27 ♡

12.6K 1.1K 383
                                    


Jimin anlamaz bakışlarını büyüğünde gezdirirken Yoongi çoktan oğlana sırtını dönüp uykuya dalmıştı. Yastığın üzerine yayılan siyah ipeksi saçları, uyurkenki sevimli ifadesi, düzenli bir şekilde inip kalkan göğsü ve sayamadığı birçok özelliği Jimin'i baştan çıkartmaya yetiyordu. Min Yoongi ile olduğunda tüm sıkıntılarını unutuyor ve sadece saf sevgiyi hissediyordu. Büyüğünün dağılmış saçlarına küçük elini daldırıp okşamak istese de sadece kısa bir bakış atmış ve eşyalarını yerleştirmeye devam etmişti. Yoongi'nin onunla ne konuşmak istediğini tahmin edemiyordu. Jungkook ve Taehyung ile mi ilgiliydi? Ailevi bir şey mi olmuştu? Ya da kendisiyle mi ilgiliydi? Aklına gelen en son ve en korktuğu soru olmaması için içinden binlerce kez dua ediyordu. Fakat kalbi düşünceleriyle zıtlaşıyordu.

İşini bitirdikten sonra Taehyung'u aramış ve akşam için ikisini idare etmesini istemiş, biraz dertleşmişlerdi. Yoongi başına buyruk davranan birisiydi. Canı istediği zaman arkadaşlarının yanından ayrılabiliyor, kimseye gideceği yer hakkında bilgi vermiyordu. Bu ilk zamanlar endişe yaratsa da artık herkes bu duruma alıştığı için oğlanı normal karşılıyorlardı. Yoongi'ye alışmışlardı.

Saatler geçmiş, güneş batmış ve gökyüzü mükemmel güzelliğinden ödün vermeyerek en güzel tonlarını gözler önüne sunmuştu. Yoongi uykusundan uyanıp duşa girmiş, Jimin ise arkadaşlarının yanına inmişti. Heyecanlıydı, endişeliydi ve çok korkuyordu. Arkadaşlarının ona iyi geleceğini bildiğinden yanlarına inmek istemişti. Fakat Yoongi'den gelen mesajla topu Taehyung'a atmış ve sahile doğru yürümeye başlamıştı. Kalbi ağzında atıyordu, kafasında binbir şey kuruyordu ve hiçbirinin sonu mutlu bitmiyordu. Karamsar bir insan değildi Jimin, sadece aşk hayatından ümidini kesmişti. Birkaç sene önce tuttuğu ipler Min Yoongi sayesinde gevşemiş, kopacak kadar incelmişti. Kopmasına izin veremiyordu, kalbindeki sevgi bitmeden bu ipi koparamayacağını biliyordu. Fakat bazen, kopmasını da istiyordu. Çünkü Jimin oldukça yorulmuştu.

Sahile vardığında gördüğü küçük beden denizi önüne almış, kumun üzerinde bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyor, manzaranın tadını çıkarıyordu. Jimin önündeki iki manzaraya hayran kalmış bir şekilde ilerlerken Yoongi oğlanın geldiğini anlamış, denizi seyretmeye devam etmişti. Rüzgâr yoktu, deniz çarşaf gibi dümdüzdü ve diğer günlere göre rengi daha da açıktı. Jimin oğlanın yanına otururken zangır zangır titrediğini hissetti. Küçük ellerini bacak arasına koymuştu, dizlerini göğsüne çekmişti. Yoongi oğlanın gerildiğini fark etmiş ve sessizliği bozmak adına konuşmak için genzini temizlemişti. Bir yerden başlaması gerekiyordu. Jungkook'tan aldığı tavsiyeleri aklından geçirirken gözlerini küçüğünün gözleriyle birleştirmişti.

"Sahneye çıktığım ilk günü hatırlıyor musun? Birden odamda belirmiş ve bilmiş bilmiş konuşmuştun."

Jimin kırkırdayarak başını salladı. Unutması mümkün değildi. Kalbine ilk o gün kor ateşi düşmüştü çünkü.

"Benim piyano çalışımı sevdiğini söylemiş ve bunu kanıtlamak için ailenle her resitalime gelmiştin. Sahnenin önünde, sağ taraftaki baştan ikinci köşede otururdun, gözlerini kocaman açarak beni izlerdin. İşte o zaman ilgini çeken şeyin müziğim değil benim olduğumu anlamıştım."

"Hyun-"

"Jimin kesme."

Jimin dolan gözleriyle büyüğünü seyrederken onun da gözlerinin dolduğunu fark etmişti. Küçük beyaz burnu kızarmış, dudakları pembeleşmişti. Jimin mahvolduğunu hissediyor ama hiçbir şey yapamıyordu. Karşısındaki dağılmış oğlanı izlemekten başka elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Yoongi derin bir nefes aldı. Hayatının hiçbir döneminde kendini bu kadar zorlayan bir şey yaşamamıştı. Yanındaki oğlanın ağlamaya yüz tutmuş göz pınarları nefesini kesiyordu. Fakat devam etmek zorunda olduğu için toparlanmaya çalıştı. Kirpiklerinde birikmiş su damlacıklarını baş parmağıyla silerek bakışlarını neredeyse batacak olan güneşe çevirmişti.

"Aklıma kim geliyor biliyor musun? Tchaikovsky."

"Neden?"

Yoongi gelen soruyla küçüğüne dönerek gülümsedi. Şaşkın bakışlarının anında yumuşayıp ışıldaması moralini yerine getirirken küçüğünün sorusunu cevapladı.

"Tchaikovsky eşcinseldi Jimin. Döneminde iyi karşılanmadığı için bunu gizlemek zorunda kalmış, hatta bir kadınla evlenmişti. Fakat aklıma sadece eşcinsel olduğu için o gelmiyor. Aklıma geliyor çünkü onun da senin gibi her daim yanında olan, parçalarına, müziğine hayran olan bir kadın vardı. Onun bestelerinin yayılması için her imkanı sağladı."

"Müziği yayıldı mı peki?"

Yoongi gelen soruyla tekrar gülümsedi. Jimin'in hayran bakışlarının altında yoğurulurken bir kolunu omzuna atmış, küçük bedeni kendine çekmişti. Jimin büyüğünden gelen ani hareketle şaşırırken kedi gibi sokulmayı da ihmal etmemişti. Başını Yoongi'nin boyun girintisine geçirerek batmış güneşin yaydığı pastel renkleri izlemeye başlamıştı. Bir yandan da büyüğünün cevabını bekliyordu.

"Tchaikovsky döneminde çok saygı görmedi bestelerinin çok depresif ve müzik kurallarına aykırı olması nedeniyle. Fakat günümüzde en değer gören bestekarlardan birisidir."

Yoongi kemikli elini omzunda yer edinmiş oğlanın saçlarına daldırarak okşamaya başladı. Jimin dudaklarına hoşnut olduğunu belirten bir gülümseme koymuş ve saçındaki sıcak elin hissiyatiyle mayışmıştı.

"Yoongi?"

Jimin'in kırık çıkan sesine karşılık Yoongi başını hafifçe çevirerek bakışlarını küçüğünün santimlerin bile olmadığı kadar yakın olan yüzüne çevirmişti. Bakışlarında bilinmezlik hakimdi. Dudakları hafif aralıktı ve soracağı sorudan korkar gibi titriyordu. 

"Şimdi sen Tchaikovsky ve ben de ona destek olan kadın mı oluyorum bu hikayede?"

Yoongi bakışlarını küçüğünden çekmeyerek gülümsedi. Küçüğünün saçlarındaki eli yanaklarını bulurken Jimin kalbinin sesinin duyulabileceğine yemin edebilirdi. Dudaklarının arasında yok denecek kadar az bir mesafe varken Yoongi parmaklarını yanağında gezdiriyor, ona hiç bakmadığı kadar yoğun bakıyordu.

"Bu hikayeyi liseye başladığım zamanlarda öğrenmiştim. Tchaikovsky'nin destekçisi olan kadını her zaman seninle bağdaştırmıştım ve yanımda olduğun için her daim minnet duymuştum. Fakat yıllar sonra fark ettim ki Jimin, sen benim için o kadından çok daha fazlasısın. Benim hem en büyük destekçim, hem de aşık olduğum kişisin."

Bazı anlar vardır; elinizden kayıp gitmesini istemediğiniz, kaydedip ömür boyu saklamak istediğiniz. İşte tam şu an Jimin bu anı kaydetmek ve bir ömür kalbinde saklamak istiyordu. Göz yaşlarının bağımsızlığını ilan ettiği şu dakikalarda Jimin bir yandan kocaman gülümseyip bir yandan deli gibi ağlıyor, karşısındaki oğlana sıkıca sarılıyordu. Başını büyüğünün omzuna yaslamıştı, hıçkırıklarının arasından fırlayan çığlıkları bunca zaman çektiği tüm acıları haykırıyordu adeta.

"Artık tüm acıların son buldu Jimin, kalbinin zincirlerini kırmana izin veriyorum."

Yoongi de aynı şekilde göz yaşlarını tutamazken küçüğünden çıkan her acılı nidaya karşılık kalbine hançer batırıldığını hissediyordu. Onu bu denli bekletmenin acısını çekerken aynı zamanda kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu. Gökyüzü kararırken mavinin en koyu tonları ikiliye eşlik ediyor, kendini yeni gösteren rüzgâr sakince esmeye devam ediyordu.

Belki Tchaikovsky döneminde eşcinsel olduğu için mutlu olamamıştı fakat bu zaman diliminde iki kalbi birbirine kavuşturmuştu. Eğer bunu görebiliyorsa, ruhu şen olabilirdi.







geciktiği için herkesten özür dilerim ♡

bir yaz gecesi rüyası | taekookWhere stories live. Discover now