19

13.9K 1.3K 380
                                    


Kamp yerine vardıklarında başta Yoongi olmak üzere hepsi yorgun düşmüştü. Havanın bunaltıcı sıcaklığının yanında uzun olan yol ister istemez onları terletmişti.

Geldikleri gibi oturma alanlarına geçen Yoongi bir elinin tersiyle saçının terini silerken diğerleriyle kamp sahibinin konuşmasını izliyordu. Ardından yanına Jungkook gelerek ona eşlik etti.
Yoongi yanına gelmiş morali bozuk arkadaşına ters bir şekilde bakarak gözlerini devirdi.

"Jeon yaşın kaç, iki mi? Kıskançlık yapıp bozma moralini."

Jungkook çarpık bir şekilde gülümseyerek haklısın dercesine başını salladı. Yoongi'nin haklı olduğunu biliyordu. Ne olursa olsun Taehyung ile aynı çadırda kalacaklardı, öncesinde yaşananların pek bir önemi yoktu.

"Teşekkür ederiz.. Yoongi! Jungkook! Gidiyoruz."

Seokjin'in seslenişiyle ayaklanan ikili diğerlerinin yanına yürümeye başladı. Taehyung her zamanki gibi Hoseok ile sarmaş dolaş iken Namjoon ve Seokjin kamp alanı hakkında konuşuyordu. Jimin'in ise garip bir ruh hali vardı.

"Evet beyler burası."

Namjoon'un uyarısıyla herkes durmuş, etrafa bakınmaya başlamıştı. Sadece yeşilliğin hakim olduğu alanda sık sık ağaçlar vardı. Biraz ilerilerinde ise kamp için gelen diğer insanlar vardı, çok kalabalık sayılmazdı. Kuş seslerinin ahenkli seramonisi ortamı şenlendiriyordu.

Taehyung etrafa gülümseyerek bakarken Hoseok'tan ayrılarak Jungkook'un yanına ilişti. Bir kolunu oğlana atarak diğerinin şaşırmasına sebep oldu. Jungkook, büyüğünün ilk defa kendisinin yanına gelip onunla temas kurmasına gerçekten çok şaşırsa da mutlu da olmuştu. Gülümsemesi genişlerken yanındaki oğlanı izledi. Küçük bir hareketinin yanındakinde neler uyandırdığını bilmeden gülümsüyordu.

"Çadırları kuralım. Hava kararacak yakında."

Yoongi, Jimin'e kurtar beni bakışları atarken oğlan gözlerini devirdi. Yoongi'nin bünyesinin bu denli zayıf olması onu delirtiyordu. Büyüğü biraz daha hareket ederse bayılacak gibiydi.

"Yoongi hyung."

Jimin çantasından çıkardığı hasırı ağacın altında bir köşeye serdi. Yoongi yanına gelip ne yaptığına bakarken anladığı şey ile gülümsedi. Jimin'in de kendisi kadar yorgun olduğunu biliyordu. Fakat yine de ona bir şey yaptırmamaya çalışıyor, kendi yorgunluğunu unutuyordu küçük olan. Yoongi kendini tekrardan çok şanslı hissetti.

"Buraya otur. Ben çadırı kuracağım."

Yoongi denileni yaparak hasıra oturdu. Jimin'e içten bir gülümseme sundu. Oğlanın enerjisi bu gülümsemeyle yerine gelirken o da aynı şekilde gülümsedi. Yoongi onu şaşırtmıştı.

Bir saat sonra hepsi çadırlarını kurmuş, önlerindeki tahta kamp tipi masaya yiyeceklerini dizmişlerdi. Kamp alanında akşam yemeği için yemek yapıyorlardı ve bu yemekler gerçekten de beğeniliyordu. Hepsi iştahla yemeklerini yerken hava turuncu, sarı rengini almıştı.

"Bu kamp bir harika beyler."

Seokjin'in sözleriyle hepsi başını sallarken Namjoon ile beşlik çakmışlardı. Burayı keşfettikleri için kendileriyle bir nevi gurur duyuyorlardı.

"Çadırlar küçük. Biz koca adamlar nasıl sığacağız acaba merak ediyorum."

"Evet doğru. Bu konuda en avantajlı Yoongi ve Jimin."

Jimin anlamazca onlara bakarken Yoongi anlayarak gözlerini devirmişti.

"Neden bizmişiz?"

"İkiniz de kısa ve inceciksiniz de ondan Jiminie.."

Hoseok'un açıklamasıyla Jimin ve Yoongi hariç herkes katıla katıla gülerken Yoongi sorun yok dercesine oğlanın sırtını pat patlıyordu. Jimin boy şakasından ne kadar hoşlanmasa da arkadaşları o kadar bu konuda dalga geçmeyi seviyordu.

"Hoseok hyung! Bekle sen!"

Hoseok'un dudakları gülmekten kalp şeklini alırken şakasına oğlana öpücük atmış, karşılığında da Jimin ona dil çıkarmıştı. Herkes hâlâ gülmeye devam ederken Jungkook çoktan yemeğini bitirmişti.

"Size afiyet olsun, ben biraz kestireceğim."

Hepsi başıyla onaylarken Taehyung bir kaşını kaldırmış yanında kalkmaya hazırlanan oğlana bakıyordu. Jungkook mesajı almış olacak ki gülümseyerek yorgun olduğunu ve uyumak istediğini söylemişti. Taehyung başıyla onaylamış ve yemeğini yemeğe devam etmişti.

"Jungkook, akşama ateş yakacağız haberin olsun."

"Tamam hyung."

Namjoon'u cevapladıktan sonra hızlı adımlarla çadırına doğru yürümeye başladı. Yol boyunca kendi eşyalarını ve Taehyung'un valizini taşımıştı. Gerçi kendi eşyası bir tek sırt çantasıydı ama yine de belli bir ağırlığı vardı. Taehyung'un valizini taşımasının nedeni oğlanın yarı yolda kollarının ağrımaya başlamasıyla mola vermek için ısrar etmesi yüzündendi. Çözüm olarak Jungkook kampa gelene kadar oğlanın valizini de üstlenmek zorunda kalmıştı. Kasları ağrısa da bunu diğerine belli etmemeye çalışmıştı elinden geldiğince fakat artık kendini tutamıyordu.

"Ben de kalkıyorum, Jungkook'a bakacağım."

Taehyung'da yemeğini bitirip aynı şekilde masadan kalkarken oğlanın yorgunluğunun kendisi yüzünden olduğunun farkındaydı. Yemek tabağını bırakıp ellerini temizledikten sonra hızlıca çadırlarına ilerledi. Fermuarı diğerini uyandırmayacak şekilde yavaşça açmaya başladı. Jungkook bacaklarını kıvırmış, bir kolunu başının altına koymuş uyuyordu. Taehyung bu görüntüyle iç çekerken içeri girip fermuarı kapattı. Valizinden çıkardığı yastığı oğlanın kafasının altına koymak istiyordu. Oğlanı uyandırmamaya çalışarak kafasının altına elini sokarak kaldırdı, Jungkook'un aralanmış ağzı kapanırken mırıldanmaya başlamıştı. Taehyung daha dikkatli bir şekilde yastığı en sonunda oğlanın kafasının altına yerleştirdi. Kafasındaki eli çekmeden önce yastık olarak kullandığı elini tutarak kenara çekti. Oğlan tekrar mırıldanırken Taehyung işini bitirmiş, gülümseyerek ağzı yarım açık arkadaşına bakıyordu. Yorgun olduğu her halinden belliydi.

Taehyung aynı şekilde başının altına yastık koyarak oğlanın yanına uzandı. Artık bir şeylerin farkına varmıştı. Ona karşı olan bu ilginin, yoğun ilginin, ne anlama geldiğini anlamıştı. Taehyung kimseyi incitmek istemiyordu. Hele Jungkook'u incitmek hiç istemiyordu. İlk gördüğü an nefret ettiği çocuğa şimdi büyük bir sevgi ve şefkat besliyordu. Yapılı ve olgun bir bedeni olmasına karşılık çocuğu andıran huyları vardı ve Taehyung bunu ister istemez tatlı buluyordu.

O hiçbir zaman bir erkekten hoşlanmamıştı. Taehyung aslında insanları hiçbir zaman kategorize etmemişti. Bir keresinde ona bir erkek açılmıştı ve Taehyung onu nazik bir dille reddetmişti. İğrenmemiş veyahut kötü hissetmemişti. Sevilmek, cinsiyet bakmaksızın, iğrenebileceğin bir şey değildi zaten, Taehyung böyle düşünüyor ve bunu sonuna kadar savunuyordu. Karşısında savunmasızca uyuyan oğlan, ona adeta bir melekmiş gibi davranırken neden kötü hissetmeliydi ki?

Ne kadar süre Jungkook'u izleyip düşünce havuzunda yüzdüğünü fark etmeyen Taehyung gözlerinin kapandığını hissetti. Uykuya yenik düşerken kafasında belirlediği düşünce ile gülümsedi.

Jungkook'a bir şans verecekti. Belki kalbi severdi, kim bilebilirdi?



merhabalar!

bir yaz gecesi rüyası | taekookजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें