Rİ-6

2.6K 153 70
                                    

"Her şey bundan ibaret."

Tanrıçaya rüyasını anlatmıştı ancak kehanet kısmını atlamayı tercih etmişti. Sonuçta doğruluğunu bilmiyordu -ama doğru olduğuna emindi çünkü melezlerin rüyaları her zaman gerçektir- bu yüzden yeni bir kehanetle etrafı kargaşaya vermeyi düşünmüyordu.

Tanrıça kısa bir süre kendisini süzünce gerilmeden edemedi. Yalan söylediğini anlamış mıydı yoksa? Yok canım, her ne kadar bir Tanrıça olsa da anlayamayacağını umuyordu.

''Bu kadar mı Anastasia?''

''Evet Tanrıçam, hepsi bu.''

''Pekala...Kahinle görüşme vaktin gelmiş gibi duruyor. Alastor sana kaldığı yeri gösterecektir. Daha sonra bir toplantı yapsak iyi olacak.''

''Nasıl isterseniz efendim.''

Anastasia ufak bir selamdan sonra evden çıktı ve etrafa baktı. Alastor'u nerden bulacaktı şimdi? Bu saatte antrenmanlar bitiyordu bu yüzden çalışma alanlarında bulamayacağına emindi. Yine de yeşillik çalışma sahalarına doğru ilerlemeye başladı. Dışardaysa zaten karşılaşırlardı. Kamp, binalar dışında oldukça açıklık bir alandan oluşuyordu. Bu yüzden muhtemelen onu kolaylıkla görebilirdi.

Antrenman sahasına geldiğinde etrafa bakındı. Alastor'u göremeyince bitkin bir şekilde iç çekerek ormana ilerlemeye başladı.

''Hey, Deniz Kızı!''

Arkasına döndüğünde bi ağaçtan aşağı atlayan Alastor'u fark etti. Demek ki bu yüzden görememişti.

''Ben de seni arıyordum. Geçen gece gördüğüm rüyayı Tanrıça Hebe'ye anlattım ve o da benim kahinle görüşmemi istedi. Sen de beni oraya götürebilirmişsin.''

Alastor eliyle kendisini takip etmesini belirten bir işaret yapınca peşine düştü.

''Neymiş bu rüya bir de bana anlat bakalım.''

''Toplantı yapılacakmış, o zaman öğrenirsin.''

''Ah, harika. Uzun süredir toplantı olmuyordu. Belli ki göreve çıkıyorsun Deniz Kızı. Gerçi bir katilin neden göreve çıktığından emin değilim.''

''Kes sesini Alastor, bunu sana defalarca anlattım.''

''Evet evet, şu saçma olay. Hala inanmıyorum.''

''Neye inanmak istersen ona inan Alastor. Umurumda değilsin.''

''Umurunda olmak istediğimi sanmıyorum. Geldik, Deniz Kızı.''

Çiçeklerle çevrili mağaranın önünde durduklarında gümüş gözlerini mağara ve Alastor arasında gezdirdi.

''Mağarada mı yaşıyor yani?''

''Kısmen evet. İçerisini gördüğünde neden orda yaşadığını anlarsın.''

Anastasia başıyla onaylayıp çiçeklerin ortasından geçen ufak taş patikadan ilerledi. Daha birkaç adım atmıştı ki mağaranın girişinde takılıp kaldı. Etraf... o kadar huzurlu görünüyordu ki.

Herhangi bir işçilik olmayan mağarada kendine has sütunlar mevcuttu. Sütunlar şekilsiz birer kaya parçası olmasına rağmen üzerindeki parlayan kristaller tüm sıradanlığını alıp götürüyordu. Mağaranın içinde herhangi bir yapay ışık kaynağı olmadığı belliydi, gerek de yoktu zaten. Sütunlar dışında mağara tavanı da kristallerle kaplıydı. Mavi, kırmızı, sarı, mor, beyaz... aklınıza gelebilecek her renkte kristal vardı. Mağara 3 kişinin rahatça yürüyebileceği kadar genişti. Anastasia mağarada kısa bir süre ilerledi ve mağara genişleyene kadar devam etti bu yürüyüşü. Mağara bir odalı küçük bir ev gibiydi. Kahin olduğunu düşündüğü kız eline kitabını almış yere serdiği minderlerden birinde oturuyordu. Bu odacıkta da herhangi bir yapay ışıklandırma yoktu ve kristaller yine bu görevi üslenmişti. Etrafa birkaç minder atılarak oturacak yerler sağlanmıştı ve en köşede de bir yer yatağı vardı.

ANASTASIA|Ruh İncisiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora