25

13K 1.2K 397
                                    

Taehyung ve Jungkook kamp alanına döndüklerinde etraf sessizleşmiş, herkes çadırlarına çekilmişti. Sönmüş ateşin dumanı hâlâ tüterken üzerinden fazla zaman geçmediği anlaşılıyordu. Jungkook büyüğüyle birleştirdiği elini daha da sıkarak oğlanı çadırlarına doğru ilerletti. Taehyung küçüğünün hareketine gülümserken şu an etrafta kimsenin olmamasına içinden şükrediyordu.

"Herkes uyumuş. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile."

Taehyung çadırın fermuarını açan Jungkook'a sözlerini söyledi. Küçüğü de başını evet anlamında sallarken çoktan içeriye girmiş, yastığını kendisine doğru çekmişti. Taehyung'u bir kolundan tutup kollarının arasına doğru çekti. Esmer olan ilk şaşırsa da küçüğünde biriken özlemi anladığı için ses çıkarmıyordu. Ki bundan şikayetçi de değildi. Oğlanın yanına uzanmadan önce fermuarı çekmiş, küçüğünün saçlarına öpücükler kondurmuştu.

"Jungkook."

Jungkook bir eliyle büyüğünün kahverengi tutamlarını seviyor, diğer eliyle ince beli tutuyordu. Taehyung oğlanın göğsüne sokulmuştu, burnunu Jungkook'un boyun girintisine yaslamış, kollarını yapılı bedene dolamıştı. İkisi de çok huzurluydu ama birinin kafasında binlerce soru vardı.

"Onlara söylemeliyiz."

Jungkook, oğlanın yanağını güven verircesine öptü. Büyüğünün arkadaşlarıyla ne denli samimi olduğunu biliyordu. Aralarından sadece Yoongi ve Jimin'in bildiğini de. Diğerlerinin de bilmeye hakkı vardı ve Taehyung yakın arkadaşlarından sır saklamayı sevmezdi. Jimin en yakını olabilirdi ama hepsi kalbinde özel bir yer kaplıyordu.

"Taehyung, daha yeni açıldın bana. Bunu düşünme. Elbette söyleyeceğiz onlara."

Taehyung başını tamam anlamında sallarken kollarını küçüğüne daha da sıkı sarmıştı. Onu seviyordu. Jungkook'u seviyordu ve bir erkeğe aşık olduğu için pişman değildi.

"İyi geceler hyung. Seni seviyorum."

Jungkook büyüğünün alnına son öpücüğünü kondururken sözlerini söylemiş ve gözlerini huzurla kapatmıştı.

"İyi geceler Jungkook, ben de seni seviyorum."

Taehyung gelen öpücükle sırıtarak başını oğlanın boyun girintisine iyice gömmüş ve o da huruzla gözlerini kapatmıştı. Bu gece onlarındı. Bu gece aşk kazanmıştı.

***

"Jimin."

Jimin çadırının fermuarını kapatıp büyüğünün yanına geçmişti. Sadece ikisi bu gece neler olacağını bilen kişilerdi. Arkadaşlarının yanında durumu kurtarmaya çalışmışlar ve başarmışlardı. Jimin'in heyecanı gece boyu yüzüne yansırken Yoongi bu tatlı görüntüyle gülümemesini düşürememişti dudaklarından.

"Yoongi ne oldu acaba? O kadar merak ediyorum ki keşke hemen sabah olsa."

Jimin'in heyecanı tekrar yerine gelirken Yoongi küçüğünün saçlarını karıştırmış ve sevimli haline gülümsemişti.

"Bence şu an öpüşüyorlardır."

Jimin büyüğünden çıkan cümleyle ilk şaşırmış sonra utanmıştı. Yanakları kızarırken büyüğüne yumruk yaptığı eliyle hafifçe vurmuş ve sesli bir şekilde gülmüştü.

"Taehyung'un erkeklerden hoşlandığını bilmiyordum."

Yoongi'nin sorusuna karşılık Jimin ciddi bir ifade takınırken yastığını başının altına geçirmiş, büyüğünün yanına uzanmıştı.

"Hoşlanmıyordu, Jungkook'a kadar."

"Sen birinden hoşlanıyor musun Jimin?"

Jimin gelen soruyu keşke duymasaydım diyor, kalbinin teklediğini hissediyordu. Büyüğünün yüzünde gezen bakışlarına karşın yüzünü diğer tarafa çevirmiş, yüzünde oluşan ifadeyi görmesini istememişti. Ne hoşlanması, aşkımdan ölüyorum be adam demek istese de susuyor, ortama sessizliği hakim kılıyordu.

"Sormadım say."

Jimin büyüğünün soğuk sesiyle titrerken gözlerini kapatmış, yönünü ona doğru çevirmişti. Kollarını sırtı dönük küçük bedene dolamış ve başını büyüğünün ensesine gömmüştü. Yoongi ani gelen sarılmayla titrerken kalbinin hızlandığını hissediyordu. Ses çıkarmayarak küçüğünün ona sarılmasına izin verdi. Belki de o da karşılık vermeliydi. Yakın arkadaşı bugün imkansızı başarmıştı, o neden hâlâ geri çekiliyordu ki? Jimin'in onu sevdiğini biliyordu, kendinin hislerinden emindi. Küçük adımlar atmanın zamanı geldiğini düşünerek sırtını küçüğünün göğsüne yasladı. Göbeğini saran minik elin üstüne elini koyunca küçüğünün eli altında kaybolmuştu. Jimin gerçekten minicikti, aynı bir bebek gibiydi.

Jimin büyüğünün kendisine izin verip karşılık vermesine şaşırırken kalp atışlarını duymaması için inanmadığı Tanrısına dua ediyordu. Yoongi'nin görmeyeceğini bildiğinden sırıtışını gizlemiyordu. Yoongi son bir haftadır Jimin'e karşı oldukça değişmişti ve bunu herkes fark etmişti. Ona sarılıyor, başını omzuna yaslıyor, arada bir de öpüyordu. Bunlar ilk Seokjin'in dikkatini çekmişti ve Jimin'e nasıl bir büyü yaptığını sormuştu birkaç gün önce. Jimin gelen soruyla gülümsemiş ve bilmediğini söylemişti. Çünkü gerçekten bilmiyordu. Yoongi'nin neden ona bu denli iyi davrandığını bilmiyordu. Fakat eğer bildiğinde büyü bozulacaksa bilmemeyi tercih ediyordu. Mutluluğu bozulsun istemiyordu. Yoongi'den uzaklaşmak istemiyordu.

Bilmem kaç saat geçmişti birbirlerine yapışık bir şekilde yatalı. Jimin hâlâ uyumamıştı. Büyüğünün çoktan uykuya daldığını biliyordu, Yoongi uykuya aşık bir insandı. Uyuyamamasının sebebi kafasında dönüp duran soruydu. Yoongi neden birden bire öyle bir soru sormuştu? Gerçekten merak mı ediyordu yoksa lafın gelişi sorulmuş bir soru muydu? Elinin üzerindeki el hâlâ yerini korurken alnını büyüğünün ensesine yasladı. Yoongi'nin sorusunu gözlerinin içine bakarak cevaplayamazdı. Bu yüzden şimdi, duymayacağını bilse de cevaplayacak ve huzurlu bir uykuya dalacaktı.

"Hoşlandığım kişi.. Sensin hyung. Sen uyurken söylediğim için bağışla beni, gözlerinin içine bakıp söylemeye cesaretim yok hâlâ."

Jimin sözlerini söylemenin yükünü atmanın rahatlığını yaşarken Yoongi kalbine hançer gibi saplanan sesle göz kapağının arkasında beliren yaşları zorlukla tutmaya çalışıyordu. Çok güzel seviyordu küçüğü. Çok saf, çok temiz ve bir o kadar da gerçekti sevgisi. Yoongi biliyordu, küçüğü bilmese de Jimin'i herkesten iyi tanıyordu. Kendine çok kızdı, birden neden cevabını bildiği soruyu sormuştu ki? Çok düşüncesiz davranıyordu ve kendine kızmadan edemiyordu Yoongi. Birini sevmenin ne demek olduğunu hâlâ bilmiyordu. Dışarıdan gelen cırcır böceklerinin sesi daha da sinirini bozarken elinin altındaki minik eli sıkmış ve gözlerini kapatmıştı. Uyumalıydı. Uyursa geçecekti. En azından o, kendini buna inandırıyordu.

bir yaz gecesi rüyası | taekookWhere stories live. Discover now