22. BÖLÜM -O BENİM KARDEŞİMDİ VE BU TEK ENGELDİ-

40 7 1
                                    

Paramparça oluşunu bu kadar hissedemezdi insan.
Artık parçalanacak yer kalmamıştı kalbimde.
Dünya bu kadar acımasız bir yer olmamalıydı hissizleşen insanlar için.
Tam yarım saattir uçurumdan masalın kötü karakterine bakıyordum, gökyüzü...
Kötü karakter,
Her masalda olan.
Gözümden bir damla firar etti.
Adil değildi hiçbir şey.
Ayağa kalktım.
Toprak'a baktığımda onun da bana baktığını gördüm.
"Nereye?" Diye sordu.
"Teyzemin yanına."
"Hey! hayır olmaz."
"Toprak gerçekleri öğrenmem gerekiyor, yoksa çıldıracağım."
Ayağa kalktı ve yanıma geldi.
"Gerçekleri biliyoruz sadece kabullenemiyoruz."
Ağlamamak için dişlerimi sıktım.
"Tamam ben buradan bir taksi çağırır giderim."
"Yağmur saçmalama nereden bulacaksın dağ başında taksiyi?"
Ona döndüm ve işaret parmağımı kaldırdım.
"Teyzemin haberi vardı değil mi?"
Hiç konuşmadan yüzüme baktı sonra da arabaya doğru yürüdü.
"Ne sanmıştım ki?" Dedim ve
Ben de arkasından gittim.
Kesinlikle birşeyler dönüyordu,
Arabaya bindiğimizde sessizlik oluştu.
Ilk sessizliği bozan ben oldum.
"Baban ve teyzem değil mi?"
Konuşmadı zaten beklemiyordum da.
"Pardon senin de teyzen."
"Kes şunu Yağmur."
Bağırmasıyla yerimde sıçradım.
Sessizlik geri dönerken sakince konuşmaya başladı.
"4 mayıs sabahı annemizin kontrolü vardı. Bu son kontroldü sonra sen olucaktın. İsmini ben koymak istemiştim. O kadar heyecanlıydım ki sana anlatamam. Sonra arabaya bindik annem yani annemiz birden sancılandı. O ana kötü bir şeyler olacağını hissetmiştim. Hastanenin önüne geldiğimizde annemiz yere yığıldı elinden bir kolye düştü.
Beni unuttular ve gittiler.
O kolye ile tek başıma kaldım."
Montundan bir kolye çıkardı. Bu annemin bahsettiği kolyeydi.
Elime verdiğinde üstünde
'Toprak ve Yağmur'
Yazıyordu.
Toprak kolyeyi benden aldı ve cebine koydu. Sonra devam etti.
"O gün de üvey babam benim çöplükte yaşadığımı zannetmiş. Bana gizlice pasaport çıkartıp 12 saat içinde Almanya'ya götürmüş. Zaten çocukları da olmayan varlıklı bir aile imişler."
Gözleri dolmuştu ama yolda olduğumuz için bana bakamıyordu.
Gözündeki yaşı ben sildim.
Farklıydık işte.

-10 dakika sonra-
Kapıyı çaldım sert bir şekilde.
Bir çalışan kapıyı açmıştı.
"Teyzem nerede?"
Tam ağzını aralayacakken teyzem salondan yürümeye başladı.
"Yağmur hoşgeldin."
Toprak'ı görünce bozuntuya vermişti ki geri topladı kendini.
"Hoşgeldin Toprak. Hadi yemeğe katılın."
Ben tam ağzımı açacaktım ki Toprak araya girdi.
"Tabi olur."
Ne yapıyordu bu salak?
Beni de arkasından sürükledi.
Masaya oturduğumuzda teyzem yemek yemeye başladı.
"Teyze seninle önemli bir şey konuşacağım."
"Daha son-"
"Hayır şimdi."
Kendimi toparladım.
"Ne zaman söyleyecektin?"
Dondu ve yüzüme baktı.
"Ney-?"
Sözünü kestim ve ayağa kalktım.
"Halâ bilmemezlikten gelemezsin."
"Kızım sakin ol."
"Ben mi?"  güldüm.
"Ben annemi ve babamı kaybediyorum beni Almanya'ya getiriyorsun ve ben burada kaybolan kardeşime aşık oluyorum. Ayrıca sen bunların hepsini biliyorsun. Ama bana söylemiyorsun. Üstüne Toprak'ı tehdid ediyorsun. Lanet olsun ben mi sakin olayım."
"Kızım bir dinle."
Sinirden ellerim titriyordu.
Elimde bir el hissedince Toprak'a döndüm.
"Bir dinleyelim. Unutma beni tehdid eden o değil o sadece beni uyardı."
Sustum.
"Kızım hiçbir şey sandığınız gibi değil."
"Ne sandığımız gibi değil senin bitmek bilmeyen palavraların mı yoksa bana bizim kardeş olduğumuzu söylememen mi?" Diye çıkıştım.
"Tehdid edildim. Beni sana zarar vermekle tehdid ettiler. "
"Neden?" Diye sordum.
Toprak söze girdi.
"Çünkü babam hapise girmek istemiyor."
Oturduğum yerden sakince kalktım.
Sanki 4 duvar arasında sıkışmıştım.
"Yağmur özür dilerim."
"Teyze asıl ben özür dilerim."
Biz birbirimize sarıldıktan sonra teyzem Toprak'a baktı.
"Sen de kusura bakma Toprak. Bu arada ikinizde burada kalıyorsunuz ve babana bu olanları söylemeyin. Buradan ayrılmayın. Iyi geceler."
Bir şey demedim.
Çünkü hiç iyi değildi geceler.
Korkunçtu.
Koca salonda tek başımıza kalmıştık yine.
Onun bakışlarını bende hissettiğimde bakışlarımı ona çevirdim.
Elinden tuttum.
Kardeşimin.
Beni merdivenlerden çıkardı.
Çok halsizdim.
Galiba hasta olucaktım çünkü uçurum kenarında çok fazla rüzgar almıştım.
Odaya girdiğimizde beni yavaşça yatağa yatırdı.
Üstüme de ince bir örtü örttü.
Tam gidicekken elinden tuttum.
"Yanımda kal."
"Ama biz-"
"Ama kardeşler de beraber yatar."
Gözümdeki gözyaşları görmemi bulanıklaştırırken o yanıma yattı.
Ben de ona döndüm.
"Bana sarılır mısın?"
Bana baktı.
"Kardeşler de birbirine sarılır." dedim fısıltıyla.
Kollarını belime doladı.
Kulağıma eğildi ve fısıltıyla,
"Herkes seni kırmış, üzmüş daha kötüsü de olucak küçük kuş. Gün gelicek fırtınalar kopacak ve gün gelicek esinti güçlenecek. Ama sana yemin olsun;
Bu yoktan var olduğumuz sikik hayatta o okyanus o kendini salak zanneden güzel kuşu kendi maviliğinde can bulmasını sağlayacak."
Gülümsedim.
"Ya siyahtan kardeşini alamazsan."
"O zaman gözlerimdeki mavilikte can bulursun."
3-4 cümle ile bu kadar salak bir kuşun kurtuluşunu anlatmıştı.
Kurtuluş...
Belki de gerçekten kurtuluşum Gözlerindeydi.
O benim kardeşimdi ve bu tek engeldi.
Engel benim kardeşime aşık olmamdı.

♡♡♡♡




ÇAMUR Où les histoires vivent. Découvrez maintenant