20 | Son Yolculuk

1.1K 136 124
                                    

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Bu bölümü okumadan önce   19 | Kazanılanlar ve Kaybedilenler isimli bölümü okuyunuz

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Bu bölümü okumadan önce   19 | Kazanılanlar ve Kaybedilenler isimli bölümü okuyunuz.

Üst üste bolüm güncelleyerek sizi şaşırtıyorum ama bugün bir bölüm daha güncelleyip final yapacağım. Oylarınızı eksik tutmazsanız sevinirim.

Bu bölüm Lucy Rosier'ın anısına yazılmış, özel bölüm sayılabilir.

《¤》

Aralık ayının rüzgarı tepeleri uğuldatırken 1976 yılında olan olaylar herkesi fazlasıyla yıpratmıştı. Hogwarts'ta olanların üzerinden birkaç hafta geçmesiyle beraber yaşanılan tüm kayıplar gün yüzüne çıkmış, büyücüler kaybettiği yakınlarını uğurlamıştı.

Lucy Rosier anısına düzenlenen son yolculukta kapalı bir alanda yapılıyordu. Mezarın başından ayrılan kalabalık kilisenin içine teşrif etmiş, Lucy'nin çelenklerle çevrili fotoğrafının altına gül koyuyorlardı.

Fazla sayılabilecek insanlar sıralı sandalyelerde oturmuş, kızın anısına yapılacak konuşmayı bekliyorlardı. En arka köşelerde tekli koltukta yüzünün yarısı gölgede kalan bir Evan Rosier vardı.

Kuzeninin ölümü onu derinden etkilemiş gibiydi. Buna ek olarak  Moody ile yaşadıkları fiziksel olarak hafiften çökmesine ve zayıflamasına yol açmıştı. Birkaç hafta boyunca sürekli Bakanlık ile uğraşmış, Azkaban'dan yakayı kurtarmaya çalışmıştı.

Suçları kanıtlanamayınca ve Hogwarts'ta geçen savaşa yer almaması nedeniyle aklanmıştı. -Rosier ailesinin birilerine verdiği rüşvette vardı tabii-

Evan bundan sonraki hayatında heyecan olmayacağını bilmenin etkisiyle kendini oldukça boş hissediyordu. Hiperaktif bir çocuktu. Yirmi yaşında olmasının verdiği delilik üzerindeydi. Ve inanın bana ne yapacağını bilmiyordu.

Sirius Black, yanında oturan James Potter'a destek olmak için omuzunu sıkıyordu. Baştan aşağı siyaha bürünmüştü. Yanında Valkyrie vardı. Sirius ile el ele tutuşmuştu.

Bir arka sıralarında oturan Remus Lupin ve Rose Nott aralarında fısıldaşıyorlardı. Rose giydiği siyahlara rağmen kızıl saçlarıyla dikkat çekiyordu.

Parkinson ailesi sıranın ortalarında yerlerini almıştı. Bayan Parkinson'un eli oğlunun omuzundaydı. Andrew'e destek olmak istiyor gibiydi. Çocuk tüm bu yaşananlardan sonra fazlasıyla sarsılmıştı.

Son olarak Riley ve Rabastan en ön sıralardaydılar. "Kim konuşma yapmak için çıkacak?"diye fısıldadı Rabastan.

"Papaz çıkıp bir şeyler geveleyecek." dedi Riley, solgun yüzü belli oluyordu. "Sonrasında ise birkaç kişi."

Rabastan 'anladım' dercesine kafasını salladı. Rabastan Lestrange tüm bu olan olaylardan sonra kendini şanslı seçenlerdendi. Rodolphus Lestrange savaştan sağ çıkmıştı. Karısıyla birlikte Azkaban'a gönderilmişti ama yine de yaşıyordu işte.

Rabastan en azından Azkaban'dan ruh emicilerinin kaldırılmasıyla ilgili Kingsley ile konuşmuştu. Sihir Bakanı olan Kingsley, artık ruh emicilere güvenmediğini zaten söylemiş ve bu dediği yerine gelmişti. Günler geçtikçe Rabastan onlar için birkaç iyleştirme daha yapabileceğini umuyordu.

Ah, bir de kendini şanslı saymasının nedeni sevdiği kız hemen yanı başında oturuyordu. Sonunda salonda sessizlik başlayınca papaz çıkıp gerçekten de bir şeyler geveledi. Sonrasında ise kürsüye Riley çıktı.

Kalabalık önünde olmanın verdiği heyecan ile ilk önce ne diyeceğini bilemese de Rabastan'ın ona güven veren bakışlarını görünce derin bir nefes aldı. "Pek veda konuşmaları yapmayı bilmem ama bu zamana kadar iyi günümde veya kötü günümde yanımda Lucy Rosier oldu. Bundan sonra da olmaya devam edecek. Beni bir yerlerden izlediğini biliyorum. Ben onu hissetmesem de o yapacağım her şeyin arkasında duracak. Hayatım boyunca ben de yeri ayrı olacak."

Riley bir şeyler daha söylerse ağlayacağından korkup kürsüyu James'e bıraktı. Çocuğun yüzü solmuş, göz altları morarmıştı. "İnanın bana onunla geçireceğim son günü bilseydim ona sıkı sıkı sarılır ve her zaman yanında olacağımı soylerdim."

James devam etti. "İlk tanıştığımız günu ve ilk dans ettiğimiz günü dahi  hatırlıyorum. Tüm anılar aklımda asla solmayacaklar. Doksan yaşıma gelsem de seni asla unutmayacağım Lucy Rosier. "

Kürsüden James indiğinde göz yaşlarını silip Sirius'un yanına oturdu. Sırayla birkaç kişi daha çıktı. Sirius, Remus, Rose ve Valkyrie...

En son ise Andrew Parkinson konuşma yapmak istemedi. Riley çocuğu anlayabiliyordu. Rabastan yanında olmasaydı muhtemelen o da konuşma yapamazdı.

Bir bir insanlar kilise salonunu terk ederken en sona kalanlardan biri Riley oldu. Lucy'nin haraket eden tablosuna doğru gülümsedi. Dediği gibi arkadaşı ölmüş olsa bile yanında olduğunu biliyordu. Ve elbet zamanı gelince buluşabileceklerdi.

《¤》

Bir sonraki bolüm final ve hoşunuza gideceğinden eminim.

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

.

《¤》

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

《¤》

Marauders And Riley QuinnWo Geschichten leben. Entdecke jetzt