Rİ-8

2.1K 126 12
                                    

3 melez kamaralarından güverteye çıktıklarında Anastasia'yı dümeni sımsıkı kavramış bir şekilde kayalıklardan kaçarken buldular. Sirenlerin seslerini duymamak için kulaklarına pamuk tıkamışlardı bu yüzden Anastasia'nın aksine Sirenleri duymuyorlardı ki bu iyi bir şeydi.

Anastasia'nın gümüşi gözlerini aradılar bir süre ancak okyanusu andıran masmavi zehirli gözlere sahipti. Bakışları normalden de soğuk gibiydi. Sirenleri duyuyor olmalıydı ancak kayalıklara şu ana kadar çarpmamışlardı, seslerine nasıl dayandığını bilemediler.

Kayalıkların içindeki sis gittikçe kalınlaşıyordu ve bir kayalığa çarpıp suyu boylamaları an meselesiydi. Derken sirenlerin sarı bir şekilde parlayan gözlerini fark ettiler. Üç Siren bir kayanın üstünde oturmuştu. Deniz kızlarının aksine bir değil iki kuyrukları vardı. Kuyruklarını sarmalayan pullar üçünün de farklı renklerdeydi ama parlamak yerine puslu bir ışıltı yayıyorlardı. Kuyruğuna bağlı yüzgeçleri yer yer yırtılmış gibi duruyordu -iki kuyruklu biri için çok bir önem teşkil etmiyordu tabi. Saçları bellerine kadar çalı süpürgesi gibi uzanıyordu ve kırıklarla doluydu. Sadece sivri dişlerden oluşan dişleri herhangi bir melezi parçalara ayırmak için hazırda bekliyordu.

Söyledikleri şarkılar söylenenlere göre büyüleyici güzellikteymiş. Oddyseus, Sirenlerin sesini duyabilmek için mürettebatına kendisini direğe bağlamalarını ve kulaklarını tıkamalarını, ne olursa olsun onu serbest bırakmamalarını tembihlemiş. Tüm mürettebat kulaklarını balmumu ile tıkayıp Oddyseus'u geminin direğine bağlamışlardı. Sirenlerin yanından geçerken Oddyseus Sirenlerin o tatlı ezgilerini duymuş, bağlı olduğu yerden kurtulmak için mürettebata seslenmişti ancak kimse onu duymamıştı. Ve Sirenlerin yanından hiçbir zarar görmeden geçmişlerdi.

Tabi bu büyüleyici güzellikteki ezgiler Anastasia'nın kulaklarını tırmalıyor, Tartarus'ta işkence çekmeleriyle ilgili lanetler savurmasına yol açıyordu. Sirenlere o kadar yakınlardı ki her an dümeni bir kayalığa kırması an meselesiydi. Arkadaşlarıysa hiçbir şey yapamadan gözlerini Sirenlere dikmişlerdi. Seslerini duymadıkları için şükretti Anastasia.

İki kızın aksine Alastor Anastasia'nın yanına gelerek elini yavaşça dümenin üstüne koydu ve içinde ateşler dalgalanan gözlerini Anastasia'nın zehirli mavi gözlerine dikti.

''Artık ben devralsam iyi olacak Deniz Kızı. Berbat görünüyorsun.''

Anastasia herhangi bir yere çarpmamak için gözlerini okyanustan ayırmamıştı ancak Alastor'un haklı olduğunu bildiğinden bir mengene gibi sıkılaşmış ellerini dümenden ayırarak geri çıktı ve Alastor'un dümen kontrolünü eline alışını izledi.

Sirenlerin şarkıları kulaklarında sadece bir uğultudan ibaretti ve başını ağrıtıyordu. Onların peşinden gitmeliydi... Onu çağrıyorlardı... Şarkılarında gizli olan vaadler o kadar güzeldi ki... 

Geminin burun kısmına ilerlemeye başladı. Hipnoz olmuş gibi ellerini geminin demirlerine yasladı. Sirenleri bulanık bir şekilde görüyordu. Neden her şey bu kadar bulanıktı? Sesler bile bulanıktı. Göremediği şeyin bulanık olduğunu nası bildiğinden emin değildi ama bu kadar pusa rağmen bildiği tek şey Sirenlerin ona sunduğu tekliflerdi. 

Bizimle gel Poseidon Kızı.

Sana yeni bir hayat verebiliriz.

Sırlardan uzakta yepyeni bir hayat.

Güç sahibi olacaksın.

Hatta Poseidon'un tahtını bile alabilirsin!

Her şey sadece birkaç adım ötende.

ANASTASIA|Ruh İncisiWhere stories live. Discover now