12. BÖLÜM -GÖKKUŞAĞINI SEVİYORSAN YAĞMUR'A KATLANACAKSIN-

46 4 5
                                    

"Teyze bu kadar çabuk olacağını bilmiyordum. Sana nasıl teşekkür etsem az."
Resmen sevinç çığlıklarım bütün salonu dolduruyordu.
Kötü olaylar yaşadığımdan beri ilk defa böyle kahkaha atıyordum.
"Kızım sana iyi gelen her fikire varım ben."
İrem yarın burada                        olacaktı. -Almanya'da- hala inanamıyordum.
Teyzemin olayla bu kadar hızlı ilgilenmesi hoşuma gitmişti.
Teyzeme sıkı sıkı sarıldım.
"Iyiki varsın teyze, sen olmasan ne yapardım bilmiyorum."
"Asıl sana birşey olsaydı ben ne yapardım kuzum?"
Gözümden bir damla yaş firar ettiğinde elimin tersiyle sildim.
"Neyse ben odama çıkayım."
"Tamam kızım."
Salonun büyük kapısından çıktım ve odama doğru ilerledim.

ALDER TOPRAK DERİN
Samantha' yı o şekilde gördüğümde yanına gitmeme gerek kalmadan beni fark etmişti.
Ben ise çekip gitmiştim.
Şuan ise kene gibi yapışmıştı telefonuma.
Aradığı yetmiyormuş gibi bir de mesaj atıyordu.
En sonunda dayanamadım ve telefonu açtım.

"Was ist da? (Ne var?)"
"Es tut mir so leid. (Ben çok özür dilerim.)"
"Entschuldigung ändert nichts. ( Özür dilemen bir şey değiştirmiyor.)"
Sustu ve nefes aldı, haklıydım bir şey diyemezdi.
Onun konuşmayacağını anladığımda
"Störe mich nicht wieder. (Bir daha beni rahatsız etme.)" dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Hala yüzsüz gibi benimle konuşmaya devam edemezdi.
Zaten ona karşı bir şeyler hissetmiyordum.
Saate baktığımda almanca dersine 30 dakikam kaldığını gördüm.
Kalbimin atışı hızlanmıştı galiba Yağmur'u görmek beni heyecanlandırıyordu.
Kalkıp hazırlanmaya koyuldum erken gidecektim.

YAĞMUR GÜVEN
Perdeleri çekmiş yatağımın altına girmiş bir şekilde korku film izliyordum.
Normalde asla korku filmi izleyemezdim ama aklıma esmişti işte...
Bilgisayarın altındaki saate baktığımda almanca dersine çok az kaldığını gördüm.
Yüzümü tekrar filme döndürdüğümde bir çığlık yükseldi benden.
Galiba o üç harfli şeyleri unutamayacaktım. Ayrıca bu geceyi zor geçirecektim.
Ben sana dedim gerizekalı etkileneceğini biliyordum. Neyse artık irem'i bekleyeceksin.
İç sesim doğru söylüyordu, irem yarın geliyordu.
Teyzem 10 dakika önce evden çıkmıştı. Galiba bu pasaport işleri ile ilgilenecekti.
Evde ise sadece bir çalışan vardı.
Evde birinin olması beni mutlu etse de şuan bu odada bile tek kalamayacak kadar korkuyordum.
Hemen bilgisayarımı kapattım, yatağımı ve odamı topladım.
Ardından üstüme düzgün bir şeyler giymek için dolabımı açtım.
Altımı çıkardım ve beyaz bir pantolon giydim.
Sıra üstüme geldiğinde tercihimi mavi ince tişörtten yana kullanmak istedim.
Üstümü çıkardım ve kollarımı tişörtten geçirirken kapı açıldı. Bu Alder'dı.
"Ananı..."  derken sözünü bir çığlıkla  kestim
Hemen tişörtümü giydim, o da o sırada kapıdan geri çıktı.
"Öküz."
Kapıyı geri tıkladığında kapıya yöneldim ve kapının kulpunu çevirdim. Devrik gözlerimle onun beni boğan gözlerine baktım.
Ellerini havaya kaldırdı ve
"Vallahi bir şey görmedim." dedi.
Ben kızarırken o hala bir şey görmediğini söylüyordu.
Saate baktığımda dersin başlamasına 15 dk olduğunu gördüm.
Sen bunu anlamayacak kadar salaksın. Çocuk heyecandan erken gelmiş.
İç sesimin söylediği şeye hafif bir tebessüm etmiştim. Benimle dalga geçiyordu.
"Neden erken geldin?" sustu ve gözlerini bana dikti. Bir süre baktı gözlerime. Gözleri çok fazla yoğundu.
"Eee, verdiğim ödevleri yaptın mı?"
Ben de yedim, konuyu değiştirmelere bak sen...
Başımı evet anlamında salladım.
"Hadi gel kontrol edelim."
Masaya oturduğumuzda ders çalışmaya koyulduk.
Ama bir şey itiraf etmeliydim ki:
Ben ona bakmaktan konsantrasyonumu derse veremiyordum.

ALDER TOPRAK DERİN
Tam yarım saattir çalışıyorduk aslında sadece ben çalışıyordum.
Yağmur beni inceliyordu.
En sonunda dayanamadım.
"Beni süzmeyi bırakıp dersle ilgilenir misin?"
Anında dondu.
"Be-ben şey ya-yani şey yap-mak istem-istemiyorum."
Ben kahkaha atarken o yerin içine girmek istiyormuş gibi gözüküyordu oysa böyle çok tatlıydı.
"Tamam haklısın ben de şey yapmak istemiyorum ama şey yapmak zorundayız." dediğimde daha da utanmıştı.
Onun bu halleri beni güldürüyordu.
Sonra tekrar dudaklarımı araladım.
"Hadi bugünlük şey yapmayalım."

YAĞMUR GÜVEN
Şuan iç sesime katılmış kendime küfürler yağdırıyordum.
Rezil olmuştum.
"Ben bir lavaboya gideyim."
Ayağa kalktım ve lavaboya doğru yürümeye başladım.
Zaten lavabo odamın içindeydi.
O sırada aklıma izlediğim korkunç film geldi.
Hayır,  ikinci kez rezil olamazdım.
Ama işte ayaklarımı kıpırdatamıyordum.
"Ne oldu? " arkamı dönüp bir şey yok diye karşılık verdim.
Kapıyı açtım ve içeri girdim.

ALDER TOPRAK DERİN

Yağmur'a ne olduğunu sorduğumda gözlerindeki o saf korkuyu görmüştüm.
Ama neden korkuyordu ki...
Yağmur lavaboya girdikten saniyeler sonra telefonu çalmaya başlamıştı.
Baktığımda "teyzem" yazısını görünce bir an iç sesim açmamı istedi.
Ama ben açmadım.
Bu sefer benim telefonum çalınca telefonu kulağıma götürdüm.
"Merhaba Nilgün teyze." Bana teyze dememi istediğinden öyle hitap ediyordum.
"Merhaba Yağmur yanında mı ulaşamadım da."
"O Lavaboda."
"Ne, emin misin?" Neden bu kadar şaşırmıştı ki?
"Evet neden ki?"
"Çünkü ben gitmeden hayatında ilk defa korku filmi izlediğini gördüm. Sen yine ona bir şey çaktırma ben onu tanıyorsam birazdan bağırmaya başlar."
"Anladım." Bunu bilmek içimi rahatlatmıştı.
"He ben sana bir şey soracaktım."
"Sor, Nilgün teyze."
"Şey oğlum benim acilen Türkiye'ye gitmem gerekti. Ben çalışanlara söyledim sana oda hazırlattılar. Yağmur şimdi tek başına kalamaz.Sen de orada kalsan bennim için çok iyi olur . Zaten yarın cumartesi."
Biraz düşündüm beynim bunu kabul etmese de kalbime söz geçiremiyordum.
"Tamam, olur."
"Süper o zaman teşekkür ederim."
"Rica ederim iyi akşamlar."
Telefonu kapattım o sırada yağmur lavabodan çıktı ama sanki kanı çekilmiş gibiydi. Solgun gözüküyordu.
Hemen ayağa kalkıp 1 adımda yanına vardım.
"Ne oldu?"
Sustu, sustu ilk önce o buz mavisi gözlerini halıya sonra da bana dikti.
Gözleri hissizdi.
Bir saniye bile çekmedim gözlerimi o soğuk gözlerinden...
"Teyzem neredeymiş?"
"O bugün gelemeyecekmiş Türkiye'de gitmiş sanırım."
"Ama ben-" sözünü kestim.
"Ben yan odada kalıcam." onu yatağa oturttum ve odadan çıkmaya yeltendim.
"Benim yanımda yatsan olur mu?"
Gözlerimi ona çevirdiğimde gözlerinin dolduğunu gördüm. Hangi film tertemiz bir insanı bu kadar korkutabilirdi ki.
"Tamam."
Üstümde eşofman ve sweat olduğundan benim için sıkıntı yoktu.
Yağmurda ise kot pantolon vardı.
Ona baktığımda o da üstündeki kot pantolona bakıyordu.
"Arkamı döneyim mi?"
Soluk gözlerle bana baktı. Lanet olsun kendisi çok yorgundu.
Sanki bana yapmam gerekiyormuş gibi bakıyordu.
"Tamam." Dedim ve işe koyuldum.
İşlem bittiğinde yanına yattım.
Yağmur tavana ben ona bakıyordum.
"Teyzem lavaboda olduğumu söyledin mi?"
"Evet."
"O zaman anlamışsındır korku filmi izlediğimi..." dedi yavaşça.
Başımı salladım.
"Neden bu kadar etkilendin?"
"Bilmiyordum hayatımda ilk defa izlememin de etkisi vardır ama küçüklüğümden beridir korku ve yalnızlık fobim..."
"Niye bana söylemedin?"
Buz mavisi gözleriyle bana baktı.
"Utandım."
"Herkes utanır."
Bu söz banka olayını hatırlatmıştı.
Onun da güldüğünü görünce içim rahatladı.
"İçime dokunan birşey var gülüşünde."
Bana baktı ve sustu.
Ben de sustum.
Kalbim göğüs kafesimden dışarı fırlayacakmış gibiydi.
"İyi misin?"
"Iyiyim." İnanmamıştım.
Benim ona inanmadığımı anlayacak ki konuyu değiştirdi.
"Alder bana senden bahseder misin?"
"Peki. 23 yaşındayım. Almanya'ya 4 yaşında gelmişim. Tıp fakültesi öğrencisiyim. Kardeşim yok. Beni hakkımda bilgi bu kadar. Şimdi seni tanıyalım."
"18 yaşındayım. Kardeşim yok. Şuan okula gidemiyorum zaten ayağımda alçıdan dolayı. Bu kadar."
"Peki neden buradasın?"
Bana baktı buz mavisi dolan gözleri benim gözlerimi delip geçerken azıcık bekledi. Hazır olduğunda dudaklarını araladı.
"Bundan 10 gün önce  önce ailecek yemeğe çıkmıştık sonra babam ile yine üniversite hakkında tartıştık. Ardından babam sinirlendi ve kaza yaptık."
Sanki boğazına bir yumru oturmuştu.
Aynı acıyı 2. Kez yaşıyordu.
Tekrar devam etti.
"Annem gözümün önünde öldü ben yardım edemedim." Dedi ve gözyaşlarını tutamadı.
Artık konuşmasını istemiyordum.
"Sakin ol ve Gel sarıl" Dedim ardından minik vücudunu kocaman kollara hapsettim.
Benim gözlerime baktı. Gözündeki yaşını sildim ve o da dudaklarını araladı.
"Alder Gökkuşağını sever misin?"
"Evet." Dedim.
Buz mavisi gözleriyle dedi ki;
"Gökkuşağını seviyorsan Yağmur'a katlanacaksın"
💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕
Lütfen destek olun.
Çok uğraşıyorum.





ÇAMUR Where stories live. Discover now