quinze

2.7K 271 162
                                    

Her bölümü en az yüz kişi okuyor ama vote sayısı çok düşük, üzülüyorum....

Yine lanet okul binasına girdiğimde uykusuzluktan neredeyse ölmek üzereydim. Bu yüzden de kantine inip kahve almaya karar verdim.

Kantine girdiğimdeyse gözüme ilk çarpan masanın birinde Nayeon ve Jennie ile oturan Mina olmuştu. Kafasını masaya yaslamış yüzündeki sıkılmış ifadeyle kızların konuşmasını dinliyordu. Onun bu hali benim yüzümde kısa bir gülümseme oluşmasına sebep olduğunda kantin kapısında daha fazla dikelmemem gerektiğini düşünüp kahve makinasına doğru ilerledim.

Kahvemi alıp arkamı döndüğümde kendim için boş bir masa aramaya başladım ve bunu yaparken de aklıma Mina'nın gelmesiyle onların masasına doğru ilerlemeye başladım.

Mina arkası dönük olduğundan beni görmemiş olsa da Nayeon beni görmüş ve el sallamıştı. Mina da kime el salladığını merak etmiş olmalı ki hemen arkasına dönmüştü. Arkasına dönen Mina'yla göz göze geldiğimizde aklım başımdan giderken onun yüzünde minik bir gülümseme oluşmasıyla bir yanım mutluluk dansları yapmaya başlamıştı bile. Fakat tam da bu sırada onunla aramıza birisi girmiş, göz temasımızın bozulmasına sebep olmuştu. Bu da içimde ki dans eden tarafın durmasına sebep olmuştu.

Mavi saçlı bir kız tam önümde durmuş gülümseyerek bana bakıyordu. Eğer tatlı bir kız olmasa Mina'yla bakışmamızı böldüğü için üzerine atlayabilirdim. Ama dediğim gibi tatlı bir kızdı ve ben de ona gülümsemekle yetindim.

Ben gülümsediğimde kız konuşmak için ağzını açtı. Fakat sonra yüzündeki vazgeçmiş ifadeyle ağzını geri kapattı. O sırada da ne söyleyeceğini merak eden tarafım hemen olaya dahil oldu ve "Merhaba." diye bir giriş yapmamı sağladı. Kız da bana karşılık verdi ve sonra küçük bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Ben Olivia, seninle matematik derslerimiz ortak Chaeyoung ve ben merak ediyordum da.." yine nefes almak için küçük bir ara verdiğinde ben de matematik dersinde onu nasıl görmediğimi düşünüp kendime kızıyordum. Çünkü o gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi.

"Acaba öğlen yemeğini benimle yemek ister misin? Yani tanışmış oluruz, yanlış anlama ben-" o heyecanla konuşmaya devam ederken ben araya girdim ve "Tanıştığıma memnun oldum Olivia ve olur, birlikte yeriz." dedim. Bunun üzerine küçük çaplı bir şaşkınlık yaşasa da çabucak kendini toparladı ve "Öğlen arasında görüşmek üzere." deyip benim cevap vermemi beklemeden gitti.

Tanrım, okulun en güzel kızları listesi yapılsa kesinlikle ilk beşe girebilecek olan o kız biraz önce bana birlikte yemek yemeyi mi teklif etmişti?

Kızın beni bıraktığı yerde şok olmuş yüz ifademle dikilmeye devam ettiğimi farkettiğimde hızlıca kafamı kaldırmış ve masaya doğru ilerlemeye başlamıştım. O sıradaysa dikkatimi gözlerinden adeta ateş saçan Mina çekmişti. Ne yani kıskanmış mıydı? Ben aklıma gelen bu düşünceyle yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdiğimde o da sanki biraz önce bana bakmıyormuş gibi davranarak karşısında ki Jennie'ye döndü.

Masaya ulaştığımda kızlara selam vermiş bir yandan da kahvemi ve çantamı masaya koymuştum. Sonra da boş olan Mina'nın yanına oturmuştum. Bu sırada da Nayeon heyecanla konuşmaya başlamıştı "Biraz önce Olivia seninle mi konuştu yoksa hayal mi gördüm?"

Onun şaşkın haline gülüp "Öğlen yemeği yemeyi teklif etti." dedim. Bunun üzerine yanımda ki Mina hızlıca bana dönüp "Sen de reddettin değil mi?" dedi.

"Kabul ettim." dediğimdeyse yüzüne yerleşen sinirli ifadeyle yüzümü taramış sonra da derin bir nefes alıp "Onunla yemeyeceksin." deyip masadan kalkmıştı. Ben şaşkınca hızla kantinden çıkan kendini, bad boy sanan, Mina'ya bakarken Nayeon bana "Seni kıskandı." demiş sonra da Jennie'yle birlikte gülmüşlerdi.

Sonunda lanet öğlen saatlerine giriş yaptığımızda yorgunluktan ölmek üzereydim ve beynim beni yaklaşık bir buçuk saat önce terk etmişti.

Kantine inerken içimde ki ufak heyecanın Olivia ile yemek yiyeceğim için mi yoksa muhtemelen Mina'nın da orada olacağı ve bunu göreceği için mi olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Düşüncelerim eşliğinde aşırı kalabalık olan kantine girdiğimde hemen kapının yanında beni bekleyen Olivia görmüştüm. Bunun üzerine de yanına gidip gülümseyerek selam vermiştim. Aramızda geçen küçük konuşmanın ardından da yemeklerimizi alıp parasını ödemiş ve boş olan bir masaya oturmuştuk.

Yaklaşık yarım saattir Olivia ile konuşuyorduk ve kız cidden aşırı komikti. Bunun yanı sıra çok ta tatlıydı. Ben içimden Olivia hakında yorumlar yaparken tekrar konuşmaya başlamasıyla ona odaklanmıştım. "Bu akşam Taehyung parti veriyormuş." ah Taehyung... O bu okulun en çılgın partilerini düzenliyordu. Onun partisine gitmek için herkes birbirine giriyordu. Ama o sadece kendi istediği kişileri çağırıyor ve diğer partilerden farklı olarak daviyetiyesi olmayanları partiye gerçekten de almıyordu. Yine de partileri her zaman aşırı kalabalık oluyordu ve genelde sonu karakolda bitiyordu.

Biz onunla aynı liseden mezun olmuştuk ve yakın sayılırdık. Bu yüzden de beni partilerine hep davet ederdi ve bundan birkaç saat önce beni koridorda gördüğünde bana bir daviyeti verip gelmezsem küseceğini söylemişti.

Düşüncelerimi bir kenara bıraktığımda tekrar Olivia'ya dönüp davet edilip edilmediğini sormuştum. O da davet edildiğini söylemiş ve "Eğer sen de istersen birlikte gidebiliriz. Akşam seni alabilirim." demişti. Bunun üzerine ona gülümsemiş ve konuşmak için ağzımı açmıştım. Fakat bunun için geç kaldığımı farkettim çünkü birisi benim yerime çoktan cevap vermişti.

"Hayır gelemez." diyen Mina'ya sinirli bir şekilde baktığımda Olivia'nın arkasında olan bedeni hızlı bir şekilde yanıma gelmişti. Bunun üzerine Olivia " Nedenmiş o?" diye sorduğunda da "Çünkü partiye benimle geliyor." diyerek beni kolumdan tutmuş masada ki çantamı da alarak peşinden sürüklemeye başlamıştı.

Daha önce, Mina'nın kendini bad boy sandığını söylemiş miydim?

Beni peşinden sürükleyerek kantinden çıkarttığında tam onu durdurup ne yaptığını soracakken kolumu tutan eli yavaşça elime doğru kaymıştı. Bunun üzerine ben de onu durdurmaktan vazgeçmiştim. Sonuçta biz şu anda elele tutuşuyorduk ve bu kesinlikle bölmek istemediğim bir andı.

Elele bahçeye çıktığımızda ben şok olmuş ifademi düzeltmeye çalışıyordum. Ne de olsa içten içe sinirliydim de. Çünkü benim yerime karar verip beni zorla peşinden sürüklüyordu.

Sonunda bir bankın önünde durduğunda önce elimi bırakmış sonra da banka oturmuştu. Biraz önce yüzünde olan sinirli ifadeyse yok olmuş yerineyse boş bakışlar atan bir Mina bırakmıştı. Elimi bırakmasına üzülsem de bunu umursamıyormuş gibi davranıp konuşmaya başlamıştım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun Mina? Benim yerime karar verip beni buraya kadar çekiştirdin. Kendinde bu yetkiyi nereden buldun bilmiyorum ama bir daha böyle bir şey yaparsan bu kadar sakin karşılamam."

Benim saçma sapan konuşmamın üzerine yerde ki gözleri bana dönmüş sonra da oturduğu banktan kalkmıştı. Ben ondan açıklama beklerkense önümde dikilip beni süzmüş ve sonra sadece "Akşam sekizde hazır ol." deyip gitmişti. Bense yalnız kaldığım an banka adeta kendimi atmış ve akşam ne giysem diye düşünmeye başlamıştım.


981 kelime, oha.

Bu fic için yazdığım en uzun bölüm oldu ve bölüm hiiiiiç içime sinmedi ama neyse. Ayrıca bir daha ki bölüm için güzel planlarım var, onu da söyleyeyim dedim. Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir.

Vote verip yorum yapmayı unutmayın.

yedi dakika ↦ michaeng ✔Where stories live. Discover now