XXXVI

41 3 0
                                    


38

Ben öldükten sonra gün gelir, Richmond'daki yeşil alana bakan o, ağırbaşlı eski evde bir hortlak türerse, hiç kuşkusuz bu benim hortlağım olacaktır. Estella orada oturduğu sürece benim dirliksiz ruhum gece gündüz dinlemeden o eve nasıl da dadanmıştı bilseniz! Kendim nerede olursam olayım, ruhum her günün her dakikasında o evin içinde, rahat yüzü bilmeyerek dönüyor dolaşıyordu.

Estella'nın yanında kaldığı Mrs. Brandley adındaki hanım duldu. Estella'dan epeyce büyük bir tek kızı vardı. Anne genç, kızıysa yaşlı gösteriyordu. Annenin yüzü pembecik, kızın benziyse soluk sarıydı. Anne eğlence düşkünü, hoppaydı, kız ise sofu.

Sosyetedeki yerleri sağlamdı. Adı anılır kişilerle görüşüyorlar, onları ağırlayıp onlarca ağırlanıyorlardı. Estella ile aralarında duygusal bir yakınlık varsa bile yok denecek kadar zayıftı. Şu var ki ikisi de birbirleri için gerekli olduklarını çok iyi anlamışlardı. Mrs. Brandley, Miss Havisham'ın dünyadan elini eteğini çekmeden önceki günlerden arkadaşıymış.

Mrs. Brandley'in konağının içinde ve dışında, Estella'nın bana çektirtebileceği çilelerin her türlüsünü, her derecesini tattım. Bu kez aramızdaki ilişki, bana bir yere dek yakınlık tanımakla birlikte hiçbir ayrıcalık tanımadığı için beni çıldırtıyordu. Estella öteki hayranlarını kıskandırmak için beni kullanıyor, kendisine karşı duyduğum hayranlığı alaya alıp küçümsemek için de durmadan aramızdaki yakınlıktan yararlanıyordu. Onun özel yazmanı, uşağı, üvey kardeşi, yoksul bir akrabası olsaydım –eğer evleneceği adamın küçük kardeşi olsaydım–ona en yaklaştığım sıralarda umutlarımdan işte ancak bu denli uzaklaşabilirdim. Bu durumda onu adıyla çağırmak, onun beni adımla çağırdığını duymak ayrıcalığı bile çektiğim çileleri katmerleştirmeye yarıyordu. Aramızdaki bu senlibenlilik Estella'nın öbür âşıklarını deliye döndürüyordu sanıyorum. Beni zırdeliye döndürdüğünü ise kesinlikle biliyorum.

Hayranlarının sayısı belirsizdi. Onun her yanına yaklaşanı kıskançlığımla bir hayrana, âşığa dönüştürdüğümü bilmiyor değilim. Ama bunu hesaba katsak bile, hayranlarının sayısı adamı çileden çıkarmaya yeterdi.

Onu Richmond'da sık sık görüyordum. Kentte sık sık ondan konuşulduğunu duyuyordum. Çok zaman ana-kız Brandley'lerle onu kayık gezintilerine çıkarıyordum. Kır gezileri, panayırlar, tiyatrolar, operalar, konserler, toplantılar, kısacası binbir türlü eğlenti boyunca onun peşinden gidiyordum... hepsi de cehennem azabıydı benim için. Onun yanında tek bir mutlu saat geçirdiğimi bilmiyorum. Gene de yirmi dört saatlik günün her dakikasında kafam ona ölünceye dek sahip olabilme düşünceleriyle dopdoluydu.

Arkadaşlığımızın bu döneminde (ki çok uzun sürmüş gibi geldiğini sonradan anlayacaktım) Estella hep yakınlığımızın, başkalarının buyruğu ile uygulanan bir görev olduğunu belirten bir tutum içindeydi. Gene de bazen, başka tüm tutumlarını ansızın bir yana bıraktığı oluyordu. Böyle zamanlarda bana acıyordu sanki.

Bir akşam Richmond'daki evin gitgide kararan bir penceresinin başında birbirimizden biraz ayrı olarak oturduğumuz sırada sesini, tutumunu birden değiştirerek, "Ah, Pip, Pip, hiç mi söz dinlemeyeceksin sen?" diye yakındı.

"Ne sözü, Estella?"

"Benim sözüm."

"Sana hayran olmayayım mı demek istiyorsun?"

"Demek istemek mi? Ne demek istediğimi görmüyorsan gözün kör demektir."

Buna karşılık, "Aşkın gözü kördür derler," diyecektim ya, içimden hiç çıkmayan bir duygu (ki mutsuzluklarımın belki de en hafifiydi) şimdi de dilimi bağladı, sustum; Miss Havisham'ın isteklerine boyun eğmemek Estella'nın elinde değildi ki. Bunu bile bile ona durmadan sevgimden söz etmek haksızlık sayılırdı. Her seferinde beni susturan işte bunun düşüncesiydi. Miss Havisham'ın sözünden çıkamayacağını bildiği ve bunu bilmek ağrına gittiği için Estella'nın bana karşı hırslanıp beni bir gurur sorunu yapacağından, Miss Havisham'a başkaldırmak istemesi yüzünden, yüreğinde benimle ilgili gizli fırtınalar kopmasından korkuyordum.

Büyük UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin