11-ELA GÖZLER

1K 162 6
                                    


instagram.com / adehikayeleri

Multimedia : Ansel Elgort-Supernova

Gözlerimi açtığımda masmavi bulutların üzerinden süzülen güneş ışıkları, tıpkı ünlü bir ressamın elinden çıkmış kusursuz yağlı boya bir tablo gibi gökyüzünde uzanırken, benim yalnızlıklarla bezenmiş dünyamdan içeriye süzülen her ışık adeta bir hançer gibi batıp darbesini ölümsüz kılabilmek için içimde bir tur dönüyordu.

Her dönüş canımı yaka yaka, yaramı kanırta kanırta içimdeki boşluğu biraz daha büyütüyor fakat elimden öylece durup izlemekten başka hiçbir şey de gelmiyordu.

Ben daha farkına bile varmadan zaman doldu, kartlar dağıtıldı ve oyun çoktan oynanıp bitti. Bense daha tarafımı bile seçemeden bir anda oyun dışı kaldım.

Ne o taraftaydım şimdi ne de bu tarafta.

Ben artık her daim yapayalnız ve araftaydım. Evet, aynen böyleydi durumum. Ne öldüm ne de yaşayabildim. Ben resmen arafta kaldım.

Aradan günler, aylar geçti. Bu eve adeta hapsolmuştum. Üstelik beni artık ne kimse görüyor ne de duyuyordu. Bazı zamanlarda bu bana verilen bir ödül mü yoksa ceza mı diye kendi kendime düşünmeden edemiyordum.

En son gittiğimde, okulda Aaron'la karşılaşmam ve sonrasında yaşanan o nahoş durumdan beri okula da gitmedim. Artık ona karşı bir şey hissetmiyor olsam bile beni kandırmış olduğunu öğrenmek ve o aptal Aaron kızları arasına hiç istemeden katıldığımı düşünmek beni çıldırtıyordu.

Bazı insanlar doğuştan şanslıdır çünkü her zaman dostları tarafından asla haketmedikleri değeri görürler. Hem de kolayca. Hiçbir şey yapmadan. Kendilerini seven onca insanın kıymetini anlamaz, onları aptal yerine koyarlar. Üstüne karşısındakinin kendisine gösterdiği değer kadar aptal olduğunu düşünür ve hiç çekinmeden de kendilerince o aptallarla alay edip eğlenirler.

İşte maalesef Aaron tam da böyle biriydi. Üstelik benim uzun sürmeyen hayatımın ne yazık ki tek ve en büyük hatası olarak da kalacaktı...

Okula gitmek istemediğim için ben de Trish'i görmek için ara sıra evlerine gidiyordum. Eskiye göre artık daha iyiydi. Hatta konuşmaya başladığı yeni birkaç arkadaşı vardı sanırım çünkü onu görmeye gittiğim zamanlarda Trish'i çok sık aradıklarını fark ettim. Ayrıca, şimdi telefonda konuşurken mutlu da görünüyordu. Üstelik gülümsüyordu. Tıpkı eskiden benimle konuşurken olduğu gibi.

Evet, itiraf etmem gerekirse bu durumu ilk fark ettiğimde deli gibi kıskanarak evlerinden çıkıp bizim eve gelene kadar, yol boyunca kendi kendime ağladım. Neden bilmiyordum ama çok saçma olsa da başka birinin benim yerimi alması çok zoruma gitmişti işte. Fakat sonraları, düşündüm ve zaman geçtikçe onlara hak verdim. Sonuçta ben Trish'in artık ölmüş olan en yakın arkadaşıydım ve ölüler konuşamazlardı.

Kendim için olmasa da Trish'in adına çok ama çok seviniyordum. Hayatının normale dönmesi, yeni arkadaşlar edinmesi, yeniden okuluna gitmesi kısacası onun mutlu olması beni de mutlu ediyordu. Elimden de tüm bunları kabullenip yeni halime alışmaya çalışmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu zaten.

Günler, haftalar da böylece birbirini kovalayıp duruyordu.

Taa ki o güne kadar....

VERA'NIN EVİ : MUCİZE [KİTAP OLDU]Where stories live. Discover now