XXIII

80 3 0
                                    


25

Bentley Drummle öylesine ters yaratığın biriydi ki, yeni bir kitaba bile, yazardan kötülük görmüş gibi bir tutumla başlardı. Yeni bir dostluğa daha bir güler yüzle başlayacağını elbette umamazdık. Yapısı, hareketleri, kafasının işleyişi yönünden hantal olduğu gibi, donuk renkli yüzünün ablaklığı, ağzının içinde zor dönerek yuvarlanan diliyle de hantaldı. Kendi de dili gibi peltek, ortalıkta yarı oturup yarı yatarcasına bir uyuşuklukla dolanıp dururdu. Kısacası tembel, kibirli, cimri, içine kapanık, herkese karşı güvensiz bir kişiydi. Drummle, Somersetshire'de, varlıklı bir ailenin oğluydu. Evindekiler bu yaratığı yıllarca barındırdıktan sonra bir gün, erginlik yaşına geldiğini, gene de hâlâ kaz kafalının biri olduğunu keşfetmişlerdi. Böylece Drummle, Mr. Pocket'e yollanmıştı. Geldiğinde hocasından bir boy daha büyük, çoğu öğrencilerden de birkaç kat daha kalın kafalıydı.

Startop'a gelince, iradesiz bir kadın olan annesince adamakıllı şımartılmış, okula gideceği çağda evde alıkonmuştu. Gene de annesine çok düşkündü, neredeyse tapınıyordu ona. Yüzünün çizgilerinde de bir kadın inceliği vardı. Herbert, "Annesini tanımıyorsun, gene de çocuğun tıpkı ona benzediği anlaşılıyor," demişti. Ona Drummle'dan daha çok yakınlık duymam doğal bir şeydi. Daha ilk baştan, küreğe çıktığımız zamanlarda eve dönerken kayıklarımızı yan yana çekerek kayıktan kayığa konuşurduk. Drummle ise tek başına, bizim arkamız sıra gelirdi, kıyıdan suya eğilen dallar altından, sazların arasından. Sular yükselirken hız yapabileceği zamanlarda bile o, derin sularda rahat edemeyen kuşkulu bir sürüngen gibi, sessizce kıyının yakınından sıyrılıp geçerdi. Ne zaman o günleri ansam, Startop ile benim sandallarımız, günbatımının ya da ayın sulara vuran şavkını yararak ilerlerken, Drummle'ın hep arkamız sıra ya da kıyıdan, karanlıklar içinden geldiğini görür gibi olurum...

En yakın arkadaşım, can yoldaşım Herbert'ti. Sandalımı onunla paylaşmaya karar vermiştim. Biraz da bu yüzden sık sık Hammersmith'e geliyordu. Ben de onun dairesini paylaştığım için sık sık Londra'ya iniyordum. Aklımıza estiği zaman saate, sıraya bakmaksızın kalkıp birbirimizi görmeye gidiyorduk. Yürüdüğümüz o yolun (şimdi eski güzelliğini yitirmiş olmakla birlikte) hâlâ gönlümde gençliğin umut, inanç dolu toy günlerinden kalma ayrı bir yeri vardır.

Pocket'lerin yanına yerleşeli bir-iki ay olmuştu ki günlerden bir gün Mr. ve Mrs. Camilla çıkageldiler. Camilla, Mr. Pocket'in kız kardeşi oluyordu. Onlarla birlikte Miss Havisham'ın yaş gününde görmüş olduğum Georgiana da çıkageldi. Kendisi bir kardeş çocuğu oluyordu. Hazımsız katılığına din sevgisi, safrasına da sevgi diyen hiç evlenmemiş bir kadındı.

Bu kişiler çıkarlarına dokunulan, açgözlü, cimri kişilerin hıncıyla bana diş biliyorlardı. Bunun doğal bir sonucu olarak da, paraya konmuş olduğumdan ötürü bana en aşağılık biçimde dalkavukluk ediyorlardı. Mr. Pocket'e karşı takındıkları tutumsa, kendi çıkarlarına aklı ermeyen bir koca bebeğe karşı gösterilen, sabırla karışık bir küçümsemeydi. Miss Havisham'ın evindeyken de Matthew Pocket'ten bu şekilde söz ettiklerini unutmuş değildim. Mrs. Pocket'e ise tepeden bakıyorlardı. Gene de zavallıcığın hayatta hüsrana uğramış olduğunu yadsımıyorlardı; çünkü bu düşüncenin ışığı onların durumuna da hafifçe yansıyordu ne de olsa...

İşte böyle bir çevre içinde yaşamaya başladım, eğitim çalışmalarına koyuldum. Çok geçmeden pahalı zevkler edindim; birkaç ay önce sözünü bile telaffuz edemediğim miktardaki paraları harcar olmuştum. Ne var ki iyi ya da kötü ne yaparsam yapayım, çalışmalarımı hiçbir zaman savsaklamıyordum. Bundan kendime çıkarabileceğim tek övünme payı, kendi eksiklerimi görebilecek kadar gözümün açık olmasıdır. Mr. Pocket bir yandan, Herbert öbür yandan, çabucak yonttular beni. Birinden biri her zaman dirseğimin dibinde, bana istediğim yönü vermek, yolumdaki engelleri kaldırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu durumda yerimde saymam için en azından Drummle kadar hödük olmam gerekirdi.

Büyük UmutlarWhere stories live. Discover now