17. BÖLÜM -BEN ONU UNUTMAK İÇİN SEVMEDİM Kİ!-

27 4 2
                                    

İREM KARA
Tenimde bir dokunuş hissedince hemen gözlerimi araladım.
Arda benim yanımdaydı. Hissettiğim dokunuş da Arda'nın elini yanağımda gezdirmesiydi.
"Günaydın."
"Günaydın." dedim uykulu sesle.
Ben gözlerinin grisinde kaybolurken o konuşmaya devam etti.
"Ben sen sormadan cevaplayayım.
Teyzenin haberi var. Ama bizim Toprakların evinde kaldığımızı biliyor 'hep beraber' o yüzden pot kırma."
Başımı salladım.
Biraz daha bakıştık.
Sessizlikten çok gözleri kalbime batıyordu.
"Çok güzelsin."
Öyle bir söylemişti ki. Bütün sevgililerimi unutmuştum.
Sonra aklıma bir anda dün gece geldi. Gözlerim iri iri açıldı.
Kıyafetlerimi kontrol ettim.
Hayır!
Kim çıkarmıştı benim elbisemi? Bu kıyafetler bana ait değildi. Lanet olası hiç bir şey hatırlamıyorum.
Arda benim ne yaptığımı anlamamış  olacak ki şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu.
"Arda" kinayeli bir şekilde söylemiştim içimdeki korku gitgide büyürken.
Hemen oradan kalktım ve geri geri yürüdüm. Hayır daha olmazdı.
Anılar kabus gibi zihnimdeydi.
"Sakin ol, ne oluyor? İrem!"
Arda bana geliyordu.
Ama ben ondan daha da uzaklaşıyordum.
Üstümde kısa bir şort üstümde göbeği açık bir tişört vardı.

Sırtım duvara çarpınca elimi gelmemesi için ileri attım.
Gözlerim yavaşça dolarken yere doğru kaydım.
"İrem."
Ona baktım ve bir şey söylemesini bekledim.
"Hatırlamıyor musun?"
Tam ağzını aralayacakken sus diye bağırdım.
Kaçmak istiyordum.
Odadan çıktım koşarak merdivenlerden indim. Arkamdan Arda'nın geldiğini görünce ona döndüm.
"Gelme! sakın duymak istemiyorum."
Bana baktı ve başını yana yatırdı.
Gitme der gibi
Akan gözyaşımı elimin tersiyle sildim.
"Beni tanımadan yatağına aldın farkında mısın?" dedim bağırarak.
Sustu.
Devam ettim.
Artık ağlamak değildi benimki...
"Senin şimdi amcamdan ne farkın kaldı?"
Diye fısıldadım ve elime gelen ilk süs cam mumluğu yere fırlattım.
Yanına yaklaştım.
Çenesini sıkıyordu ve damarları patlayacak gibiydi.
Ama ben,
Ben ondan daha kötüydüm.
İçim paramparça olurken baş parmağımla sol göğsüne tam kalbine doğru bastırdım.
Fısıldadım.
"Ne olursa olsun, uyuyunca geçecekmiş gibi gelecek, ama asla geçmeyecek."
Arkamı döndüm ve çıktım gittim.
Zaten yağmur yağıyordu.
Kim görecekti ki ben ağladığımı...
Bu yüzden yağmuru seviyordum.

ARDA AKSOY
O gittikten sonra yere yığıldım.
Söylediği herşey doğruydu.
O sarhoştu ve aklı yerinde değildi.
Vicdan mı?
O bende yoktu.
Ya da bu zamana kadar ben farketmemiştim.
O olmazsa ben yoktum ki.
Kalktım ve dışarı bahçeye çıktım.
Ben nasıl bir piçtim?
Yağmur yağıyordu, ellerimi açtım ve usulca gözlerimden düşen yaşları yağmur damlalarıyla karıştırdım.
Onu özleyecektim.
Belki yarına kadar belki sonsuza kadar bilmiyordum.

7 SAAT SONRA

YAĞMUR GÜVEN
"Herşey için teşekkür ederim."
Dudakları yana kıvrılırken gözlerim oraya kaydı.
"Istersen teşekkürü öpücükle ver."
Düşünüyormuş gibi yaptım işaret parmağımı çeneme koyarak.
Ona doğru kaydım ve yanağından öptüm.
"Peki öyle olsun."
Gülümsedim ve dudağına da saliselik bir öpücük bıraktım.
Saatime baktığımda saatin 6 olduğunu gördüm.
Bilmem kaç saatten beri bütün Almanya'yı turlamıştık.
Sonra bakışlarımı ona çevirdim. Anılar...
"Babam da teşekkür etmemi istemezdi. Teşekkür etmezdim. Yanağından öperdim."
Bir an duraksadı. Sonra toparlandı.
"Bir dakika ne dedin sen?"
Bana uzaylı görmüş gibi bakıyordu.
"Babam da teşekkür yerine öpücük isterdi."
Dedim tekrarlayarak.
Sonra uzaklara daldı.
"Alder ne oluyor?"
Bana baktı. Donmuş gibi.
"Yo-yok bir şey."
"Tamam o zaman gidiyorum ben."
"Tamam"
Arabadan indim ve odama girene kadar Alder'ın davranışlarını sorguladım.
Üstümü değiştirdim ve İrem'in odasının önüne geldim.
İçeriden ağlama sesleri geliyordu.
Kapıyı tıklamadan açtım ve yataktaki İrem'in yanına gittim.
"İrem ne bu halin?"
Beni görünce göz yaşlarını sildi.
"Yok birşey"
"Anasını satayım herkes 'yok,yok birşey' ne oluyor ya."
Kan çanağı gözlerle bana baktı.
Çok kırık bakıyordu, paramparça...
Söylemesini ister gibi yüzüne baktım.
"Arda ile," dedi ve dudaklarını yaladı.
"Arda ile,"
Yine susunca ben  devamını getirdim.
"Kavga ettiniz?"
Bakışları duvara kaydı. Sonra bana baktı ve başını salladı.
Yuh! artık fazla sorma kız zaten mahvolmuş.
"Tamam ben sizi barıştırırım. Bunda ne var?"
"Hayır onu sevmiyorum artık."
Ani tepkisi biraz şaşırtşa da tepki vermedim. Yalan söylüyordu.
"O zaman neden acı çekiyorsun."
Omuzlarını silkti.
"Beni yalnız bırakabilir misin?"
Başımı salladım.
Ne oluyordu?
Odama girdim ve erkenden yatağa girdim.
    
                 ~•~•~•~°~°~°~•~•~•~
Sabah uykumu koca bir gök gürültüsü kaçırdı.
Pencereden dışarı baktığımda çok fazla yağmurun yağdığını gördüm.
Saat 10.00'du.
Aşağı indim çünkü erken yatmıştım ve hayvan gibi açtım.
Teyzemi kahvaltı yaparken görünce yanına oturdum.
"Günaydın."
"Günaydın."
Ben tabağımı hazırlarken teyzeme baktım çok ciddiydi.
"Teyze ne oldu?"
"Kızım sana birkaç soru sorabilir miyim? "
Başımı salladım.
Sesinin tonundan emin olduktan sonra dudaklarını araladı.
"Bara gittiğiniz gün nerede kaldınız?"
"Alder'da"
Öksürdü.
"Şimdi doğruyu söyle ve çekinme."
"Sevgili misiniz?"
Bu sefer öksürme sırası bendeydi.
"Evet."
"Peki o halde sana afiyet olsun benim çıkmam lazım." dedi ve kahvaltıdan kalktı.
Ne oluyordu?
Bir şeyler oluyordu ve benim haberim yoktu.
Neden böyle bir tepki vermişti.
Ben olsam tebrik ederdim;
Ama seni değil kendimi

İç sesimi susturmak için hiç bir çaba sarf etmedim ve kahvaltımı yapmaya devam ettim.
Sonra da ders çalışacaktım.
Ağzıma siyah zeytini atarken kapı çaldı.
Açan olmadı.
Tekrar çaldı.
Ayağa kalktım ve kapının oraya yürüdüm.
Gelen Arda'ydı.
"Merhaba."
"Merhaba." dedim.
"Şey ben İrem'i merak ettim de."
"Onun seni görmek istediğini sanmıyorum."
"Sana anlattı mı?"
"Kavga ettiğinizi anlattı."
Kendi kendine konuştuktan sonra bana döndü.
Bu çocuğun gözü griydi.
Gerçekten de İrem'in dediği kadar vardı.
"Şey o zaman ben gideyim. Beni nasıl olduğuna dair haber edebilir misin?"
Başımı salladım.
Tam kapıyı kapatcakken arkamdan 25 yaşlarında birisi çıktı 'evden' -bizim evden-
Acaba İrem mi çağırmıştı.
Arda adama değişik değişik bakarken ben de
"Pardon."  dedim
Adam bana döndü.
"Siz kimsiniz?"
Cevap vermedi.
"Beyefendi pardon ama benim evimden çıktınız farkında mısınız?"
"Kusura bakmayın aklım çok karıştı.
Ben İrem hanımın psikoloğuyum."
Tamam İrem psikologa gidiyordu ama en son lise 1'deydik.
"Peki iyi günler."
"İyi günler."
Adam evden uzaklaşınca Arda'nın yakasından tuttum.
"Ne yaptın lan arkadaşıma?"
"Sakin ol Yağmur."
"Ona dokundun di mi?"
Sustu.
Yakasından ittirdim.
"Allah kahretsin."
"Piçsin oğlum sen kıza niye 2. Kez aynısını yaşatıyorsun."
"Ne 2.'si"
"Arda siktir git bir daha da  arkadaşımın yanında olma."
"Ama ben-" kapıyı yüzüne kapattım.
O sırada İrem'in merdivende oturup ağladığını gördüm.
Koştum ve sarıldım ona...
Çünkü sarılmak iyiydi.
Çünkü sarılmak arkadaşlıktı.
"Herşeyi beraber atlatacağız."
Çok fazla ağlıyordu.
Yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Bana bak."
Ben de ağlamaya başlamıştım.
Utanıyordu.
"Sen utanmayacaksın." dedim ve kapıyı işaret ederek  "O piç utanacak."
Hala bakmıyordu.
"Kardeşim bana bak."
Kan çanağı gözleriyle benim gözlerime baktı.
Titrek bir nefes aldım.
"Bazı masallar iyi bitmek zorunda değil."
Başını yana yatırdı ve fısıldadı;
"Belki de hayatımda son defa aşık olmuştum."
Burukça bir kahkaha attı.
"Ama sen onu unutabilirsin."
Gözleri doldu, doldu ama akmadı:

"Ama ben onu unutmak için sevmedim ki"♢
Paramparça olmanın tanımını daha güzel veremezdi.

                     ♢¿♢¿♢¿♢¿♢¿♢¿♢
Lütfen oylamayı unutmayın.

ÇAMUR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin