dix-sept

2.7K 184 71
                                    

Yorgunluktan ve uykusuzluktan ağrıyan başıma masaj yaparken bir yandan da kantine doğru yürüyordum. Çünkü öğlen saatleri gelmişti ve kızlarla yemek yiyecektik.

Dün ki partide Mina'yla olan garip öpüşmemizden bir süre sonra partinin olduğu villadan çıkmıştık. Mina, yine beni evime bırakmış ve yine yanağıma küçük bir öpücük bırakmıştı. Ayrıca sanırım ben bu lanet kadın ve onun lanet dengesiz hareketlerini sevmeye başlamıştım.

Masaya ulaştığımda Mina'nın yanında oturan Nayeon'u sandalyesinin arkasından çekerek açılan boşluğa yeni bir sandalye yerleştirmiş ve çantamı yeni yerleştirdiğim sandalyenin üzerine atmıştım.

Tam arkamı dönüp uzuuuun kantin sırasına ilerliyordum ki bileğime sarılan kolla adımlarımı tekrar arkaya döndürüp kolumu tutan kişiye baktım. O kişinin Mina olmasıysa kalbimin hızlanmasına sebep olmuştu.

Ben Mina'ya sorarcasına bakarken lanet kadının bileğimi okşayan parmakları tüm dikkatimi dağıtıyordu.

Mina'nın "Yemeğini ben aldım, hadi otur." demesiyle sorarcasına bakan yüz ifadem yerini minnet dolu bir ifadeye bırakmıştı. Benim yüz ifedem Mina'nın dudaklarının kıvrılmasına sebep olduğunda masada ki arkadaşlarımız aramızda ki bu garip bakışmaya gülmüşler ardından da Momo, Mina'ya olan bakışlarımla dalga geçmişti.

Tanrım bu kadın beni koca kantin sırasına girmekten kurtarmıştı. Ona böyle bakmayacaktım da kime böyle bakacaktım?

Mina kendi tepsinin altından bir tepsi daha çıkartıp kendi tepsisinde ki benim için aldığı yiyecekleri o tepsiye aktarmaya başlamış ve bu sebeple de bakışmamızı sonlandırıp bileğimi bırakmıştı. Bileğimi bırakması beni üzse de bunu çok kafama takmadan hızlıca sandalyeme oturdum. Ardından da benim için yiyeceklerimi almış olan Mina'ya dönüp yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

Bir tepside ki yiyecekleri diğerine aktarma işine fazlaca odaklanmış olan Mina benim öpücüğüm yüzünden önce donakalmış sonra da şokla bana dönmüştüm. Tanrım biz her gittiğimiz partide öpüşüp duruyorduk ve o bunların hiçbirine şaşırmıyordu ama benim bu masum öpücüğüm yüzünden neden ağzı on metre açılıyordu?

Onun bu tatlı haline gülerken aynı zamanda da ne var dercesine omuzlarımı silkmiş ve bakışlarımı ondan çekip kızlara dönmüştüm. Mina yiyeceleri yerleştiği tepsime içeceğimi de koyup onu önüme doğru ittirmişti.

Sorunsuz ve fazlasıyla saçma geçen yemeğimiz biteli tam yetmiş sekiz dakika oluyordu yani bir saat on sekiz dakika. Bu süre içerisinde dersleri olan herkes masadan tek tek ayrılmıştı. Bir süre sonra da masada Joy, Nayeon, Mina ve benden başka kimse kalmamıştı. Tabi ki masamızda yine aşırı boş bir muhabbet dönüyordu. 'Bay Park pembe boxer mı giyiyordur mor mu?'

Tamı tamına sekiz dakikadır dönen bu muhabbet artık beni sıkmaya başladığında biraz önce Joy'un yere adeta fırlattığı çantamı kucağıma alıp içinde telefonumu aramaya başladım. Ta ki omzuma konan bir adet baş ve koluma dolanan narin parmaklarla sersemleyene kadar.

Tanrım Mina'nın kafası şu an benim omzumda mı yoksa ben kafayı mı yiyorum?

Ben şokla kafamı kaldırıp kızlara baktığımda onların da benden farkları olmadığını görmüştüm. Hatta Nayeon az kalsın sandalyesinden düşüyordu...

Koluma dolanan parmaklar yavaşça avcuma doğru bir yol izlemeye başladıklarında içimde oluşan duygular anlatamayacağım kadar karmaşıktı.

Sonunda Mina'nın parmakları parmaklarıma dolandığında ben neredeyse kalp krizi geçirmek üzereydim. Tabi sıcak nefesini boynuma doğru üflüyor oluşu da bunun sebepleri arasındaydı.

Ben kalbimin hızını ayarlamaya çalışırken Joy hızlıca telefonunu çıkartıp bizim fotoğrafımızı çekmiş sonra da "Bu fotoğrafı bastırıp tüm Seoul'e asacağım." demişti. O sırada Nayeon da sanki gözünde yaşlar varmış ve onları siliyormuş gibi davranmaya başlamıştı. Ben onların bu haline gülmeye başladığımda omzuma kafasını yaslayan bedenden de küçük bir kıkırdama duyulmuştu.

Tanrım tam şu an zamanı durdurman gereken andayız.....

Derslerim bittiğinde yorgunca okuldan çıkmıştım. Sonra da Jeongyeon'un arabasında Nayeon'lara doğru yola çıkmıştım.

Nayeon yaklaşık on beş dakika önce kızlarla olan grup sohbetimize bu aptal cuma gününü kızlar gecesi yaparak bitirmeyi teklif eden bir mesaj atmıştı. Tabi kızlar da hemen kabul etmişlerdi.

Bense sadece eve gidip uyumak istiyordum. Bu yüzden de gelemeyeceğimi anlatan bir mesaj yazmıştım. Ama tam gönder tuşuna basacakken Mina'nın onaylayan bir mesaj attığını görmüş ve yazdığım mesajı beşte orada olurum ile değiştirmiştim.

Tam beşe üç dakika kala Nayeon'un attığı konuma ulaştığımızda ben de içimden, ne kadar dakik birisi olduğumla ilgili kendimi övmeye başlamıştım.

Şehrin biraz dışında kalan, geniş bahçeli ikişer katlı evlerin olduğu, sessiz sakin bir yere gelmiştik. Açıkçası böyle yerlerden çok ta haz ettiğim söylenemezdi. Ben daha çok şehir insanıydım. Alışveriş yaparak, fastfood restorantlarını dolaşarak alışveriş merkezlerinde saatlerimi harcardım. Alışveriş demişken, yakın zamanda kesinlikle alışverişe çıkmam gerekiyordu. Çünkü artık giyecek yeni bir şeylerim kalmadı...

Sonunda evin kapısı açıldığında Jeongyeon "Kapı zili çaldıktan beş dakika sonra açmak hoşunuza mı gidiyor yoksa bize özel mi?" diyerek kapıyı açan Jennie ve Lisa ikilisine sinirli bakışlar atmıştı.

Bense onları umursamadan içeriye girip ceketimi çıkartmış ve Jennie'nin eline tutuşturup seslerin geldiği, salon olduğunu tahmin ettiğim odaya doğru ilerlemeye başlamıştım. Kapıdan girdiğimde de tahminimin doğru olduğunu anlamıştım.

Salonda gözlerimle küçük bir tur attığımda yaz mevsimine girecek olmamız dolayısıyla yanmayan şöminenin yanında ki beyaz tek kişilik koltukta oturan Mina ile gözgöze gelmiştik.

Okulda giydiği kot pantalon ve gömleğinin yerine şimdi üzerinde uğurböcekli ve aşırı tatlı bir pijama takımı vardı. Şortlu takımının açıkta bıraktığı bacaklarını kendine çekmiş ve başını onların üzerine yaslamış bana bakıyordu ve bu hali bende onun yanaklarını sıkma isteği oluşturuyordu.

Onun bu tatlı görüntüsünü izlerken kapıda fazla oyalanmış olduğumu farkettiğimde içeriye adım atıp "Selam." dedim. Bunun üzerine herkes te bana selam verdiğinde yerde oturan Jisoo ve Rosé'in yanlarından geçerek Mina'ya doğru ilerledim.

Mina ben ona doğru yürürken kafasını bacaklarından kaldırmış sonra da onları aşağıya sarkıtarak arkasına yaslanmıştı.

Yanına ulaştığım Mina'ya kısa bir süre yukarıdan bakıp ardından eğilip ona sarıldığımda muhtemelen bunu beklemiyor olduğundan birkaç saniye hareketsiz kalmıştı. Bu süre boyunca ben de acaba sarılmasa mıydım diye düşünerek kendimi yemiştim. Elleri sırtımı bulduğundaysa kalbim yine fazlasıyla hızlı atmaya başlamıştı. Tanrım biz şu an sarılıyorduk!

Ben tam geri ayrılacakken Mina'nın dudaklarının kulağıma değecek şekilde "Hoşgeldin." demesiyle yerimde öylece kalakalmıştım. Vücumdan adeta bir elektrik akımı geçtiğini hissettiğimde hemen kendimi toparlamış ve dudaklarımı aralayıp "Hoşbuldum." demiştim. Lanet kadın resmen ayarlarımı bozuyordu. Sadece hoşgeldin dediğinde bile ne desem diye düşünüyordum....



933 kelime.

Bölüm gerçekten de biraz fazla gecikti, biliyorum ve özür dilerim. Ama yazmak istemedim. Çünkü finale yaklaşıyoruz ve ben bu ficin bitmesini istemiyorum :"(((

Yani, finale doğru adım adım diyorum anlatabiliyor muyum?

Sonra ki bölüm finale kaç bölüm kaldığını yazarım, ona göre peçetelerimi ve çikolatalarımı hazırlarsınız. Çünkü bu fic bitince ağır depresyona girmeyi planlıyorum. Ayrıca yakın zamanda yeni bir Michaeng fici yayımlamayı da planlıyorum ;)

Fazla uzattım tamam, gidiyorum. Vote ve yorum bırakmayı unutmayın, öptümmm.

yedi dakika ↦ michaeng ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin