10. BÖLÜM -SENİ SEVİYORUM-

35 5 5
                                    

"Yağmur, hadi kızım kahvaltı hazır."
Teyzemin seslenmesiyle yatağımdan kalktım. Üstüme ince bir hırka aldım ve ayağıma papatyalı patiklerimi giydim.
Papatyalara küçüklüğümden beri hayran oluyordum. Ama onlara dokunamıyor ve koklayamıyordum.
Çünkü alerjim vardı.
Aşağıya indiğimde teyzem koca masanın baş köşesine geçmişti.
Ben de yanına oturdum ve kahvaltımı yapmaya başladım. Teyzemin sesiyle başımı kaldırdım ve ona baktım.
"Ben almanca öğretmenini ayarladım. Birazdan burada olur." Dedi ve sustu. Birkaç saniye bana baktıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Yağmur bir şey söyleyeceğim kızım."
"Efendim teyzem."
"Hani dün senin hayatını kurtaran çocuk var ya."
Ay evet hani şu yakışıklı salak.
Yeminle Yağmur mis gibi çocuğu kaybettin. Valla sen çok salak bir kızsın.
İç sesimi susturduktan sonra bakışlarımı teyzeme çevirdim.
"Evet."
"Ben..."
O sırada kapı çaldı.
Hayır, ben bu halimle almanca hocasının yanında Türkçeyi de unuturdum. Oturduğumuz yerden kalktığımızda almanca hocasını karşılamak için mutfaktan çıkıyorduk. O sırada teyzeme baktım onda da sanki bir bokluk vardı.
"Teyzeee"
"Efendim yavrum"
"Ben bu halimle mi giricem içeri."
"İş işten geçti Yağmur ben dedim sana sonuçlarına katlanacaksın."
Bir dakika neyin sonucuna acaba?
Teyzemin dediklerini düşünmeye çabalarken büyük salona doğru yürümüştük. İçeriye adım atmadan önce üstümdekilere son kez baktım.
Üstümde ayıcıklı bir pijama takımı, pamuk şekerli çorabım, papatyalı patiklerim ve ev topuzu saçımla o kadar berbat haldeydim ki...
Arkası dönük adamı görünce utanmıştım, böyle mi çıkacaktım karşısına...
Teyzem önde ben arkadaydım.
"Hoşgeldiniz..."
Adam arkasını döndüğünde içimden lanetler okuyordum.
Allah bildiği gibi yapsın seni...
Şans geldi yüzüne tükürmeye...
Sıfatını kaydırdığım.
İç sesim bana küfürler savururken bende ona eşlik etmeye başladım.
ALDER'IN BURADA NE İŞİ VARDI.
"Meraba efendim"
"Nasılsın yavrum?"
"Iyiyim siz nasılsınız? "
"Iyiyim biz seninle detayları sonra konuşuruz siz yukarı çıkın."
"Teşekkürler."
"İyi dersler."
Teyzem tekrar mutfağa girdiğinde büyük salonda sadece ikimiz kalmıştık.
Beni baştan aşağı süzdü ve gülmeye başladı.
"Ne gülüyorsun ya?"
"Hiç." dedi.
Onun gözlerine baktım ve ben de gülmeye başladım.
"Hadi şu Almanca işini halledelim."
Başımı salladım ve yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldim.
O da arkamdan geliyordu.
Odaya girdiğimizde rahatsız edici bir sessizlik olmuştu ama fazla uzun sürmedi.
"Hadi başlayalım."
Çalışma masasına geçtiğimizde birbirimize çok yakındık.
Onun o kokusu yüzünden gözlerimi kapatma isteğimi yerine getirmemek için zorlanıyordum.
Yeni aldığım defteri açtığımda bana bakan bir çift göz var gibi hissettim.
Sana bakıyor gerizekalı.
Bakışlarımı ben de ona çevirdiğimde iç sesimi doğruladım.
Kalp atışlarımı kulaklarımda hissetmeye başladığımda
"Ne oldu?" diye sordum.
Azıcık bekledi ve dudaklarını araladı,
"Çok güzelsin."
O-o bana iltifat mı etmişti. Yoksa benimle taşak mı geçiyordu?
"Sen benimle taşak mı geçiyorsun?"
O an kahkalara boğulmuştu.
"Yağmur."
"Söyle."
"Sen, benim seninle taşak geçemeyeceğim kadar güzelsin."
Oooo bak bunu kaçırırsan yeminle seni boşarım anladın mı beni?
Kalp atışlarımı artık heryerde hissettiğime emin olabilirdim.
"Başlayalım."
Söylediğim cümle ile içimde bir yeni hödük daha doğdu.
Şuan bütün ortamın içine sıçmıştım.
"Tamam"
Anlatmaya başladığında onu dikkatlice dinledim.
Tam yarım saat boyunca dil bilgisi gördüm yavaş yavaş anlamaya başlamıştım.
Her ne kadar onun gözünün içine bakmak zor olsa da...
"Anladın mı?"
"Evet." Arada sessizlik olunca bunu fırsat bildim.
"Beni nereden buldun?" Sorduğum soruyla gülümsedi.
"Dün teyzenle konuştuk ve sana  almanca ögretebileceğimi söyledim o da tamam dedi." Ah teyzem ah bari önceden söyleseydin.
"Bakıyorum da haberin yokmuş."
Başımı hayır anlamında salladım.
"Sen bana soru sordun şimdi sıra bende."
Ne diyebilirdim ki...
Aradaki sessizliği o güzel sesi bozdu.
"Neden buraya geldin?"
Hani bazı kelimeler vardı dille tarif edilemeyecek kadar tatlı,mutluluk kokan,
Ama bazı kelimeler de vardı, dile alınmayacak kadar keskin, bıçak gibi...
Gözlerim doldu. Boğazıma yumru oturdu.
Onun karşısında ağlamak istemiyordum ama bazen ağlamak istemesen bile gözlerin seni dinlemiyordu.
Şimdi ne diyecektim ona?
Mavi gözlerimi onun okyanus gözlerine çevirdiğimde bana daha önce kimsenin bakmadığı gibi bakıyordu. Benden bir hıçkırık koptuğunda bana daha da yaklaştı ve sarıldı. 2 dakika boyunca öyle kalmıştık. Sanki onun kollarında güvendeydim.
Sonra ayrıldığımızda bana baktı.
"Ağlamanı istemiyorum."
Ona baktığımda bu soruyu sonraya saklayacağını anlamıştım.
Parmaklarıyla  gözyaşlarımı sildi.
Bakışlarımı ona çevirdiğimde bana gülümsedi.
Ben de ona...

30 Dakika sonra

Şimdi dil bilgisine biraz ara vermiştik o bana bazı kelimeler söylüyordu ve ben Türkçeye çevirmeye çalışıyordum.
"Kaybetmek" söylediği almanca kelimeyi çevirmiştim.
"Bravo çok iyi gidiyorsun..."
"Forfahr?"
"Sabretmek."
"Sen bu işi iyi kavrıyorsun papatya."
Bana söylediği şeyle donakaldım.
Bu çocuk gerçekten değişikti.
"Ne oldu papatya dememden hoşlanmadın mı?"
"Ne- yo-yok ben şey papatyaları severim ama şey yani alerjim var."
O bana mı gülüyordu?
Dilim sanki dolanmıştı.
"Yani hoşlandın?"
"Şey, yani hayır ama evet ay hayır olabilir."
Ne yapıyorsun sen salak?
Sanki devlet sırrı saklıyorsun?
"Peki bunu hoşlandın kabul ediyorum."
Sustum ne diyebilirdim ki?
"Şimdi son soru, sonra dersimiz bitecek"
Tamam şeklinde başımı salladım.

"Ich liebe dich"
A-ow
Şimdi ben ne diyecektim?
Alder'a 'seni seviyorum' nasıl diyecektim.
Bilerek yaptı.
İç sesimi doğruladım ve
"Bilmiyorum" dedim.
"Hadi ama Yağmur daha az önce çalıştık."
"Bilmiyorum ya"
"Ya da bilmemezlikten geliyorsun."
Sustum nefes aldım ve o 2 güzel kelimeyi dudaklarımın arasından onun gözlerine bakarak çıkardım.

"SENİ SEVİYORUM"
----------------------------------------------------------
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Bu bölüm güzel oldu lütfen takip etmeyi unutmayın

ÇAMUR Where stories live. Discover now