Bölüm 26

15.2K 605 68
                                    

İçimde tarifsiz bir huzurla gözlerimi açtım. Birkaç oda ileride Barın'ın uyuduğunu bilmek bile beni bu hale getiriyorken bir de birlikte uyusak...

Neyse hayal kurmayalım şimdi.

Doğrulup saate baktım. Daha 10'du ve Barın'ın 6'da uyuduğu düşünülürse uyanmasına saatler vardı. Bugün temizlik günü olduğundan bizimkileri çağırmıştım ama öncesinde klasikleşen geleneğimizi gerçekleştirip güzel bir kahvaltı edecektik. 1 saate gelirlerdi muhtemelen.

Kalkıp mutfağa geçtim. Onlar gelene kadar bir şey hazırlasam iyi olacaktı. Çok acıkmıştım zaten.

Tam yapacağım işlere yoğunlaşacakken Barın'la aynı evde olduğum geliyor ve elim ayağım boşalıyordu. Ece bugünü görse bana sürekli umut vermeye çalışırdı abisiyle ilgili.

Hüzünle gülümseyip bulaşık makinesini açtım ve temizleri yerleştirmeye başladım. Tabii mutfak işlerinin vazgeçilmezi olan yabancı şarkılardan birini açıp eşlik etmeye başlamıştım bile.

"She said do you love me?

I tell her only partly

I only love my bed and my mama I'm sorry!"

"Günaydın!" Şarkıya tamamen kapılmışken arkamdan duyduğum sesle küçük bir çığlık atıp arkama döndüm.

"Ödüm koptu!" Elimi damağıma koyup hafifçe yukarı ittirdim. Bu halime çarpık bir ifadeyle gülümsediğinde çıplak gövdesine kaydı gözlerim.

Çıplak!

Zorlukla yutkunup bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Kahvaltı hazırlayacaktım ben de." Drake'in hala şarkı söylemeye devam ettiğini fark edince şarkıyı kapattım. "Yardıma ihtiyacın var mı?"

"Sen zahmet etme." Cevabıma gözlerini devirip dolabı açtı. "Omlet yapalım mı?" Kafamı sallayıp mutfağımdaki varlığına alışmaya çalıştım.

Aklım hala almıyordu zira.

"Göktuğlar da gelecek bugün." Yüzünü buruşturup bana döndü. "Ben sizi rahatsız etmem demi?" Bu kez ben de gözlerimi devirdim. "Saçmalama istersen. Bugün temizlik günü ama. İstersen hiç odandan çıkmayabilirsin bile."

Cümlemin üstüne çarpık bir şekilde gülümsediğinde içim sıcacık oldu.

Ama hala çıplaktı!

Hala!

Aklıma gelen ayrıntının beynimi meşgul etmesine izin vermeden yanına geçtim ve onu popomla ittirdim. "Sen doğrama tahtasının başına geç bakalım."

Gülüp doğrama tahtasını dün koyduğumuz dolaptan çıkardı ve çekmeceden de bir bıçak aldı. "Sen neli seversin omleti? Herkese ayrı ayrı yapıyoruz da biz." Düşünür gibi yapıp çenesini kaşıdı. "Sen neli seviyorsun?"

Sorusuna anlam veremezken "Mantarlı kaşarlı." diye mırıldandım. "Tamam ben de mantarlı kaşarlı yerim."

"Ay bayılacağım şimdi." Kendi kendime mırıldanıp dolaba döndüm. "Bir şey mi dedin?"

"Hiç," diye mırıldandım. Hiç.

***

Farketmeden | TextingDonde viven las historias. Descúbrelo ahora