YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: GERÇEĞİ SÖYLE

578 76 39
                                    

(Multimedya: Mir, temsili değil😊)

Sudenaz ile Nisa gittikten bir süre sonra Mir geldi, oturdu yanıma. Âdeti olduğu üzere göz kırparak "n'aber?" dedi. "İyilik," dedim. O an bu hoşlanma mevzusunu ona söyleyip söylememekte kararsızdım. Daha doğrusu acemi bir çöpçatan olarak söze nasıl gireceğime, durumu nasıl anlatacağıma bir türlü karar veremiyor, söylenecek en iyi cümleleri bulmaya çalışıyordum. 'Karar mı veremiyorsun, o halde yarın' mottosuna uymaya karar verdiğim sırada boş gofret paketini gören Mir:

"Oo! Bensiz gofret keyfi, ha! Öyle olsun bakalım," dedi suratını yalandan asarak.

Onu da bu güzelliğe alıştırmıştım.

"Yoo," dedim elimi çantamın içine uzatırken, "sensiz değil." Onun için alıp çantama atmış olduğum gofreti uzattım.

"Aa, bana mı? Güzin, sen bir tanesin!" dedi.

"Öyleyim tabi," dedim. Pek de mütevazı bir kişiliğimdir (!)

"Madem gofret senden, ben de gidip birer kahve alayım," diyen Mir masadan kalktığında tekrar ne yapacağımı düşünmeye başladım hemen. Yani ertelemekle neden vakit kaybedecektim ki? Bir an önce söyleyip kurtulmak en iyisiydi. Hay Allahım ya! Cümleye nasıl başlamalıydım acaba? Amaaan! En iyisi doğrudan, bodoslama girmekti. O an içimden geçirdiklerim tam olarak şunlardı: "Ah Sudeşey ah! Beni nasıl bir sıkıntının içine attın sen ya! Yani madem hoşlanıyorsun, neden Burak Özçivit'i dinleyip "seviyorsan gidip konuş"muyorsun da beni araya sokuyorsun kızım? Off! Ha işte Mir de geliyor! Tamam ya! Hadi bitsin artık şu iş bir an önce! Ya Allah, bismillah! Ay ama bırakayım da ilk ısırığını alsın çocukcağız gofretinden. Sonra da kahvesinden bir yudum alsın. Yani onu bu zevkten mahrum bırakmak istemeyiz, değil mi? Hıh, şimdi ağzı da tatlandığına göre artık söyleyebilirim."

"Mir," dedim.

"Efendim, Güzin." Üniversiteye gelmiştik ve hâlâ bana Güzin diye hitap eden tek yakın arkadaşım Mir'di. Çok nadir de olsa Güz dediği de oluyordu ama oldukça azdı. Gülümsedim.

"Şey... (ay, bu 'şey' bulaşıcı mıydı ne? Sudeşey'den bulaşmıştı kesin.) Sana bir şey söylemem lazım."

Karşısında böyle kıvrandığımı görünce Mir'in gülümseyen yüzü birden ciddileşti.

"Ne oldu? Kötü bir şey mi var?"

Ayy, çocuğu da boşu boşuna telaşlandırmıştım işte.

"Hayır, hayır. Kötü bir şey değil."

"İyi ama neden böyle gerginsin, kıvranıp duruyorsun karşımda?"

"Ya Mir, ben bu işleri pek beceremiyorum. O yüzden direkt söyleyeceğim."

"Ta-mam. Dinliyorum."

"Senden hoşlanan biri var! Oh be, söyledim nihayet!"

"Biri benden mi hoşlanıyor?"

Söylediklerim kafasını ve duygularını karıştırmış gibi görünüyordu. Sevindi mi, üzüldü mü, sinirlendi mi anlayamıyordum.

"Evet. Sizin sınıftan Sudenaz. Senden hoşlanıyormuş."

İyi bari karıştırıp Sudeşey dememiştim kıza. Ve evet, artık Mir'in duyguları yüzünden okunabiliyordu: Öfke! Evet düpedüz öfke vardı yüzünde. Oldukça sinirlenmişti söylediklerime.

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now