42

3.7K 305 321
                                    

Harry, Grimmauld Meydanı 12 Numaranın önüne cisimlendiğinde kızgındı. Hızlı adımlarla binaya yönelip kapıyı çaldı. Black hanesinin ev cini Kreacher kapıyı açtığında hışımla içeri girdi. "Sirius nerede Kreacher?"

"Efendi Sirius salonda, efendim."

Harry aynı hızla salona girdiğinde vaftiz babasını şömineye dönük halde berjerde otururken buldu. Adam koltukta neredeyse yatar pozisyonda oturuyordu. Elindeki viski bardağı, karışık saçları ve şömineyi izlemeye dalmış gözleriyle tamamen dağılmış görünüyordu. Harry adamın onun geldiğini fark ettiğinden bile emin değildi.

Vaftiz babasının önüne geçip öylece dikilmeye başlayınca adam manzarasının değişmesine kaşlarını çatarak yavaşça başını kaldırdı.

Karşısında kendisine öfkeyle bakan çocuğu görünce uyuşuk hareketlerle doğrulmaya çalışmıştı ancak çocuk elini kaldırarak onun kalkmasını engelledi. Gözlerinin altındaki morluklar uykusuzluğunu vurgularken adamın ayakta duramayacağının farkındaydı.

"Yeterince yas tutmadın mı?" diye sorarken sesi buz gibiydi. Cenazenin üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti. Bu sevdiğin birini kaybetmenin acısını yaşayabilmek için kısa bir süreydi elbette farkındaydı ancak yas tutmak için zamanları yoktu. Ortada sürdürülmesi gereken bir savaş vardı.

Ayrıca insanlar kaybettikleri kişilerin acısını böyle her şeyi boşverip eve kapanarak yaşamak zorunda değildi. Günlük hayatına devam ederken de bunun için üzülebilirlerdi.

"Sen yeterince yas tuttun mu?" diye cürretkarca sordu Sirius. Babasının en yakın arkadaşlarından birinin ölümünün Karanlık Prens için önemli olup olmadığından emin değildi.

Harry kaşlarını çatarken siniri daha da artmıştı. "Kendine gel," diyerek uyardı. Sirius da Lupin de onun için değerliydi. Kurtadamın ölümüne elbette üzülmüştü ancak her ölenin arkasından kendisini kaleye kapatacak değildi. Sirius'a değer veriyor olmasaydı cürreti yüzünden işkence lanetini çoktan yemiş olurdu.

Adamın gözlerinden geçen garip parıltıyı fark ettiğinde hâla kaşları çatık halde ona bakıyordu. Sirius, kanında dolaşan viskinin verdiği umursamazlıkla devam etti. "O babanın arkadaşıydı. Merak ediyorum, yasını kaç gün tuttun?"

Harry vaftiz babasının üstüne tehtidkârca eğilirken tek eliyle yakasına yapıştı. "Sakın, sakın bana böyle bir imâda bulunma. Sevgisiz büyümeme neden olan kişi sensin. Eğer duygusuz olduğumu düşünüyorsan, bu senin eserin. Ben senin ardında bırakarak intikam peşinde koştuğun vaftiz oğlunum, Sirius. Bunu aklından çıkarma. Yine de bil diye söylüyorum, sakın ona değer vermediğimi düşünme. Remus'un güvende olması için elimden geleni yaptım."

Adamı koltuğa doğru iterek üzerinden çekilirken Sirius'un gözlerinden geçen pişmanlığın farkındaydı ancak umursamadı. "Ben..." diye mırıldanan adamın sözünü elini kaldırarak kesti.

"Sen, artık gerçek hayata dönüyorsun. Yasını istediğin kadar tut, kimse seni zorlamıyor. Bunu yapman için eve kapanmana gerek yok." derken sesi buz gibiydi. İfadesiz bakışlarıyla adamı süzdü. "İşaret geldiği halde çatışmalara katılmıyorsun. Buna bir son ver, savaşın ortasındayız. Burada ölmüş sevdiklerinin yasını tutarken yaşayanların hayatının tehlikede olduğunu aklından çıkarmışsın."

Sirius istemsizce kaşlarını çatarken yerdeki bakışlarını varisin yeşil gözlerine çevirdi. Ne demek istediğini anlamamıştı. "Bu günki çatışmada Bella ağır yaralandı." dediğinde Sirius hızla ayağı kalktı. Tabi, viskinin ve uykusuzluğun etkisiyle başı dönmüş, düşme tehlikesi geçirmişti.

Slytherin Varisi (Harry Potter AU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin