Rİ-16

1.2K 84 4
                                    

"Dostum, sanırım kusacağım!"

Alastor'un yapmacık öğürüşleri kızların sinirini bozarken Ariel etrafa bakınıyordu. O kadın onları çukurdan dışarı atmıştı ve şu an altlarında Mariana Çukuru olduğu hâlde suda süzülüyorlardı.

"Kes sesini boşboğaz. Senin yüzünden tarihin gördüğü en eski tanrıçalardan biri bizi öldürecekti!" dedi Anastasia. Kadının damarlarında akan gücü hissetmişti ve pek hoş bir duygu değildi.

"Az önce bir girdaptan çıktım, biraz saygın olsun. Dünya'nın döndüğünü biliyor muydunuz?"

Anastasia iç geçirirken Jasmine "Birazdan kendine gelirsin. Bu halde tartışmamızın da bir faydası yok zaten. Elimiz boş bir şekilde saraya geri mi döneceğiz?" dedi.

"Oh, merhaba denizler tanrısı! Kusura bakmayın ama çukurun kendisi tarafından kovulduk." dedi Ariel ve ofladı. "Tanrılarım aşkına, ne söyleyeceğiz?"

Alastor kenardan "Bence güzel bir açıklama. Daha ne söyleyebiliriz ki? Ah, buldum! 'Bir de devasa büyüklükte daha önce hiç duymadığımız bir canavarla karşılaştık. Üstelik az kalsın kızınız Anastasia canavar yemeği oluyordu ama bunun elbette bir önemi yok!' da diyebiliriz bence."

"Dalga geçme Alastor. Ben ciddiyim. Bir göreve çıktık ama elimizde hiçbir şey yok. Sadece denizde tuhaflıklar olduğunu biliyoruz o kadar." dedi Ariel.

Anastasia lafa girecekken bir Naiad kendisine çarptı.

"Aman tanrılarım, çok özür dilerim. Gerçekten çok acelem vardı dikkat etmedim üzgünüm." Naiad hızlı hızlı özürlerini sıralayıp gitmeye kalktığında Anastasia onu tuttu.

"Hey, tamam sorun yok. Söylesene bir şey mi oldu?"

Naiad hızla başını salladı, belli ki yaşadığı su kaynağında bir sorun vardı.

"Anlatmak ister misin?"

"Ama benim Poseidon ile konuşmam gerek."

Ariel "Sorun yok ben ve Anastasia onun kızlarıyız. Önce bize anlatabilirsin." dedi. Naiad kısa bir süre dörtlüde gözlerini gezdirdi. Yavaşça onayladığında bir köşedeki kayalıklara oturdular. "Anlat bakalım, sorun ne?"

"Yaşadığım nehirdeki diğer Naiadlar ile birlikte sohbet ediyorduk ve mevsimi olmamasına rağmen nehir yükselmeye başladı ve taştı. Tüm tarlaları su bastı. Ölümlüler buna anlam veremedi tabii ama sularda bir sorun olduğu belli." diyerek kısaca özet geçti Naiad. "Aynı zamanda diğer nehirlerde de bazı taşmalar oluyormuş ya da kuruyorlarmış. Nasıl olduğunu anlamıyoruz hiçbir problem yok gibi oysa."

Melezler birbirlerine baktılar. Bu iş sandıklarından daha karmaşıktı. Jasmine samimi bir şekilde gülümsedi ve "Pekala, seni tuttuk kusura bakma. Yoluna devam edebilirsin. Umarım daha sonra görüşürüz." dedi. Naiad da el salladı ve yüzerek uzaklaştı.

"Bu işin sadece canavarlarla ilgili olmadığını düşünen sadece ben miyim?" dedi Anastasia. "Sanki tüm su kaynakları çıldırmış gibi."

Jasmine başıyla onayladı. "Haklısın, oldukça tuhaf. Bunun sadece nehirlere olduğunu sanmıyorum. Kim bilir kuruyan kaç tane göl ve ölen kaç tane nimf vardır? Buna bir son vermeliyiz."

"Bence bu iş bizi aşıyor. Fazlasıyla boş konuştuğumun farkındayım ama bu yalnız halledebileceğimiz bir duruma benzemiyor. Belki tanrılar bize yardım edebilir." dedi Alastor. Herkes bu işin ne kadar kompleks olduğunu anlamıştı ama tanrıların onlara yardım etmesi mi? Mümkün görünmüyordu.

Anastasia sakince "Tanrılar bu tür şeylere karışamaz Alastor." dedi. "Tek bir kader yoktur ve tanrılar her soruna atlarlarsa kaderin dengesi fena halde bozulabilir. İlahi bir güç araya girerse büyük bir kelebek etkisine neden olabilir."

ANASTASIA|Ruh İncisiWhere stories live. Discover now