24. BÖLÜM -SİYAHLIĞIN CEHENNEMİNDE -

35 4 8
                                    

"Çıkabilirsiniz "
Dersin bitmesinden dolayı neredeyse göbek atacaktım.
Telefonumun çaldığını görünce eşyalarımı çantama koyma işlemini sonraya bırakıp telefonun kimden olduğuna baktım.
Gece arıyordu.
"Alo."
"Efendim."
"Alt koridordayım."
"Geliyorum."
Sınıftaki herkes çıkmıştı.
Defterimi de çantama koyduktan sonra hareketlendim.
Tam kapıdan çıkacakken 1 çift ayak gözüktü içeri giren.
Kafamı kaldırdığımda 2 mavi göz görmem beni germişti.
"Toprak."
"Yağmur. " benim şaşırdığımı anlayınca konuşmayan başladı.
"Bir yere mi gitmen gerekiyor?"
"Iıı-şey benim aslında evet."
Ahh gene saçmalamıstım.
O sırada Toprak'ın telefonu çaldı.
"Benim bunu açmam gerekiyor. Aşağıda otoparkta bekle beni."
"Ama beni-"
"Yağmur, gerçekten sırası değil lütfen otoparktan benden habersiz çıkma."
"Peki."
Ah tabiki de öyle olmayacak benim dediğim olacak.
Aşağı Gece'nin yanına indiğimde onu orada görmemiştim.
Gece'den mesaj: müzik odasına gel.
Benimle böyle neden konusuyordu ki.
Sinirliydi.
Ama neye!
Otoparkta bekle beni.
Otoparkta
Otoparkta.
Ben ne kadar salak bir kızdım böyle.
Gece bana gerçekten zarar verebilirdi.
Ama artık geç gibiydi.
Çünkü şu an müzik odasının kulpunu çevirmiştim.
Icerisi fazla genişti.
Burasının boğucu havası kolonlarla oluşuyordu.
İki odayı tek bir atölye haline getirmişlerdi.
Icerisi karanlikti.
Perdeler cekilik...
"Gece."
Ses gelmedi.
"Ben de seni bekliyordum Yağmur."
Bu kimdi?
Bu Gece değildi.
Tam kapıya yönelecekken kolumu tuttu.
"Şşşş oldurmeyecegim seni."
"Gece nerede?"
"Piyon."
"Ne diyorsun be adam?"
"Ben toprak'ın cici babası sen de Yağmur."
Hayır ben gercekten aptal bir kızım.
"Aynı toprak gibisin."
"Neden buradayim?"
"Aaaa unuttum. Konuyu açmayı." Kaşlarını kaldırmış alayla konusuyordu.
Sinir.
Itici.
Salak.
Beyinsiz.
"Toprak'ı bulduğumda çok küçüktü. Onu bir çöplükte ağlarken buldum. Her yıl yaptığım gibi onu da kacirtacaktim. Çünkü ben buradan para kazaniyorum."
Sustu ve gözlerime bakti.
"Ama o gün onun gozlerindeki soğukluğu kendime benzettim. Ona acimami istemedi benden. Benim gibi."
"Ve kararimi değiştirip evlatlık aldim onu."
Sonra benim donduğumdan ve kacmayacagimdan emin olup arkasını döndü.
"Fakat nereden bilebilirim onun türkiyenin en iyi mimar çiftinin oğlu olduğunu."
Kurumuş dudaklarimi araladim.
"Geri goturebilirdin. Madem o kadar büyük bir patrondun."
"Aferin sana akıllı kız. Ama bilmediğiniz bir şey var o lanet baban benden daha fazla kolu olan aslinda mafya olan bir mimardı."
"Babam hakkında düzgün konuş."
Ne diyordu bu adam.
"Hayır. Bu böyle olmaz sen sus ben konuşacağım."
Sonra devam etti.
"Ben de ona acı çektirmek için çocuğunu geri götürmedim ve babana acı çektirdim."
Sonra kulağıma fısıldadı.
"Eğer beni suclarsan bunu size fena odetirim."
"Bu kadar çok mu korkuyorsun polisten."
Güldü.
"Peki sen bir şeyleri kaybetmekten korkar misin yağmur."
"Mesela Toprak'ı kaybetmekten."
"Sen hasta herifin tekisin bunun için birisini öldüremezsin."
"Hayır zaten herkesi ben değil adamlarım öldürüyor."
"Bu yuzden kurtuluyosun demek pic herif."
"Ben de seninle tanıştığıma memnun oldum ufaklık."
Kapıdan çıkarken adam gülüyordu.
Benim babam mafya değildi benim babam mimardı.
Yalan atıyordu.Lavaboya girmek için hızlandım.
"Yağmur. "
Arkamı dönmedim ama durdum.
Bu Topraktı.
"Yagmur allah aşkına sen beni çıldırtmak mı isti-"
"Bu halin ne?"
"Şey ben .- şş-şey merdivenlerden yuvarlandım da."
Şimdi inanır adamin aklini yerinden soktun mal.
Şey ama o kadar hızlı yuvarlanmadım.
Belimden tutup hiçbir şey demeden beni kucağına alıp arabaya götürdü.
Ben de birşey demedim zaten cok yorgundum.
Gözlerim kapanmak istiyordu.
Fazla direnmedim.

İrem KARA
"İrem Hanım hastamizin durumu çok güzel."
"Nasıl yani?"
"Yani artık ayak bileklerine kadar hissedebiliyor. Mucize diyebiliriz."
"Yürüyecek mi?"
"Hayır şu an değil. Çünkü hala ayak bileklerini hissetmiyor. Sadece biraz zaman."
Doktora teşekkür edip Arda'nin yanına gittim.
"Benim papatyalarım mı gelmiş?"
"Evett hem de müjde ile geldim."
Arda daha da sevindi.
"Ayy İrem bebeklerim ikiz mi yoksa valla ben rüyamda gördüm zaten bileydim böyle olacağını."
"Saçmalamayın Arda."
Arda bana çapkınca bakarken ben konuya girdim.
"Ayak bileklerine kadar hissedebiliyorsun."
"Nee ben niye fark etmedim bunu allahallah."
Hemen somurttum.
"Ya salak bir kızım ben de ne yapican alış hallerime."
"Ben de salK birisiyim sen de bana alış."
Gülerek yanına gidip uzandım.
"Seni seviyorum."
"Ben de."

Yağmur

Birisi beni yatağıma uzandırdı.
Tabi ki Toprak kapıyı kapattı ve o da yanima yatti.
Alnımı öptü.
"Iyi misin"
"Evet, sen?."
"Evet."
Sonra beni pike ile örttü.
"Harika yalan söylüyoruz."
3 dakika bakistiktan sonra dudaklarını araladi.
"Neren acıdı."
Kalbim deseydim fazla mi olurdu.
"Kalbim."
"Benim de."
Ayağa kalktım.
"Sana ne oldu bir yerinde bir sey yok dimi iyisin?"
"Bazı insanlar sevdiğinin acısını paylaşırlar. "
Sonra elimi aldı ve kalbine goturdu.
"Senin acın benim acım."
"Ben seni seviyorum ve bunu durduramıyorum."
O sırada telefonum  mesaj bildirim sesi çaldı. Aynı zamanda Toprak'in da.

DGM ( DNA GEN MERKEZİ )
Yağmur ******  ve Alder Toprak*****  adlı kişilerin kardeş olma ile ilgili başvurduğunuz kimlik sahiplerinin onayladığı tahlil sonuçları çıkmıştır.

Sonuç: bu kimlik sahiplerinin arasında hiç bir kan bağı bulunmamaktadır.
Detaylar için tıklayın.

Biz sanki başka bir evrene gitmiştik.
Dünya neden buydu.
Bizi kaç aydır birbirimizden ayıran bu aptal kardeşlik yalan mıydı?
Sonra odamda teyzemden gelen arama yankılandı.
Titreyen elimle açtım.
"Teyze."
"Kızım Toprak yanında değil mi?"
"Evet de bana bir -"
"Biliyorum bak fazla zamanım yok beni dinle."
Sonra nefes aldı.
"O sizden ayrıldığım gün annenle tartıştığımız konu Topraktı.
Annen eskiden çok güçsüzdü. Ve annenin bebeği olmuyordu. Ama bir gün annen hamile kaldı. Yüzünü bir görsen öyle  güzel gülüyor ki . Çok sevindi anladın mı ve son 3 ay kala doğurdu bebeği ama o bebek ölü doğmuştu. Fakat annen çocuk için çok hevesliydi.
Bu yüzden ona çocuk esirgeme yurdundan masmavi gözleri olan bir bebek getirdim. Adını toprak koydum. Ben koydum. Fakat o kaybolunca annen delirdi. Ben de ona o çocuğun evlatlık olduğunu söylersem acısı azalır sandım ama olmadı. Bana ağır laflar etti."
"Teyze bunlar ....."
"Biliyorum tatlım çok ağır ben 1 ay yokum evde ikiniz kalın bir yere çıkmayın."
"Neden, Teyze sen iyi misin?"
"Evet iyiyim ama lütfen evde kalın ben şuan Türkiyedeyim."
"Peki. Kendine dikkat et."
"Kızım kızmadın mı?"
Bekledim nasıl kizabilirdim.
"Görüşürüz teyze seni seviyorum."
Telefonu kapattim ve Topraga baktim herşeyi duymuştu.
Gözümden bir damla yaş aktı.
Bakışlarını bana çevirdi.
"Biz kardeş değiliz." dedi.
"Evet ."
"Toprak."
"Efendim."
"Istersen gerçek anneni bu-"
"Beni bırakan anneyi ne yapiyim."
Sonra dudaklarimi dudaklarina bastırdım.
"Özlemiştim."
"Galiba gerçekten de beni o siyahliktan çıkarttın."
"Ben değil o kendini aptal sanan kuş kendisini oradan çıkardı."
"Ama okyanusun kimsesi kalmadı."
"Sen hariç."
"Peki şimdi siyaha ne olucaktı?"
"O okyanusun derinliklerinde cehenemin ateşini yaşamaya devam edecek."
"Neden?"
"Çünkü o siyah ve ben meleklerin beyazlığında kaybolmak varken siyahlığın cehenneminde yaşayamam".

ÇAMUR Where stories live. Discover now