15.Bölüm/Umut

369 130 121
                                    


~15~

#Umut

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

#Umut

'Küçük olaylara büyük umutlar bağlamak, kendini cellatın kollarına atmaktan farksızdı.'

Umut benim için; tavana asılmış bir ipin boyuna geçirilmesi gibiydi. Ölümün tek bir harekete bağlanması, bir hataya bağlanmasıydı.

Umut olmadan yaşayamazsın diyorlar, umutsuz insan ölü insandır diyenler var. Hangisi daha iyiydi, umut etmeden yaşamak mı, yoksa umut ettikten sonra yaşanan hayal kırıklığı mı?

Hayal kırıklığı, kötüdür. Hayal kırıklığına uğrayan bir insan, bir daha gülemez eskisi gibi. Küçük olaylara büyük umutlar bağlamak, kendini cellatın kollarına atmaktan farksızdı.

Cellatıma teslim olmamak için, o ipi boynuma geçirmemek için çabalamıştım. Çabalarım boşa çıkmıştı, her giriştiğim işin boş çıkması gibi.

Umut etmeyi çoktan bırakmış olan ben, uzun aradan sonra ilk defa umut etmiştim. İpi boynuma geçirmiş, celladıma teslim olmuştum. Üzerinde olduğum sandalyeyi itmişler, celladım ise elindeki baltayı kafama geçirmişti.

Elimdeki telefonu sıkmaktan avuç içlerim ağrımaya başlamıştı. Akan yaşlar; dudaklarımdan içeriye giriyor, bazısı ise yere düşüyordu. Gözümden düşen her bir yaş, benliğimi alıp götürürken son zamanda yaşadıklarımı unutmak istiyordum.

On dört ekim, bugün doğum günümdü. Bir yaş daha almıştım, yirmi bir yaşıma basmama rağmen ruhumun yetmiş yaşına bastığını hissediyordum. Her yıl değişen sadece sayıydı, her gün yaş alan ise ruhumdu.

Yorgundum, yorgunluğumu öyle derin hissediyordum ki; sanki çok konuşmuşum da karşımdakine bir şey anlatamamışım, o kadar yazı yazmışım da içimi dökememişim gibi. Bedenim değil, ruhum yorgundu.

Bugün gelen doğum günü hediyesi olan çiçek, Gökmen'den geldiğini bildiren not. Gökmen'in yaşadığına dair içimde umut yeşermesi saçma, böyle bir ihtimalin olmasını düşünmem ise ahmakçaydı. Onu, kendi ellerimle toprağa vermiştim. Ebedi evini süslemiştim. Yaşıyor olması ise imkansızdı.

Çiçeğin ilk elime geldiği an, düşündüğüm tek şey onun yaşıyor olmasıydı. İçim öyle bir umutla dolmuştuki, kafenin her yerini adımladım.

Pencereleri açtım, içerisi hava ile doldu. İçeri dolan hava, içimin açılmasına neden olmadı. Çiçeklere su verdim, çiçekler canlandı. Çiçeklerin canlanmasına tezat içimde açan her bir çiçek soldu. Oyalandım, her şeyle oyalandım. Ne yapacağımı düşünürken yapmadığım şey kalmadı.

Camları sildim, pırıl pırıl oldular. Bulaşıkları yeniden tıkadım, yerleri iki kere sildim. Zaman geçti, saat çok geç oldu. Telefonum birçok kez çaldı, açmadım. Mesajlara dönmedim. Şimdi ise yerde oturuyordum, elimdeki telefonun siyah ekranına bakarken gözyaşlarım bir bir firar ediyordu.

YARASI SALKIM +18 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now