26

12.4K 1.1K 552
                                    


Güzel bir sabaha kollarını açan Taehyung ve Jungkook dışarıdan gelen seslerle irkilerek uyandı. Bugün dönüş günüydü ve Seokjin özellikle herkesin erken uyanmasını tembihlemişti.

"Taehyung! Jungkook! Kalkma vakti beyler!"

Jungkook kollarının arasındaki bedenin kıpırdandığını hissederek belindeki kollarını daha da sıkılaştırdı. Taehyung da aynı şekilde burnunu Jungkook'un boyun girintisine sokup kokusunu iyice içine çekti. Jungkook'un ellerini saçlarında hissetmesiyle sokulduğu boyna tüy gibi hafif bir öpücük kondurdu.

"Uyanma vakti sevgilim."

Jungkook, Taehyung'un uykulu halinin daha da derinleştirdiği ses tonundan çıkan kelimeyle gözlerini kocaman açarken elini oğlanın yanağına koymuş, uykunun etkisiyle kapanmaya zorlanan dudaklarına kocaman bir gülümseme kondurmuştu. Taehyung'u şu an adeta yemek istiyor, şişmiş dudaklarını öpmek ve sarılarak uyumaya devam etmek istiyordu. Fakat Seokjin'in çığlığa dönüşmüş sesi buna izin vermiyordu.

Jungkook büyüğünün saçlarına burnunu daldırıp kestane gibi kokan tutamlarına derince bir öpücük bırakmıştı. Ardından sarılı olduğı yarı uyuyan bedeni kollarının arasında kaldırmaya çalışmış ve oğlanın başının omzunda yer edinmesine izin vermişti.

"Uyanma vakti sevgilim."

Taehyung duyduğu cümleyle gözlerini aralayıp karşısındaki tapılası oğlana bakarken hiç uyanmak istemediğinin farkındaydı. Jungkook'un yanağına öpücük kondururken istemeyerek kollarından ayrılmış ve çadırın fermuarını açmıştı. Herkes ayaklanmış hazırlanırken Seokjin ikiliye ısıracakmış gibi bakıyordu.

"Otobüsümüz kaçarsa ikinizin götünü sikerim."

Seokjin'in küfrüyle şaşkına dönen ikili büyüklerinin bu sinirli ama şirin haline gülmeden edememişlerdi. İkili çabuk hazırlanmak için işe koyulurken Jimin ve Yoongi meraklı gözlerle onları izliyordu. Jimin'in yüzüne mutlu bir tebessüm yerleşirken Yoongi; arkadaşının gözlerinin içinin güldüğünü görünce sevinmeden edememiş, o da çaktırmadan sırıtmaya başlamıştı. Tabi ki Jimin, oğlanın sırıttığını fark etmişti.

"Olmuşlar hyung."

Yoongi, dün geceyi aklına getirmemeye çalışarak arkadaşının mutluluğuna sevinip aslında kalbi oldukça kırık olan oğlana baktı. Bakışlarından saf mutluluk okunurken dudaklarında burukluk vardı. Yoongi derin bir nefes alarak başını oğlanın omzuna yasladı. Bir kolunu diğerininkine dolarken küçüğünün ona kocaman gözlerle baktığını tahmin edebiliyordu.

"Olmuşlar Jimin."

Jimin büyüğünün omzuna yatmasına artık alışmıştı. Günün yarısında omzunda konaklarken Jimin, oğlanın her bir zerresini inceleyebildiği için tanrıya şükrediyordu. Fakat diğer sabahlara göre bu sabah büyüğü olduğundan daha beyaz, bakışları daha bayık gelmişti küçük olana. Küçük elini endişeyle siyah tutamların altından geçirerek oğlanın alnına yerleştirmiş, ateşini kontrol etmek istemişti. Yoongi alnındaki elle soran gözlerle oğlana bakarken küçüğünün ciddi bakışları daha da meraklanmasına sebep olmuştu.

"Ne oldu?"

"Rengin bugün biraz soluk, iyi misin?"

Yoongi tüm gece uyuyamadığını ve soğuk soğuk terlediğini söylemeyeceğinden başını iyiyim anlamında salladı. Jimin'in bu kafa sallamayla tatmin olmadığının farkında olsa da küçüğüne dün gece söylediği sözü duyduğunu söyleyemezdi. En azından şu an söyleyemezdi.

Herkes yarım saatin ardından hazır bir şekilde otururken Hoseok ödünç aldığı çadırı Yugyeom'a vermek için yanına ilerlemeye başladı. Oğlandan ayrılacağı için mutsuz hissediyor ve buna engel olamıyordu. Kamplarının önüne geldiğinde arkadaşlarıyla gülerek konuşan Yugyeom'u gördü. Küçüğünü dün geceden tanıdığı kadarıyla oldukça pozitif ve sıcakkanlı biriydi.

"Teşekkür ederim çadır için Yugyeom, dikkat et kendine."

Yugyeom bu hayatta en çok bir şeyden nefret ediyordu, vedalar. Büyüğünün gözlerindeki hüznün aynısını kendisi de yaşarken gitmek için arkasını dönen büyüğünü hızlıca kolundan yakaladı.

"Numaranı alabilir miyim hyung? Yani.. Sakınca-"

"Elbette!"

Hoseok'un enerjisi ve mutluluğu aniden yerine gelirken telefonlarına birbirlerinin numaralarını girmişlerdi. Hoseok kalp şeklinde gülümserken oğlana sarılmış ve saçlarını karıştırmadan önce oldukça tatlı olan yüze bakmıştı. Küçüğünün pembeleşen suratıyla gülümsemesini daha da genişletirken yanından ayrılmış ve arkadaşlarının yanına ilerlemeye başlamıştı.

Hoseok'un da yanlarına gelmesiyle tamamlanan ekip çocuğa garip ama bir o kadar da sevgi dolu bakışlar atıyorlardı. Oğlan anlamaz gözlerle arkadaşlarına bakarken omzunda Namjoon'un elini hissetmişti.

"Gerçekten bu kadar mı bağlanmıştın o çocuğa?"

Namjoon'un sorusuyla afallayan Hoseok kocaman açtığı gözleriyle gamzesi belli olacak şekilde gülümseyen oğlana bakıyordu.

"Sevgililerine böyle bakmıyorsun sen, ondan hoşlanıyorsun."

Namjoon'un cümlesini herkes onaylarken Hoseok aptala dönmüş bir şekilde arkadaşlarına bakıyordu. Şaka yapmadıklarına emin olmak istiyordu fakat hepsi oldukça ciddiydi.

"Ben erkeklerden hoşlanmıyorum. Neyi ima ediyorsunuz?"

Namjoon'un sırıtışı genişlerken olaya Seokjin'de dahil olmuş, oğlanın omzuna kolunu atmıştı. Kimse ses çıkarmamış, Hoseok'u düşünceleriyle baş başa bırakmışlardı. En iyisinin bu olacağını düşünmüşlerdi.

***

Sonunda yazlığa varmışlardı ve herkes evlerine dağılmıştı. Jimin, tüm yol boyunca Yoongi'yi düşünmüş, oğlanın ruhtan beter halde olmasından oldukça endişelenmişti. Bir kolunu işgal eden kolu tutarak evlerine getirdiğinde ilk iş Yoongi için mutfağa inip çorba yapmak istemiş olsa da oğlan bunu reddetmişti. Yatağına uzanmış bir şekilde tavana bakan büyüğünün yanına çökmüş, korku dolu gözlerle onu izlemeye başlamıştı. Elleri, ellerinin yanında kocamandı. Minicik ellerine karşın damarlı ve bembeyazdı. Yoongi'nin elini tutmak istemişti küçük olan fakat her zamanki gibi çekinmişti. Büyüğünün ona dönen bakışlarıyla düşüncelerinden arınmış ve o da bakışlarına karşılık vermişti.

"Jimin."

"Efendim hyung?"

"Bu akşam ikimiz takılalım. Seninle yalnız kalmak istiyorum."










8k için teşekkürler, bölüm kısa oldu özür diliyorum. ♡

bir yaz gecesi rüyası | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin