14

15.2K 1.4K 606
                                    


Jimin, Taehyung'un yaptığı bu hareketi anlayamasa da ona uyumuş ve yanında ilerlemeye başlamıştı. Sitede buldukları gizli yere gidiyorlardı. Jimin ve Taehyung seneler önce burayı keşfetmişti, yalnız kalmak istedikleri zaman buraya gelir dertleşirlerdi. Gür ağaçların arasına saklanan terk edilmiş ev, zayıf ışıklatmanın altında kalmıştı. Kuş ve cırcır böceklerinin sesi eve eşlik ediyor, gecenin karanlığında beliren yıldızlar daha belirgin ışıldıyordu.

Taehyung evin pürüzlü merdivenine oturarak elini yanındaki boş yere koyarak pat patladı. Jimin oğlanın çağrısına uyarak yanına oturdu. Taehyung ciddi ve belli belirsiz üzgün görünüyordu. Jimin arkadaşının ne gibi bir sıkıntısı olduğunu daha da çok merak etmişti şimdi.

"Sorun ne Taehyung?"

Taehyung bir elini oğlanın açıkta kalmış bacağına koyarak ona doğru yöneldi.

"Jimin, insanların sevdiği kişilere ve cinsiyetlere olan saygımı bildiğini umuyorum."

Jimin afallamıştı. Kafası o kadar karışmıştı ki nasıl bir tepki vermesi gerektiğini çözememişti. Boş boş arkadaşının yüzüne bakıyor, ne ima etmek istediğini anlamaya çalışıyordu.

"Senin en yakın arkadaşınım. Bu yüzden seni çok iyi tanıyorum ya da senin kendini bana açtığın kadar seni tanıdığımı düşünüyorum. Her neyse, önemli olan bu değil. Jimin.."

Taehyung konuya nasıl girmesi gerektiğini kafasında planlamıştı. Bu gece onu nasıl bir tepknin beklediğini planlayamamıştı sadece. Arkadaşına söyleyeceği şeyin ağırlığı fazlaydı, altında ezileceğini kendisi de çok iyi biliyordu. Fakat bazı şeyler raflara kaldırıldıkça deprem etkisi yaratabilirdi, öyle ağır bir yükün altında kalınabilirdi ki hasar almadan kurtulunamazdı. Taehyung bunu önlemek istiyordu. Rafa kaldırılan her bir duygunun ne kadar zararlı olduğunun farkındaydı. Duyguların ne denli yıkıcı olduğunun farkındaydı. Taehyung hayatında bir kere aşık olmuştu. Bir kere sevmiş ama bin kere kırılmıştı. En yakın arkadaşının başına aynı şeylerin gelmesinden korkuyordu.

"Şimdi sana söylediğim şey ile belki bana çok kızacaksın, nasıl bir arkadaş olduğumu sorgulayacaksın. Sadece senin iyiliğini istediğimi bilmelisin Jimin.."

"Taehyung gevezeliği kes ve sadede gel artık. Sana herkesten çok güvendiğimi biliyorsun."

Taehyung, Jimin'in çatılmış kaşlarına ve sinirle gerilmiş yüzüne baktı. Yutkundu. Söylediklerinden sonra da ona bu denli güvenebilecek miydi? Kuşlar daha da yüksek sesle ötüyordu şimdi. Taehyung yüzünü sıvazladıktan sonra ciddi bir şekilde arkadaşının yüzüne baktı.

"Min Yoongi'den hoşlanıyorsun, değil mi?"

Jimin duyduğu şeyi ilk idrak edememiş, tepki verememişti. İçinde patlayan volkan alevleri sanki tüm vücudunu yakıyordu. Taehyung'un sözleri beyninde yankılanıyor ve onu çileden çıkartıyordu. Ellerini sıkıyor, yumruk haline getirdiği elini arkadaşının yüzüyle birleştirmemek için kendini zor tutuyordu. Birkaç dakika süren sessizlikten sonra Jimin sinirli ve bir o kadar şaşkın gözlerini Taehyung'unkilerle birleştirdi. Oğlanın şefkatli bakışları altında ezildiğini hissetti. Böyle bir şey yaşadığına inanamıyordu.

"Ne sikim.."

Taehyung atik bir hareketle öne atıldı. Çocuğun omuzlarını tutarak şaşkın bedeni hiddetle sarstı. Gözleri kısılmış, bakışları daha da derinleşmişti. Çatılan kaşları, kendinden emin ifadesi ile dağılmış arkadaşına bakıyordu.

"Jimin lanet olsun salağa yatmaya ne zaman son vereceksin? Hislerinden kaçabileceğini mi-"

Loş havada yankılanan tok ses ile Taehyung sessizliğe bürünmüş, yüzüne yediği yumruk ile cümlesini tamamlayamamıştı. Yanağında hissettiği acı ile gözlerini sımsıkı kapatmış, içinden binlerce kez küfür etmişti. Bunun olacağını tahmin dahi etmiyordu.

Jimin, yıllar boyu süren arkadaşlıkları boyunca ilk defa Taehyung'a yumruk atmıştı. İlk defa bu kadar sinirlenmiş ve ilk defa arkadaşına olan sonsuz güveni sarsılmıştı. Çok sinirliydi. O kadar sinirliydi ki gözleri dolmuştu. Asıl sorun ise neden bu kadar sinirlendiğini bilmemesiydi. İçinde kendini saklayan o boşluk şiddetli bir şekilde açığa çıkmış, tüm vücuduna yayılmıştı.

Jimin tek kelime etmedi. Arkadaşının dağılmış ifadesi onu daha da çok sinirlendiriyordu. Kuş sesleri kesilmişti. Etrafa kadim sessizlik hakimdi. İki arkadaş birbirine bakıyor, gözlerinden binlerce duygu silsilesi geçiyordu. Taehyung'un canı yanmıştı. Fakat bu yüzüne yediği yumruk yüzünden değildi. Ardından sessizliği, Jimin'in öfkeyle çıkan sesi bozdu.

"Siktir git."

Taehyung duyduğu cümleyle bir hışımla kalkmış, ardına bile bakmadan orayı terk etmişti. Gecenin ilerleyen saatlerinde beliren rüzgâr sanki tüm gerginliği silip süpürebilirmiş gibi esiyor, düşüncelerini alıp uzaklara götürüyordu. Birisine değer vermek, bazen acılı bir ayrılıktan bile daha kötü olabiliyordu. Ve Taehyung, bu gece bunu deneyimlemişti.

Jimin kaçmak istercesine koşuyordu. Nefesi daralana kadar, ayakları zangır zangır ağrıyana kadar koştu. Kötü hissediyordu, kalbi kırılmıştı. En çok da kalbini kıran şey arkadaşının haklı oluşuydu. Jimin bunun açığa çıkmasından her zaman çok korkmuş ve sır gibi saklamıştı, öyle ki en yakın arkadaşına bile söylememişti. Hislerinin onu güçsüz kıldığını düşünüyordu. Güçsüzdü çünkü kuzenine aşık olmuştu, güçsüzdü çünkü bunu ona itiraf edecek cesareti kendinde hiçbir zaman bulamayacaktı, güçsüzdü çünkü o erkeklerden, hayır sadece Min Yoongi'den, hoşlanıyordu.

Evinin kapısını araladı. Evde sessizlik hakimdi. Ses çıkarmamaya çalışarak odasına çıktı. Kapısını özenle açarak içeri girdi. Karşısında gördüğü beden ile duraksadı. Ay ışığı oğlanın biçimli yüzüne vuruyor, karanlığın içinde aydınlanan bedeni onu tapılası gösteriyordu. Siyah perçemleri gözlerine düşmüş, dudakları hafif aralanmıştı. Jimin bacaklarının güçsüzlüğüne yenik düşerek olduğu yerde çöktü. O gerçekten de çok güzeldi.

Jimin aşkı Min Yoongi ile deneyimlemişti. Onu seviyordu. Bunun yanlış olduğunu bilse de onu çok seviyordu. Çocukken bir başına olan oğlana sadece onun sahip olduğu zamanları seviyordu. Piyano çalarken kıvrılan dudaklarını, çatılan kaşlarını izlemeyi seviyordu. Park Jimin, Min Yoongi'yi seviyordu ama bunu kabul edemiyordu.

Oğlanın uyuduğu yatağa doğru parmak uçlarında ilerledi. Kollarını oğlanın bıraktığı boş bir yere koyarak uyuyan yüzü izlemeye başladı. Kendini aptal gibi hissediyordu.

O gece hiç uyumamıştı. Saatlerce Min Yoongi'yi izlemiş, sessizce ağlamıştı. Aşk çok acımasız diye geçirdi içinden Jimin. Erkek kuzenine aşık olacak kadar acımasız.













:(

bir yaz gecesi rüyası | taekookWhere stories live. Discover now