Hadi gelin de birer kahve içelim. İyi gelir."

Teklifi kabul eden Leyla Teyze bizimle geldi, Mir ise tam dönüp gidiyordu ki Burcu Teyze izin vermedi.

"Mir, oğlum, nereye? Hadi sen de gelsene."

"Şimdi size rahatsızlık vermeyeyim."

"Ne rahatsızlığı canım! Aşk olsun. Hadi buyur."

Hep birlikte yukarı çıktık. Merdivenlerde arkamdan gelen El'e ne olduğunu sordum. Kaş-göz yapıp susturdu beni. Hemen önümde olan Su'ya döndüm. O da cevap vermedi. Merak içinde eve girdim. Burcu Teyze, Leyla Teyze ve Mir salona geçtiler, oturdular. Biz ise inci gibi dizildik salon kapısının yanında. Burcu Teyze komutan edasıyla emir verdi:

"Hadi bir elinizi, yüzünüzü yıkayıp kendinize gelin de birer kahve yapın bize. Leyla Teyzeniz orta içer, bana sade olsun. Mir, canım, sen nasıl içersin?"

"Ben almayayım, teşekkür ederim."

"Olur mu ya? Başka bir şey verelim."

"Zahmet vermek istemem."

"Karnın aç mı, hazırlasınlar mı kızlar bir şeyler?"

"Yok, aç değilim. Sağ olun."

"Olmadı ki şimdi. Bir şeyler ikram etseydik."

Tipik bir Türk annesi olan Burcu Teyze'nin ona bir şeyler yedirip içirmekten vazgeçmeyeceğini anlayan Mir sonunda pes etti.

"Madem ısrar ediyorsunuz, ben de sizinle kahve içeyim o zaman," dedi ve ekledi: "Kahvenin nasıl olduğu fark etmez."

"Mir'in kahvesi fark etmezmiş."

Kızlar ellerini yüzlerini yıkamaya banyoya gittiklerinde ben de hemen peşlerinden gittim. Az önce Burcu Teyze çok sinirli olduğu için yanında tekrar olayı anlatmak istememişlerdi. Tahmin edileceği üzere korktuğum olmuş, gittikleri bara polisler gelip kimlik kontrolü yapmışlardı. Bizimkilerin on sekiz yaşın altında olduğu ortaya çıkınca da hemen ailelerine haber verilmişti. Olay bundan ibaretti yani. Ben diyorum her zaman, kanuna, kurala aykırı iş yaparsan başına bir iş gelir. Neyse kızlar o kadar üzgündüler ki bu vaazı içimden vermekle yetindim.

Mutfağa gidip kahveleri hazırladık. Daha doğrusu kızlar bu görevi bana verdi güzel yapıyorum diye (!). Onlar da yanına çikolata, kek falan çıkardılar. Salona gittiğimizde misafirlerin balkona geçtiğini gördük. Neyse kahvelerimizi ikram ettik. Oturduk biz de yanlarına. Su ve El, süt dökmüş kedi gibi oturuyorlardı yan yana. Kahvesini içip biraz Leyla Teyze'yle sohbet ettikten sonra keyfi az da olsa yerine gelen Burcu Teyze bana döndü:

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin