OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: GİZEMLİ ZİYARETÇİ

640 76 107
                                    

(MULTİMEDYA: 1-MİR, okuyunca anlayacaksınız😉
2- Güz'ün hissettiklerini anlatan şarkı)

     "E, sen yap o zaman????"  Bu da ne demek oluyordu şimdi? Yani 'sevgilim sen ol ve sen yap' mı demek istiyordu? Ya da sırf espri olsun diye mi söylemişti bunu? Yoksa kalbimi çok kırdığı için yalakalık yapmaya mı çalışıyordu? Belki de E şıkkıydı, yani hiçbiri.

    Berk'in bu cümlesini duyduğumda ağzıma yeni atmış olduğum lokmamı bir süre yutamadım. Sonra da  tabi ki söylediklerini duymazdan geldim.

     "İnciciğim, bana tuzluğu uzatır mısın?"

      İnci'nin, Sude'de görmeye alışkın olduğum o mânâlı bakışlarla süsleyerek uzattığı tuzluğu hızla elinden aldım. Takriben on dakika önce tuz ekleyerek mükemmel tada ulaştırdığım menemenimi yeniden tuza bulayarak bir güzel yenmez hale getirdikten sonra tuzluğu İnci'ye geri uzattım. Ama İnci değil, Berk uzattı bu sefer elini tuzluğu almak için. O esnada da eli elime çarptı. Ben anında elektrik çarpmış gibi geri çekilirken tuzluk elimden düştü.

    "Özür dilerim. Acıdı mı?" diyerek ellerimi ellerinin arasına aldı Berk şefkatle. Öyle hızlı ve ustaca yapmıştı ki bunu nasıl olduğunu anlayamamıştım bile. Tabi ki "yok, acımadı" diyerek hemen çektim ellerimi. Ama... ne kadar yumuşaktı elleri, sıcacıktı... Kendine gel, Güzin. Verdiğin sözü unutma. Onu unutacağına söz vermiştin. Unutma! Kalbim mi çarpıyordu bu kadar hızlı yoksa biri sandalyemi mi sallıyordu? Neden bu kadar sarsılıyordu içim? Unutma, Güzin! Unutma!

     Hemen toparladım kendimi. Ders çalışmam gerektiğini bahane ederek apar topar kalktım sofradan. Bir an önce uzaklaşmalıydım oradan, ondan. Çabucak hazırlanıp vedalaştım herkesle. İnci ve ev sahibi olan Berk beni kapıya kadar geçirdi. Ayakkabılarımı giydikten sonra kapıdan uzaklaşmak için tam arkamı dönmüşken Berk:

     "Güz, bir şey mi oldu? Bir şeye mi bozuldun? Bilmeden kırdım mı seni?" diye sordu. Endişeli görünüyordu.

     "Yoo, hayır. Bir şey olmadı."

     "Neden birden gitmeye karar verdin o zaman?"

     "Bir şey yok. Sadece dersleri çok boşladım bu aralar. Acilen toparlamam lazım, o kadar," diyerek savuşturmaya çalıştım.

    "Peki o zaman. Sen öyle diyorsan," dedi.

    Ben de sanki bir şeylere çok geç kalmışım gibi alelacele bir "hadi görüşürüz," diyerek hızla uzaklaştım oradan.

    Şükür ki yurt nihayet açılmıştı. Odama kavuşmuştum sonunda. Odam, odam, güzel odam! Kendimi şöyle bir attım yatağımın üstüne ve gözlerimi kapadım. Ve kapatır kapatmaz aklıma gelen cümleyle yataktan doğruldum hemen: E, sen yap o zaman! 

     Hiçbir şey düşünmemeliydim. Ne olur ne olmaz diye, yeni değiştirildiği söylenen nevresim takımını çıkarıp yenileriyle değiştirdim. Dolabımı çamaşır suyuyla silip ilaç gelmesin diye bavuluma koyduğum kıyafetlerimi özenle yerleştirdikten sonra yatağımın üstüne oturdum ve boş boş etrafa bakındım. Acıdı mı?

     Gözüm odanın kirlenmiş camlarına ilişti. Acaba onları da mı silseydim? Yok, artık! Abartma, Güzin!  Yok, en iyisi bilgisayarımı açıp film izlemekti. Şöyle içinde aşkın olmadığı dehşet, vahşet bir şeyler mi izleseydim? Hah, tamam! Game of Thrones izleyebilirdim. Arka arkaya izlerdim bölümleri ve sezonları. O günü de öyle atlatırdım. Süper!

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now