Rİ-17

1.2K 91 6
                                    

Kız elini toz pembe bir ışık yayan kolyeden çekti ve üç arkadaşına bakarak gülümsedi. Kolyeyi onlara vermeyecekti. En azından şimdilik vermeyecekti.

''Dikkatli olun. Size yetiştiğimde eksik görmek istemiyorum.'' 

Alastor kolaylıkla duygusallıktan sıyrıldı ve sırıtarak ''Diyene bak. Asıl sen kolunu falan kaybetme Deniz Kızı. Biz başımızın çaresine bakabiliriz, merak etme.'' dedi. 

Anastasia keyifle güldü ve Alastor'u başını sallayarak onayladı. ''Hadi, saraya dönüp Poseidon'dan bilgi alsanız iyi olur. Kim bilir daha kaç su canlısı ziyarete geldi.'' 

''Doğru, çok zaman kaybettik.'' dedi Ariel. ''Artık gitsek iyi olur.''

Arkadaşları yüzerek uzaklaşırken Anastasia arkalarından el salladı ve denizde onları göremeyecek kadar uzaklaştıklarında Mariana Çukuru'na baktı. Bir karadeliği andıran çukura yaklaştı ve köşesine oturdu. Sudan oluşan yüzgeçleri çukurdan gelen akıntıyla hareket ediyordu ve bu ürpermesine neden oluyordu. Çukurdan çıktığında orasının ne kadar soğuk olduğunu fark etmişti. Şimdi ise sadece metrelerce üstünde parlayan güneşi görebiliyordu. Su yüzeyine uzun süredir bu kadar yakın değildi bu yüzden kendisini karanlıktan çıkmış bir vampir gibi hissetmişti.

Mariana Çukuru'nun karanlığına bakarken bir yandan tanrıçanın kendisini ''eski dostum'' olarak tanımlaması hiç hoşuna gitmemişti. Bu çukura ilk gelişi olmadığını bir şekilde biliyordu ama o tanrıçayla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığından emin değildi. Ona dair hiçbir şey hatırlamıyordu.

Düşüncelerinde boğulurken burada kalacağı süre boyunca daha düşünmeye çok vaktinin olacağını biliyordu.

- - - - - 

Deniz yeşili sonsuz suda sağ tarafı kaplayan devasa bir mercan resifi bulunuyordu. Birçok balık mercanların arasından geçiyor, anemonların arasında Palyaço balıkları etrafa bakıyordu. Sol taraftaysa birkaç Limon köpekbalığı, bir balık sürüsünü kovalıyordu. Balıklar etrafa kaçıyor, köpekbalıklarından kolaylıkla sıyrılıyorlardı. Buna rağmen geride kalan balıklar avcılarına yem olmaktan kurtulamıyordu.

Üç melez Atlantis'e girerken etrafın ne kadar sakin olduğunu fark ettiler. Genelde kıpır kıpır olan su halkı şu an fazlasıyla sessizdi hatta dışarıda tek tük deniz canlısı vardı. Sanki hepsi sularda bir sorun olduğunun farkındaydı ve bu onları da etkilemişti. 

Melezler yavaşça Atlantis'in çakıl taşlarıyla kaplı yollarında ilerleyerek sarayın önüne geldiler. İçeri girerken bu sefer kapıdaki muhafızlar onları durdurmamıştı. Üç arkadaş birbirine gerginlikle bakarken aralarındaki sessizliği Jasmine bozdu. 

''Etraf fazla durgun değil miydi?''

''Belki de sadece uyuyorlardır. Neden olmasın? Şahsen ben şu an fazlasıyla uyumak istiyorum.'' dedi Alastor.

Ariel Alastor'un dedikleriyle iç çekti ve ''Hayır, deniz canlıları öğlenleri uyumazlar. Günün en sevdikleri kısım öğlenleridir. Bu çok tuhaf.'' dedi. ''Dua edelim de Poseidon bize bir açıklama yapsın.''

Taht odasına girdiklerinde Poseidon'u tahtında otururken buldular. Oldukça bitkin görünüyordu. Üçlü yabasını tahtının yanındaki bölmeye yerleştirmişti ve başını eline yaslamış uyukluyordu. Sudaki dengesizlikler başını ağrıtıyordu. Kendi bölgesindeki sorunlar vücudunda açılan yaralar gibiydi. Her sorun kendisini daha da yoruyordu.

Ariel boğazını temizleyerek tanrının dikkatini çekti. ''Baba... yani Poseidon, Tanrıça Mariana'yı bulup konuştuk ve sorunun bir canavar olduğunu öğrendik. Bu sorunların hepsine o yol açıyormuş. Yani öyle düşünüyoruz.'' 

ANASTASIA|Ruh İncisiWhere stories live. Discover now