6. BÖLÜM

105K 4.2K 918
                                    

Bedenimde dalga dalga yayılmaya başlayan şeyin ne olduğunu henüz kestiremiyordum. Tüm uzuvlarım sanki ateşli bir hastalık geçiriyor, bana kesinlikle kalıcı hasarlar bırakacağını fısıldıyordu. Ayak uçlarımın karıncalanıyordu.  Gözlerim gördüğü şeyin hâlâ etkisinde olmakla birlikte, düzensiz nefeslerimin ciğerlerime takılmasıyla göz göre göre boğulmaya teşvik edildiğimi düşünüyordum. Bana neler oluyordu böyle? Göz kapaklarım usul usul kocaman açıldığında, beynime erişen sinyaller sayesinde arkamızdaki dev bedeninin sahibini daha iyi görebiliyordum artık.

Kerim abi..

Umarım o elinde kıracakmış gibi sıktığı ve şu an ışığını bize doğru tuttuğu telefonun taksiti bitmiştir. Çünkü hayati fonksiyonlarını kırarak yitirmeye çalıştığı telefonun markası epey bir afilli. Yazık olacak.

Sağ elimi kaldırıp bana saniye saniye yaklaşarak gözlerini dudaklarımdan hiç ayırmayan Tarık'ın omzundan ittiğimde sendeledi ve böylelikle de bana alan açılmış oldu. Neydi canım az önceki halimiz öyle burun buruna. (!)

Kaşlarını çatmış, bana saçma sapan bakışlar atan aptal erkek arkadaşımı umursamadan "Kerim abi," diye mırıldandım artık konuşma yetimi de kazanabildiğimde. Hâlâ yüzü bana dönük olan bedenin ağzımdan çıkan isimle bir anda kasılışına şahit oldum sanki. Bakışlarımı bize avanak avanak bakmaya devam eden Kerim abiden çekip Tarık'a çevirdiğimde yutkunduğunu gördüm. Ellerini de yumruk yapmış, göğüs kafesinin hareketi saniyede bir artmıştı.

Arkamızdaki beden "Işıl ve.." diyerek sinirli bir ses tonuyla konuşmaya başladığında benim bakışlarım yeniden onu buldu. Şu an başım bir ona, bir Tarık'a bakacağım diye arabaların camına o yapıştırdıkları başları oynayan oyuncak köpeklere benziyordu. Fakat Tarık inat etmiş gibi hâlâ arkasını dönüp de ona bakmıyordu. "...şu eczacı çocuk?"

Son söylediği cümlesinde buram buram alay vardı. Yine ne oluyordu bu adama?

Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttuğumda, çaktırmadan Tarık'ın koluna uzanıp, onu kendimden biraz daha uzaklaştırdım. Sizi bu konumdan daha yakın gördü daha demin diye fısıldayan iç sesimle gözlerimi kırpıştırdım. Haklıydı. Aman Allah'ım ya herkese yayarsa? En önemlisi ya abimin kulağına giderse? Babamın annemlerin? 

"Biz bir konu hakkında tartışıyorduk Tarık'la." diye konuşmaya başladım aklıma gelen ihtimaller beni bir anda böyle bir yalana iterken ama keşke konuşmaya çalışmasaydım. Dillere destan bu konuşma için yirmi iki yıllık hayatımın tam da şu sahnesini mi beklemiştim yani?

Ama zaten Kerim abi de pek inanmışa benzemiyordu. Öyle olmasa bana içten içe salak olduğumu ima eden bakışıyla ve sen bunları babana ya da abine anlatırsın gülüşüyle bana bakıyor olmazdı değil mi?

Peki Tarık niye susuyordu? Az önce duvarla mı öpüşecektim ben sanki?!

"Yaa," dedi Kerim abi, sesinde öyle bir alay vardı ki, ben hayatımda asla bir ses tonunun tek bir kelimeyle bu kadar dalga dolu olduğunu görmemiştim. "Bu saatte ve dip dibe mi?"

Bakın bu adam çok mantıklı sorular soruyordu. Allah davalı olduğu insanlara sabırlar versin.

Ben "Şey.." diyerek başladığım cümlenin devamını yüzde yüz eveleyip geveleyeceğim sıra Tarık artık varlığını belli edercesine arkasını ona dönmeden tok bir sesle konuştu.

"Sana ne!" gözlerim yuvalarından çıkmak istercesine açıldı şu an. Tarık biz güneşe kurşun sıkan bir milletiz tamam ama sen azrailimiz olacak bu adama ne demeye dikleniyorsun? Niye ölüm emrimizi veriyorsun? Başka biri olsa belki bu kadar telaşlanmazdım ama Kerim abi sırf gıcıklığına bile gidip herkese anlatabilirdi böyle bir durumu. 

BADEMLİ MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin